0

Yapılacağı söylendiği ilk günden beri karşı olduğum ve gereksiz bulduğum proje olan Batman v Superman sonunda görücüye çıktı. Çizgi Roman ve DC evreninin gidişatı için gerekli olmasından ötürü çok da laf edesem de, itiraf edeyim, sabırsızlıkla beklediğim bir filmdi. Dün, gece seansında filmi izledikten sonra şu anda kesin bir karar aldım: Karşı olmakta gayet de haklıymışım. Hatta benle beraber salondaki herkes bunu homurdanmaları ile onayladı. Christopher Nolan’ın Batman’inden sonra bu film bir şok etkisi yaratıyor çünkü kesinlikle bambaşka bir bakış açısı ile karşı karşıyayız. Tim Burton’ın Batman’i absürd; Nolan’ın Batman’i gerçekçi; Snyder’ın Batman’i ise gerçeküstü. Şimdi ben yazımı biraz karşılaştırma usulü ve yönetmenin kattıkları üzerine yazacağım. Çok uzatmadan kısa kısa anlatmaya çalışacağım ama ne kadar kısa kısa desem de elbette uzun bir yazı olacak.

DC, Marvel’ın yaptığı muhteşem ataklar sonrası 2015’te sadece 2 fragman yayınlayarak resmen ortalığı yıktı. Suicide Squad ve Batman v Superman: Dawn of Justice filmlerinin fragmanı ile resmen hiç film yayınlamadan 2015’in en karlı film şirketlerinden biri oldular. Sırasıyla gelen Aquaman, Wonder Woman, The Flash ve Justice League haberleri ile de Marvel’a resmen kafa tuttular diyebiliriz. Kafa tuttular dediğime bakmayın, aralarında bir kapışma yok da işte biz bir karşılaştırma yapıyoruz hep. Bu serinin ilk başlangıcını da Batman v Superman: Dawn of Justice ile yaptılar. Sonuç olarak da -bence- vasat bir başlangıç yapmış oldular.

Yepyeni Bir Batman

Christian Bale sonrası yepyeni bir Batman geleceğini hiçkimse düşünmezdi. Gelse dahi Ben Affleck olması? İşte bu koca bir soru işaretiydi. Sinema tarihinde ilk model süper kahramanların sadece kıyafetleri çizgi romanlar ile aynıydı. Görünüşün ya da karakterinin aynı olması çok da üstüne düşülen bir konu değildi. Günümüzde ise birçok film-dizi gerçek karakter ile birebir benzeyen insanları seçmeyi tercih ediyor. Mesela Game of Thrones bu konuda resmen çığır açmış durumda. Ben Affleck, çizgi romana bakacak olursak, birebir aynı tipe sahip. Konuya bu yanından bakarsak seçim kesinlikle doğru. Yalnız Ben Affleck’in Batman’ini biraz karışık buldum. Ne kadar eleştirmenler Ben Affleck için hemfikir olsa da, kötü olduğu konusunda, ben şahsen beğendim diyebilirim. Ben Affleck’in çalışmalarını ne kadar sevsem de bütün filmlerini aynı surat ifadesi ile götürdüğünü biliyoruz. O da Ryan Gosling-gillerden. Lakin söylemek gerek ki çok yetenekli ve kaliteli bir aktör. Tabii Nolan’ın Batman’i sonrası bütün karakterler göze batıyor. En çok göze batan ise daha önce Michael Caine’nin canlandırdığı Alfred karakteri. Jeremy Irons görüntüye her geldiğinde bir yabancılık çektim açıkçası. Bir diğer eleştirilen karakter ise tabii ki Lex Luthor oldu. Jesse Eisenberg seçimi de çizgi roman gözünde bakarsak çok doğru olmuş. Çizime, tip olarak çok benziyor fakat reddedilemez bir gerçek var: O da çok iyi değildi. Böyle çılgın karakterleri sinemada sürekli gördüğümüzden ve en iyisini 2 Batman öncesi Joker ile gördüğümüzden, yeni Lex Luthor’u fazla beğenemedim.

Bu konuda sinemacı arkadaşlarım ile hep tartışmışımdır. Çizgi Roman’ın bire bir aynısı yapılmaya çalışılan çalışmaları aşırı sevememişimdir. Watchmen istisnası hariç çoğu gözümde iyi değiller. Tobey Maguire’ın Spider-Man’ini hala özlerim. Nolan’ın Batman’i de bir nevi çizgi roman dışıydı fakat Zack Snyder çizgi romana bağlı kalmış. Birkaç ufak değişiklik hariç çizgiyi bozmamış. Sanırım ilk Spider-Man’i özlediğim gibi ilk Batman’leri de özleyeceğim artık.

Zack Snyder’ın Batman’i

Zack Snyder’ı, George A. Romero’nun Dawn of the Dead filmini tekrar çekmesinden itibaren tanıyorum ve takip ediyorum. Dawn of the Dead zaten kendisinin ilk uzun metrajlı filmidir. Ne kadar filmin esas sahibi George A. Romero filmi beğenmese de ben fazlasıyla beğenmiştim. Zombi filmlerine olan merakım da biraz Resident Evil ve biraz da Zack Snyder sayesindedir. Sonra yönetmen sinematografisinde çok büyük bir atlama yaparak 300’ün başına geçti. 300’deki çekimleri ile ses getiren yönetmen ayriyeten uzun süredir var olan sinemada slow-motion tekniğine de farklı bir bakış açısı getirdi. Zack Snyder’ın slow-motion tekniği belki de 300 filminin %80’nidir. 300 sonrası, bakın belki de demiyorum, sinema tarihinin en iyi çizgi roman uyarlaması Wathcmen’ı çekti. Watchmen, büyük ihtimal kariyerinin hala en iyi filmidir. Watchmen sonrası da Sucker Punch ile bir diğer muhteşem filme imza attı. Hala birçoklarınız gibi açar açar aksiyon sahnelerini izlerim.

3 filmde de karanlık ve puslu bir tema kullanması; başarılı aksiyon sahneleri ve hala muhteşem olan girizhagları ile büyük ihtimal DC, kendisini evrenine en uygun kişi olarak seçti ve Man of Steel’in başına geçirdi. Zack Snyder’ın değişimi işte burada başladı. Man of Steel, beğenmediğim bir film. Dertleri olan bir süper kahramana imza atması tek artı özelliği olsa da güçsüz senaryo ve tutarsızlıklar sebebiyle maalesef benim için sınıfta kaldı. Batman v Superman başına geçtiğini duyduğumda çok şaşırmıştım. Açık olmam gerekirse, Zack Snyder bu film ile artık kendisini meşhur yapan o sinematografisinden çok uzaklaşmış. Slow-motion sahneleri, harika senaryoları ve oluşturduğu muhteşem karakterler gitmiş; yerini daha fazla patlama, daha fazla çatlama ve dövüş gelmiş. Geriye de sadece her daim yaptığı o karanlık atmosfer kalmış. Slowmotion eksikliği olacağına zaten emindim. En çok da bu üzdü.

DC, Marvellaşıyor

Nolan, kendi iç dünyasında mantıklı bir hikaye yaratmıştı. Olayların hepsi mantık çerçevesinde gelişiyor ve sınırları çok fazla zorlamıyordu. Dün izlediğim Batman v Superman’de ise mantık adına hiçbir şey yok. Zack Snyder, sırf seyircinin ilgisi çekebilmek için, ki başarmış da görünüyor, mantığı kaldırıp işi tamamen koreografik bir savaş filmine çevirmiş. Marvel’ın filmlerinin hepsi böyledir. Marvel’ın süper kahramanları kamera varmışcasına dövüşür, kameraya poz verircesine atlayıp zıplarlar. Hulk düşmanı fırlatır, Captain America sektirir, Thor vurur; biz de bunu zevkle izleriz. Koreografik bir savaş vardır ortada ve Marvel da bittabii bundan mutludur. Yönetim filmlerin bu havada devam edeceğini ne kadar açıklasa da Civil War bu çizginin dışına çıkacakları bir film gibi duruyor.

Aksine de DC hep karanlık yüzü, ciddiyetini takınan karakterleri ve kötü adamları ile tanınır. Fakat Zack Snyder o çizgiyi tamamen bozmuş. Alabildiğine seyirciye oynanılmış, acayip acayip aksiyon sahnelerinin eklendiği bir filme dönüştürmüş. Filme 400 milyon dolar harcamışlar fakat bunların yarısı sadece göz boyama üzerine kurulmuş sahnelerden ibaret. Şimdi soru şu? Bunu yapmalarındaki suç nedir? Hiçbir şey. Seyirci bunları seviyor. Daha çok patlama, daha çok dövüş, daha çok yıkım istiyor. Bu tarz filmlere özetle patlamış mısır filmi diyoruz. Eğlence sektörü olarak adlandırılan sinema sektörünün doğasına en uygun tarz işte bu. Benim gibi DC’den ciddi bir eser bekleyenler için hayal kırıklığı oluştursa da, ki Hollywood’un bol patlamalı çatlamalı filmlerine bayılırım, çoğunluğu mutlu etmiş gibi duruyor.

Civil War’da süper kahramanlar birbirlerine girdiklerine ortaya çıkacak görüntüde büyük ihtimal güleceğiz. Hulk, Loki’yi alıp yerden yere vurduğunda kahkahalar attık. Bu bir daha olsa bir daha atarız. Fakat ben DC evreninden böyle bir şeyi hiçbir zaman beklemedim, hala da beklemiyorum. Batman ile Superman’in dövüşü, gördüğüm en vasat dövüştü açıkçası. Bir Hulk, Iron Man dövüşü bile daha ilgi çekiciydi. Marvel evrenine göre gerçekten güzel duruyor ama Batman ve Superman’i aynı şekilde izleyince biraz garipsedim. Zaten bu filme karşı olmamın sebebi hep Superman ile bir insanın kapıştırmanın manasızlığıydı. Filmdeki en iyi replik de düşüncelerimin tezahürüdür: Merhamet ettim say. Gerçekten de Batman ile Superman’in dövüşmesi kadar mantıksız bir şey yok. Koca bir gemiyi tek başına çeken bir adam, Batman’i duvardan duvara vurmasına rağmen bir şey olmuyor. Gel gelelim bu bir çizgi roman uyarlaması olduğundan otur aşağı deyip susuyorum.

Sinematografi Harika, Senaryo Vasat

DC’nin son Batman’ini Nolan yazdığında senaryosu çok iyiydi. Tutarlı ve harika işliyordu. Sinematografisi de gayet iyiydi. Zack Snyder ise her zamanki gibi kendi sinematografisi ile gelmiş. Pastelimsi renkler ve puslu bir ortam. Zack Snyder, doğruya doğru, çekim ve sinematografi konusunda çok başarılı biri. Batman v Superman de bunun kanıtı. 1-2 yerde sırıtması hariç gayet harika bir çalışma yapmışlar. Yalnız senaryo konusunda sınıfta kalmış, bunu belirtmem gerek. Çünkü senaryo bir filmi film yapan her şeydir. Filmin ilk 1 saate kopukluklarla doluydu. Ben de dahil bütün seyirci sıkıldı. Her zaman yaptığı gibi etkileyici bir başlangıç yapan yönetmen ardından Superman’in ilk gelişi ile bir heyecan oluşturdu ama sonra bir anda tempo dibi boyladı. Birçok seyircinin homurdanması ile bir mola yaptık. Bunun sebebi: Aşırı beklenti.

Herkes harika bir film bekliyordu. Bunun havasını vermişti fragmanlar. Fakat İlk 1 saat sıkıcı geçince seyirci memnun olmadı. Son bölümdeki dövüş sahnesi biraz tatmin etmiş olsa da genel itibariyle herkes memnuniyetsiz ayrıldı filmden. Benim aşırı bir beklentim olmadığından gayet doğal karşıladım vasat oluşunu. İçinde Batman, Superman ve Wonder Woman’ı görmenin verdiği heyecanı bir köşeye bırakırsak, sıradan çok para harcanmış bir aksiyon filmi gibi duruyor. Zaten her şey duygusallık. Duygusal düşünmeden izleyince film gerçekten de harika değil.

Sözün Özü…

DC, Marvel’ın muhteşem çıkışına yepyeni bir Batman ile cevap vereyim derken bana göre tökezlemiş. Gelecek adına ümit vermiş olsalar da vasat senaryolu bir çalışma çıkarmışlar. Görüntüler ne kadar harika olsa da ben senaryoya baktığımdan beni tatmin etmedi. Filmin, benim için en büyük karı şudur: Wonder Woman’ın artık sabırsızlıkla bekliyorum. Gal Gadot’un bu kadar etkili olacağını hiç ama hiç düşünmemiştim. Karakterin karizması, hareketleri ve dövüşmekten aldığı zevk ile filmin sonlarında resmen kendisine aşık oldum. Kesinlikle harika bir süper kahraman. 2017’yi sabırsızlıkla bekliyorum. Ama bunu Justice League için söyleyemem. Ya da gelmesi planlanan yeni Batman 3’lemesi için de söyleyemem. Çünkü kendi evreninde mantıklı olmasını dilediğim film mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar ile doluydu. DC evreninde seyirciyi tatmin etmek adına duvardan duvara çarpan karakterler görmek beni rahatsız ediyor. Görmek istediğim: Bane ve Batman dövüşüdür. Gerçekçi. Tavanda yürüyen bir Batman gördüğümde zaten filmden ümidimi kesmiştim. Batman’in insan olduğunu ve bir tanrıya karşı savaştığını biliyorum çünkü.

Zaten benim gibi birçok eleştirmen filmi yerin dibine soktu. Herkes daha ciddi ve gerçekçi bir çalışma bekliyordu ama maalesef ortaya vasat bir iş çıkmış. Filmden çıkarken 400 milyon doları buna mı harcadınız yahu diyordum kendi kendime. Saatin gece 2 olması da bana filmin ne kadar da gereksiz uzun olduğunu hatırlattı. 2.5 saatlik filmin 1 saati olmasa da olurdu. Sonra da aşık derecesinde takip ettiğim Zack Snyder’ın düşüşü geldi aklıma. 300, Watchmen ve Sucker Punch sonrası ancak bu kadar düşebilirdi bir yönetmen. Kendi tarzından uzaklaşıp popülarite tatmini yapmaya çalışmış. Seyirciyi tatmin etmiş de film eleştirmenlerini maalesef edememiş.

Son olarak da, hiçbir zaman ciddi bir Nolan savunucusu olamadım ama şunu demeden bitirmeyeceğim yazımı: Nolan’ın Batman’ine kurban olayım.

5

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Animeye Giriş: İzlenmesi Gereken 14 Anime

Previous article

Özel Bir Çocuk: Midnight Special

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in DCU