0

1969 yazında, şehrin en kötü zamanlarından birinde, Belfast’ta bir ailenin “hayatından kesitler” olarak nitelendirilebilir. Dokuz yaşındaki çekici bir çocuk olan kahramanımız Buddy (Judd Hill), sanki dünyada tek bir endişesi dahi yokmuş gibi sokaklarda oynuyor. Bu ilk sahne, Buddy’nin gözünden şiddet, sesli ve öfkeli bir şekilde patlak verene ve Protestanlar, Katolik bir mahalleye taş atarak yürüyene kadar tam bir sessizlik içinde çekilir. Buddy, yazar/yönetmen olan Kenneth Branagh’ın otobiyografik bir yorumudur..

Filmin açılışında ve birkaç sahnesi dışında siyah beyaz çekilmesi Branagh’in Alfonso Cuarón’un Roma’sının başarısından etkilenmiş gibi görünüyor. Branagh’ın filmi siyah beyaz çekmesine anlam veremiyorum , çünkü filmin siyah beyaz çekilmesinin hikaye kısmına hiçbir katkısı yok. Onun yerine dönemin titizlikle hazırlanmış iç mekan tasarımlarını, sokaklarını, arabalarını ve modasını renkli olarak görmek izleyici için filmi bir miktar daha izlenebilir hale getirebilirdi. Ne yazık ki burada ki etki biraz filmi olumsuz yönde etkiliyor; filme nostalji havası katmak için bir kısayol gibi geliyor.

Buddy’nin yaşadığı genel maceralar da sönük kalıyor. Bir sınıf arkadaşına aşık olur; kötü bir etkisi olan kuzeninin her dediğini yapar. Filmin kısa süresi yüzünden Buddy’nin o zamanlarda neler yaptığını fazla göremiyoruz. Filmin süresi yarım saat daha fazla olsaydı ve Buddy’nin gözünden o dönem çocuklar nasıl daha fazla vakit geçiriyor görme imkanımız olsaydı. Filme biraz daha derinlik katardı çünkü bu haliyle derinliksiz olmaktan kurtulamıyor.

Buddy’nin ebeveynleri, Pa ve Ma “mütevazı işçi sınıfı” tanımından çıkarabileceğiniz imajla hiç uyuşmuyor. Sırasıyla Jamie Dornan ve Caitiona Balfe tarafından oynanan bu çift, Hollywood’daki herhangi bir ünlü çiftle eşleşen görünümleri ve karizmalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Bu çekicilik, onların mütevazı işçi sınıfının samimi, dürüst yapısıyla bağdaştırmıyor. Büyükbaba ve Büyükanne (“Pop” ve “Granny”) sırasıyla Ciaran Hinds ve Judi Dench tarafından oynandılar. Onlar için söylenecek tek şey filmin içinde birer yıldız gibi parladıkları ve bu yüzden Oscar’da en iyi yardımcı oyuncu ödüllerine aday oldular.

Film çoğunlukla Troubles’ın patlak verdiği tipik bir Belfast caddesinde geçiyor, Din için birbirine çok benzeyen insanların bir arada yaşadığı bir mahalleyi ayırmak ve bölmek için kullanılan çirkin bir yol diyebilir miyiz? Babası, ailesinin borçlarını ödemek için Londra’ya gidip gelmesi, annesinin, özellikle kocası uzaktayken aileyi bir arada tutma çabalarını ve bunun gibi diğer sorunları ve soruları bize daha derinlikli şekilde göstermesini beklerdim.

Hepimiz büyüdükçe, ne kadar fakir ya da sorunlu olursa olsun, sevgi dolu, pembe renkli gözlüklerle çocukluğumuza bakmanın ve hatırlamanın ne kadar kolay olduğunu biliyorum. Ancak yönetmen Branagh, konudan yeterince uzaklaşmıyor ve burada benim ilişki kuramadığım ama kurabilmem gereken bir film yapıyor. Bu film, onun anılarına tam teşekküllü bir sevgililer günü kartından ziyade uçtan uca her duygunun içinde olduğu bir kartpostal gibi olmalıydı.  Branagh kötü zamanların bile iyi olduğunu düşünüyor olabilir fakat ben kötünün sadece kötü olduğunu iddia ediyorum.

Konu açıkça Branagh’ın kalbine yakın, ancak nihai ürün, hayal kırıklığı yaratacak şekilde opak ve ızgaralı bir melodram. Zorluklar karşısında gençlerin coşkusunu anlatan, kalabalığı memnun eden bir hikaye yaratma çabası içinde olan yönetmen, büyük düşünmekten korkuyor ve Belfast bunun acısını fazlasıyla çekiyor. The Troubles’ın başlangıcında büyümekle ilgili olan bu hikaye, şuan ki halinden daha duygusal ve politik olarak daha güçlü olmalıydı. Bunun yerine yönetmenin yaptığı seçimler ile  kalıcı bir etki yaratmayan ve tartışmasız dikkat çekici olmayan bir film olarak kalıyor.

 

4.4

Erdi Yunus G.

Peacemaker – Review

Previous article

Dehşete Düşüren Bir Flört Hikayesi: Fresh

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply