0

South Park, Family Guy, The Simpsons, Futurama ve daha bir sürü çizgi dizi. Genel itibariyle hepsi komedidir ve absürd olaylara odaklanırlar. Çizgi diziler pek de dramı ya da aşkı anlatmak için kullanılmazlar. Animeler hariç. İşte bunca kaliteli ama türü birbirine benzer çizgi dizi arasında BoJack Horseman altın değerinde. Çünkü dizi ne kadar komedi unsurları barındırsa da özünde dram dizisi ve absürd bir evrene sahip olmasına karşın bizden hikayeleri anlatıyor. BoJack Horseman’ı izlediğiniz zaman kendinizle karşılaşmanız, kendinizden parçalar bulmanız ve düşüncelere dalmanız olasıdır. Hayatı ve yaşadıklarınızı sorgulatan bir yanı var. Bunun sebebi dizideki karakterlerden -büyük ihtimal- bir tanesinde kendinizi bulacaksınız ya da olamadığınız, olmaktan kurtulduğunuz veya hiç olmak istemediğiniz biriyle karşılaşacaksınız.

Hayvanların ve kimi böceklerin iki ayak üstünde durduğu ve biz insanlar gibi yaşadığı bir evren BoJack Horseman. İnsan gibi yaşayan hayvan ve böcekler yine de kendilerine ait olan özelliklerini koruyorlar ve bunlar onların karakterini belirliyor. Mesela… Köpek kapı çalınca heyecanlanıyor; tavşanlar çapkın karakterleri canlandırıyor. Hamam böcekleri duvarda takılıyor, kaplumbağalar her gün koşuya çıkıyor. Bu evrenin 90’lardan kalma bir yıldızı var: BoJack. 87-96 yılları arasında süren ve 3 yetim çocuğa bakan bir atı konu alan Horsin’ Around adlı Sitcom’un başrolü olan BoJack, bu Sitcom sayesinde köşeyi dönmüş, parayı vurmuş ve ünlü olmuştur. 9 senelik maceranın ardından Horsin’ Around biter ve BoJack resmen ortada kalır. Öyle ki daha sonra denediği hiçbir projede başarılı olamamış ve Hollywood yazısını direkt karşıdan gören villasında hayata küskün bir şekilde yaşamaya başlamıştır. O kadar ki her gün tekrar ve tekrar Horsin’ Around’un bölümlerini izliyor ve replikleri tekrarlıyor.

Biz, BoJack’in hayatına 2014’ten itibaren konuk oluyoruz. Onun tekrar yükselmek için attığı adımlara şahit olduğumuz diziyi diğer çizgi dizilerden ayıran özelliklerden biri de her bölümün ayrı bir hikaye anlatmayışıdır. Klasik drama dizisi gibi her bölümün birbirinin devamı olarak ilerleyen dizi her sezon farklı bir konuya odaklanıyor. İlk sezonda batmakta olan bir yayın evine hayatını yazıp tekrar gündeme gelmek isteyen BoJack’in bu kitabı bir türlü yazamayışını ve yazmak için tuttuğu hayalet yazar ile olan ilişkisini izliyoruz. Tabii BoJack’in tekrar yükselme hikayesi dersek çok sığ olur. BoJack ne kadar eski bir ünlü olsa da o da bizden biri ve onun da dertleri var. Onun insanlar ve hayvanlarla olan ilişkisi, varoluşsal sorunları, hiç tatmin olmayan benliği ve her şeyi sorgulayan yanı dizinin neredeyse her anında işleniyor. Horsin’ Around’da nasıl başarılı oldu bilinmez ama sonrasında kafasındaki bitmek bilmeyen sorular ve problemlerden ötürü her konuda başarısız olmuş; daha da kötüsü mutsuzluğa saplanmıştır.

Çünkü BoJack’in düşünce yapısı Varoluşsal Nihilizm üzerine kurulu. Tanrı yok, bu dünyada yalnızız ve varlığımızın hiçbir anlamı yok. Buna göre yaşa, bunu bilerek hareket et. Hayat, bir sürü güzellik ile dolu. Fakat bardağın boş tarafından baktığınızda yaptığımız her şey anlamsızdır. Neden iyilik yapıyoruz? Neden işe giriyoruz? Neden sevişiyoruz? Sonuçta hiçbiri bir amaca hizmet etmiyor. BoJack de aynen böyle düşünüyor. Ama yer yer. Vakti zamanında elde ettiği başarının ve şöhretin tadına doyamayan BoJack yeniden bunu arasa da yaşı gereği artık bunu neden istediğini de kavrayamıyor. Bu sebeple de dizide bir şeyi bir bölüm çok isterken bir sonraki bölüm onu neden istediğini bir türlü anlayamıyor, kafası karışıyor. BoJack bu kafasının karışıklığı da dizide sürekli bir şeylerin olup bitmesini sağlıyor. Bir gün bir şeyi o kadar uğraşıp var ettikten sonra öbürsü gün onu yok ederek yepyeni bir kargaşaya sebep oluyor.

BoJack Horseman evreninde hayvanlar ve insanlar huzur içinde yaşıyor. Bizim evrenimizin aynısı ama sadece hayatımıza hayvanların ve böceklerin monte edilmiş hali. Hatta o kadar aynı ki günümüzde çekilen birçok film orada da çekilmiş. Fakat insanlar ve hayvanlar arasında bir dağılım var. Mesela Quentin Tarantino bir örümcek: Quentin Tarantulino. Hollywood’un en şaşalı yapımcılarından Lenny Turtletaub, bir kaplumbağa. J.K. Simmons’ın seslendirdiği bu kaplumbağa o kadar eski bir yapımcı ki zaman zaman Buster Keaton ile olan anılarını anlatıyor. Hayvanların insanlara nazaran ağırlıklı olduğu dizide Naomi Watts, Jessica Biel ve Daniel Radcliffe gibi ünlü isimler de konuk olarak katılıp kendilerini seslendiriyorlar. Ara sıra manyakça şeyler de yapan dizi J.D. Salinger gibi edebiyat dehasını 4 bölümlük konuk ediyor. Dizide sınırları en çok zorladıkları bölümler de tabii ki J.D. Salinger’ın olduğu bölümlerdir.

Dizinin hikayeyle beraber en takdir edilesi yanı hayvanları 2 ayağa düşürüp muazzam derece uyumlu bir hayat kurmaları. Bunun tasarımını harika bir şekilde yapan ekip özellikle deniz altında geçen bölümde harika bir işe imza atmış. Denizin altında gerçekleşecek bir film festivaline katılacak olan BoJack’in deniz altında geçirdiği her kare bir tasarım harikası. Aynı zamanda dizi çizgi diziler arasında en iyi giriş jeneriğine ve çıkış müziğine sahip.

BoJack’in hayatı belirli başlı kişiler ve hayvanlarla geçiyor. Aaron Paul’un seslendirdiği Todd Chavez, yıllardır evinde kira ödemeden yaşayan hatta neden yaşadığı belli olmayan bir işsizdir. BoJack kendisini ne kadar her dakika başı azarlasa da içindeki yalnızlığı gideren yegane kişi kanepesinde uyuyan Todd Chavez’dir. Menajeri olan Princess Carolyn, ara sıra sırf arkasını kurtardığı için aşık olduğu, genel itibariyle başarısız ama elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan bir kedi. İlk sezonda gelen ve BoJack’in hayatını yazacak olan Alison Brie’nin seslendirdiği Diane Nguyen ise dizinin BoJack gibi en karmaşık karakterlerinden biri. Ne istediğini bilen ama bir o kadar da kafası karışık Diane, aynı BoJack gibi varoluşsal problemler yaşamaktadır. Sevgilisi Mr. Peanutbutter ise herkes tarafından sevilen ve herkesi seven bir köpek. BoJack’in tam zıttı da diyebiliriz.

BoJack karakteri ne kadar orijinal bir karakter olsa da oldukça bizden biri. BoJack’in tiradları Shameless’taki Frank kadar etkilidir. İşin ironik kısmı da bu kadar bilinçli birinin nasıl bu kadar dikkatsiz ve başarısız olabildiğidir. Dizi, lüks bir dünyada yaşayan fakat işlerini yapmakta epey zorlanan karakterlere odaklanıyor. BoJack, Horsin’ Around sonrası oyuncu olduğunu bile unutmuş derecede kaybolmuştur. Hollywood ve televizyon dünyasını harika bir şekilde anlatmaya çalışan dizi ünlü isimlerin bir projeye neler katabileceğini, günümüz sinemasını, bir setin gerçek yüzünü, taparcasına sevdiğimiz filmlerin arkasındaki fikirlerin aslında ne kadar acınası halde olduğunu anlatan muhteşem bir çalışma. BoJack, 3 yetime bakan bir atı canlandırsa da arka planda onlara pek de iyi davranmamaktadır.

Klasik her bölüm farklı olay karmaşasından uzak olan BoJack Horseman, bir dram dizisi gibi ilerliyor ve ilk bölümlerde yaşanan bir olay finalde karşınıza çıkabiliyor. Sinema dünyasının içerisine balıklama dalan dizi, hayvanlar ve insanların ortak yaşadığı acayip bir dünya sunuyor. Yer yer hayvanları kullanarak espriler de yapan dizi komedi unsuru olarak bunun üzerine ilerlemiyor. Daha çok BoJack’in ve her defasında verdiği yanlış kararları anlatan diziyi izlerken siz de kendinizi büyük ihtimal sorgulayacaksınız. Bitmek bilmeyen dertlerimizin aslında hme büyük hem de önemsiz şeyler olduğunu düşüneceksiniz. Bunu da BoJack sayesinde farkedeceksiniz.

Not: Sevgili Bojack, şu hayatta vermediğim bütün kararlarımın temsilisin.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Ares’in Peşinden: Wonder Woman

Previous article

Marvel’ın En Kötüsü: Spider-Man Homecoming

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in Netflix