0

Bu sene, 20th Century Fox yapımları “Deadpool” ve “X-Men Apocalypse” ile Marvel Studios yapımı (ayrıca Marvel Sinematik Evreni 13. film) “Captain America: Civil War” keyifle izlediğim Marvel Comics uyarlamaları oldu. Daha önce göremediğim bir istikrar ile 2016’da yollarına devam eden bu uyarlamalar, yeni yapımlar öncesinde beklentileri bir hayli yükseltti. Bu istikrarlı senenin sonuna saklanan ve bir Marvel Studios -yeni- filmi olan ” Doctor Strange”, 2008 yılında “Iron Man” ile yolu açılan Marvel Sinematik Evreni’nin 14. filmi hüviyeti ile sinemalara konuk oluyor.

Başarılı ve bir o kadar kibirli doktorumuz Stephen Strange (Benedict Cumberbatch), yaşadığı trafik kazası sonucunda ellerini kullanamaz hale gelir. Haliyle, büyük noktalara ulaştığı işini artık yapamayacak durumda olması her şeyi alt üst eder. Umudunu kaybetmeden tedavi için yöntemler arayan Doctor Strange, fiziksel ve mental olarak kendini bulacağı bir yer hakkında aldığı bilgiler ile yollara koyulur.

Benedict Cumberbatch, Doctor Strange rolü için ilk açıklandığı andan itibaren beni ve sanırsam birçok kişiyi sevindirmiş ve en azından o konuda oluşabilecek soru işaretlerini (role gidecek mi) en başından yok etmişti. Kesinlikle bu rol için -biçilmiş kaftan- olan Cumberbatch, Marvel Evreni’nin en iyi eşleşmelerinden biri olarak hafızalara kazınıyor. Genel anlamda kendisinden film boyunca iyi bir performans izliyoruz.

Yine filmdeki iyi olan eşleşmelerden bir diğeri de The Ancient One karakteri ile Tilda Swinton. Kendisi kalitesini farklı türlerde de sırıtmadan gösterebilen çok sevdiğim bir oyuncudur. Oynadığı karakter üzerine biraz daha gidilseydi bambaşka şeylerde (daha da olumlu) yazıyor olabilirdim. Buna rağmen Cumberbatch-Swinton uyumu seyir zevkini üst noktalara taşımayı başarıyor.
Oyuncu kadrosunun şahane olduğu filmde, yine çok beğendiğim bir isim olan Mads Mikkelsen ise canlandırdığı kötü karakter Kaecilius ile yukarıda bahsettiğim oyuncu-karakter uyumunda, diğerlerine oranla biraz geri planda kalıyor. Bu -biraz- geri planda kalış aslında karakterin senaryo’da fazla yüzeysel kalmasından ve yönetmenin tercihlerinden kaynaklandığı için Mikkelsen, Kaecilius karakteri ile tam kıvamında bir uyuma ulaşamıyor.

Beyaz perdede yeni bir kahramanın doğuşuna tanıklık ettiğimiz filmlerde ana karaktere yoğun şekilde yüklenilmesi sonucunda diğer önemli karakterler yüzeysel kalma probleminden kurtulamıyor. Bu işleyiş özellikle süper kahraman filmlerinde doğru ve yanlışları aynı potada erittiği için fazla göze batmayan risksiz bir seçim olarak düşünülebilir. Diğer oyunculukların, özellikle Mordo karakteri ile Chiwetel Ejiofor’un olması gerektiği gibi (ne eksik, ne fazla) arz-ı endam ettikleri filmde biraz öncede bahsettiğim gibi Benedict Cumberbatch ve Tilda Swinton ikilisinden aldığımız enerji, bazı olumsuzluklara gözümüzü kapamamızı sağlıyor diyebilirim.

ETKİLEYİCİ BİR IMAX DENEYİMİ

Evet, gerçekten etkileyici bir IMAX deneyimi ile karşılaştığımı rahatlıkla söylüyorum. Özellikle derinlik hissinin tam da istenildiği gibi filmde karşımıza çıkması ve filmin içinde olma hissinin, geçmişte gördüğümüz IMAX performanslarına nazaran daha iyi bir şekilde kotarılması ile çok iyi bir IMAX deneyimi yaşıyoruz. Görsel efektler bakımından çok başarılı bir uyarlama ile karşı karşıyayız. Kurgu tercihleri filmi bir yandan çok akıcı ve zevkle izlenen bir yapıma döndürürken bir yandan da doldurulamayan boşlukların oluşumuna neden oluyor. Fakat yapılması gerekenler hem teknik hem de yönetmenlik bakımından türün kurallarına uygun şekilde, hatta bir-iki tık üstünde uygulanabildiği için filmin artıları, eksilerine oranla daha fazla olarak karşımıza geliyor.

Daha önceden de aşina olduğumuz üzere film bittikten sonra 2 sürpriz sahne daha barındırdığı için hemen salonları terk etmemek gerekiyor. Sonuç olarak “Doctor Strange” istikrarlı giden 2016 yapımı Marvel Comics uyarlamaları arasına bu istikrarı bozmadan yerleşmeyi başarıyor. Marvel Sinematik Evreni’nin 14. filmi olan Doctor Strange, haftanın izlenmesi gereken ve kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak başarılı bir Marvel Studios uyarlaması olarak karşımıza çıkıyor.

Pedro Almodóvar Ve Kadınları: Julieta

Previous article

Gamer Animesi: Sword Art Online

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply