0

Herkese Filmekimi’nden merhaba. Bu senenin başlarında The Batman, Everything Everywhere All at Once, The Nortman, Top Gun: Maverick, Men ve Vortex gibi çok güzel filmler izledikten sonra Haziran’ın başlarında 2022’nin çok güzel bir sinema yılı olarak geçeceğinin kanısına varıp Filmekimi’ndeki neredeyse her filme gitme kararı aldım ve maddi manevi bunun için hazırlanmaya başladım. Gün geldi çattı, her gün Filmekimi, Filmekimi diye diye sonunda yılın en sevdiğim ve merakla beklediğim zamanına gelmiş bulunduk. 50 filmlik seçkiden seçtiğim 37 filmle, film aralarında bulduğum zamanlarda izlediklerimi ve filmler hakkında düşündüklerimi de gün gün size aktarmaya karar verdim. Hepiniz hoş geldiniz. Artık hazırsanız başlıyoruz çünkü ben çok heyecanlıyım.

 

Umduğum Gibi: Hayvanlar, (The Beasts) 2022.

Senaryosunu Isabel Peña ile birlikte kaleme alan Rodrigo Sorogoyen’in ilk gösterimini bu yılki Cannes Film Festivali’nde yapan 3. uzun metraj filmi Hayvanlar ile 36 filmlik Filmekimi seçkime güzel bir açılış yaparak başlamış oldum. Filmekimi’nin Hayvanlar’ı duyururken yaptığı tanıtım ile ilk andan beri ilgimi çeken orjinal ismiyle As Bestas beklentimi fazlasıyla karşılamış olsa da belli bir yere kadar olan heyecanlı odağımı kaybettirerek, finaline yarım saat kala hafiften bir hayal kırıklığına uğrattı.

Modern bir çiftin, taşraya yerleşip tarımla uğraşarak hayatını devam ettirmesi ve oranın yerlileriyle yaşadıkları bir fikir ayrılığı sonucu komşularıyla olan ilişkilerinin düşmanlık derecesine çıktığı ve neredeyse finale kadar gerim gerim germesiyle birlikte, Sorogoyen ve Pena’nın buldukları fikir oldukça ilgi çekici. Taşranın sinema üzerindeki avantajlarını filmin lehine kullanan yönetmen, bizleri çoğu anda gerim gerim geriyor ve ana karakteriyle empati kurdurmayı kesinlikle başarıyor. Çocukluğumuzdan bu yana şehir hayatına adapte olsak bile bulunduğumuz yerin halkıyla bile birbirimize karşı fikir ayrılığı ve önyargıyla yaklaşırken bir anda bizden çok uçta ve çok farklı bir yere taşındığımızda bizden çok farklı insanlarla olası yaşayabileceklerimiz konusunda başımıza gelebileceklerin bir replikasını sunan Hayvanlar, son yarım saatini en azından bir 15 dakika kısalttığımızda potansiyeline ulaşabilecekken maalesef bu haline yetinmekle kalmış. Denis Ménochet’in babacan tavrı ve oyunculuğu, taşranın kasvetli tarafı ve kararında gerilimiyle Hayvanlar, yılın en iyileri listeme rahatlıkla oynayacaktır.

 

Beklediğimden İyi; İşe Yaramazlar, (Les Pires) 2022.

İşe Yaramazları’ı programıma eklerken açıkçası hiç umudum yoktu. Önüme düşen birkaç kötü yorum beni filmden uzaklaştırmış hatta girmeyeceğim bir film olursa kafamda ilk sıralara yerleştirmiştim. Neyse ki festivalin ilk günü 2. seansına denk geldi de filmi henüz tükenmemişken görebildim. Film içinde film çekme işi gayet doğru planlanmış, çocuk oyuncularımızın performansları da izleyicisini yer yer etkileyebiliyor. Tek sıkıntısı açılış sekansının uzun olmasından mütevellit filmin sonuna kadar böyle gidecek olabileceğinden dolayı şüpheye düşürmesi.

Duygusu güzel, Close ile aynı ayarda fakat ondan bir tık daha beğendiğim film oldu. Müzikleri ise şahane.

Beklediğimi Bulamadım: Yakın, (Close) 2022. 

Bu yıl Cannes Film Festivali’nde çıkışını yapan Close, festivalde Büyük Ödül’e de layık görülmüştü. Gelen yorumlar ve beğenilerden sonra aşırı merak ettiğimiz filme sonunda kavuşmuş bulunmaktayız. Fakat beklentilerimizi arşa çıkardıklarından mıdır? Bilinmez.. ben bu filmin duygusuna kendimi pek kaptıramadım. Çıkışta birkaç kişiden aldığım tepkiden sonra aynı fikirde olduğum insanlarla karşılaşmak da beni memnun etti.

Lukas Dhont’un; ”Kağıda bir sözcük yazdım: arkadaşlık, samimiyet, korku, erkeksilik… ve Yakın çıktı ortaya.” sözü de beni filme karşı pek yakınlaştıramadı maalesef. Çocuğumuzun soğuk ve soluk karakteriyle performansı filmden beni ittikçe iterken; biraz öncesinde izlediğim İşe Yaramazlar’ın (bu filmin kötü çıkmasından çok korktuğum halde) duygusu ve çocuk oyuncuları daha çok etkiledi beni mesela. Ondan sonra Yakın’ı görmekse azıcık hüsrana uğratmasına vesile oldu. Sevenler olmuş mudur? Ee tabi. Herkese sevdiği filmlerle mutluluklar.

Büyük Sürpriz: The Menu, 2022.

Better Call Saul’un sona ermesiyle birlikte şu anda devam eden en iyi dizi ünvanını eline alan Succession’ın senaristleri Will Tracy ve Seth Reiss’in kaleminden çıkan ve yine Succession’ın yönetmenlerinden biri olan Mark Mylod’un ilk uzun metrajı The Menu, bu seneki Filmekimi seçkisinin şimdilik en büyük sürprizi.

Yayınlanan fragmanını yarım yamalak gördüğüm, hakkında pek bilgi sahibi olmadığım ve oyuncu kadrosuna bakarak azıcık umutlu olduğum The Menu, eğlendirirken korkutan, yer yer şoka da uğratan yapısıyla 7 Ekim akşamındaki Sinematek gösteriminde, neredeyse bütün seyirciyi kendisine hayran bıraktığına eminim diyebilirim. Sonuna yaklaştıkça Midsommar’a oldukça benzettiğim The Menu’ye ”yemekli Midsommar” yakıştırmasını bile yaptım. Midsommar’dan nasıl nefret ettiğimi bilen bilir ama bu film onun aksine ne yaptığını çok iyi biliyor. Korku ve mizah öğeleri birbirine uyumlu giderken, eğlenceli durum hikayesi ve teknik zekasıyla birlikte The Menu gerçekten harika. Film eğer bir aksilik olmazsa festivaldeki gösterimlerinden sonra ülkemizde de 18 Kasım’da vizyona girecek.

Festivalin 2 gününde göreceklerim arasında ise Tanrının Unuttuğu Yer, R.M.N. , Savaş Atı ve Kadın Kral var. Yarın yine burada görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.

Umut Tiryaki
Genel yayın yönetmeni ve yazar.

The Rings of Power – Yedinci Bölüm İncelemesi

Previous article

Filmekimi Günlükleri, 2. Gün: Tanrının Unuttuğu Yer, R.M.N. , Savaş Atı, Kadın Kral

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.