0

Beşinci bölümün sonuyla sıradaki bölümün en efsane bölümlerden biri olabileceğine emindik. Öyle de oldu. Game of Thrones sezonlarının bence Red Wedding ve Stannis’in King’s Landing’e saldırdığı bölümden sonraki en efsanevi bölümlerden biri oldu. Bunun sebebi ise dizide var olan bütün parametrelerin tek bir bölümde toplanmış olması. Ölüler, ejderler, krallar, savaş, Jon, Khaleesi ve daha fazlası. Dizide severek izlediğimiz ne varsa tek bir bölümdeydi. Hatta fazlası da vardı: Ayı! Bu efsane bölümün üzerine aslında konuşulacak çok şey yok. Her şey ortada. Konuşulacak bir şey varsa o da mantıksızlık olarak sayılan sahnelerin cevaplarıdır bence. Hadi her şeye tek tek odaklanalım.

En başta bir Winterfell’e uğrayıp oradaki davayı bi kapatalım. Şunda artık eminiz: Sansa gerçekten bu ailenin yüz karası ve en akılsızı. Arya’ya karşı oyun oynayabileceğini hatta bunun Littlefinger gazlaması ile yapabileceğini gördük. Keza Arya’nın bir konuda haklı olduğunu da gördük. Sansa koltuk sevdalısı biri. Bunu bu bölümde resmen bağırarak söyledi. Fakat onun bu salakça sevdası artık finalde birinin tahtalı köye gideceğinin haberini vermiş oldu. Arya, Sansa ya da Littlefinger’dan biri kesinlikle ölecek. Benim tahminim, Arya’nın ölmeyeceği. Keza Sansa’nın King’s Landing yolculuğu ise nasıl bir sonuç verecek çok merak ediyorum.

Winterfell, Sansa’nın salaklıkları ile süslenirken efsane 7’li dışarıda tarihi bir görev için yoldaydı.Takriben 6 saatlik bir yolculukta herkes sırasıyla birbiriyle konuştu. Jon, Beric ile hayatın anlamını irdelerken Tormund ile Tazı arasında nedenini çözemediğim saçma sapan bir sohbet döndü. ÖzellikleTormund’un tepkisine kahkaha attım. Keza Jon ile Mormont karşı karşıya geldi ve kılıç konusu sonunda açıldı. Fakat kılıç Jon’da kaldı. Bu takriben 6 saatlik yolculuk sonrası birinci bölümde bahsettiğim dağa ulaştılar. Tazı’nın ateşin içinde gördüğü ok başlı dağ. Burası kaderin onları getirdiği yer diyebiliriz.

Onların dağa yaklaşması ile kış iyice üzerlerine çöktü. Ve karanlıkların arasından kocaman bir ayı fırlayı verdi. Ayı, Thoros of Myr’e resmen Leonardi DiCaprio muamelesi yaptı. Geçen yazımda şunu demiştim: Gendry ya Azor Ahai’nin kılıcını dövecek ya da duvarın ötesinde ölsün diye geri döndü. İkisi de değil.

Çünkü arkada başka yabanilerin geldiğini görmemişim. 350 dolarlık figüranları hemen orada harcadılar zaten. Gendry’yi de iyi koşuyor diye almışlar yanlarına meğer. Ayı, Myr’i iyi halletti. Myr’in öleceğini zaten siz de dahil hepimiz biliyorduk ama onun ölmesi demek Beric’in artık geri dönemeyecek olması oldu.

Ekip ilerlerken başı boş dolaşan devriye ekibi tadında bir grup ölüye denk geliyor. Bölüm gerçekten harikaydı ama ekibin “ölüler gerçekmiş” tepkisi vermelerini o kadar bekledim ki. Herkes normal karşıladı. Her neyse… Jon ve ekibi ölülere saldırınca yeni bir bilgiye daha ulaştık: Liderler kimleri dönüştürdüyse, öldüklerinde onlar da toz oluyor. Tesadüf, orda bir tane kaldı. Bu kısım biraz ucuz olmuş. Ejderle kaçarlarken bir tanesini son anda yakalasalar falan harika olurdu. Olsun, başa çuval geçirmek önemli.

Tabii bundan sonrası tamamen karambol. Çünkü ekip bir anda peşinde dev bir ordu buldu ve kaçmaya başladı. Kendilerini, dağların arasında donmuş bir gölün üzerinde bulu verdiler. Bir balyoz darbesi ile ölüler bir anda kendilerini gölün dışında buldular ki büyük bir şanstı bu. Tabii bu ekibin kapan kısılması demekti. Farketmedik ama ekip neredeyse 3 gün orada kalmak zorunda kaldı. Gendry’nin geri dönmesi, kuzgunun gitmesi ve Khaleesi’nin gelişi hesaplarsanız 3 güne denk gelir. Bu bekleyiş sırasında zaten maalesef Thoros of Myr’i kaybettik. Ateşe bakarak geleceği gören rahip donarak öldü. Ne ironi ama.

Kuzgun Khaleesi’ye ulaştı ki bu bölüm gerçekten iyiydi. Neden? Bölümün başında Tyrion ve Khaleesi, kendisinin savaş alanına gitmemesi üzerine konuştu. Fakat kuzgunun gelmesiyle Khaleesi, kış kreasyonlarını giyerek hemen ejderlerine atladı. Tyrion’ı gene dinlemedi. Burda şunu söylemek gerek. Tyrion, 7. sezon boyunca tek bir konuda da haklı çıkamadı. Bunun sebebi de kendisi taht oyunlarında, politikada ne kadar zeki olsa da savaş konusunda çok başarısız. 2. sezonda da aslında savaşı kaybetmiş gibiydi, babası yetişmese durum farklı olacaktı. Zaten 2. sezonda Stannis’in gelişindeki korkusunu suratında görmüştük. Savaş, Tyrion’ın işi değil.

Bu sırada Tazı çocuk gibi ona buna taş atarken ölüler buzun donduğunu farkettiler. Buzun donma hızıda 3 küsür beklediklerini doğrular aslında. Ölüler buzun kırılmayacağını anladığı anda topyekün hücuma geçti. Dipnot geçmek istiyorum, ayı sahnesinde Myr ve Beric; kayanın üzerinde sadece Beric’in kılıcını bir anda alev aldırması dizide gördüğüm en karizmatik şeylerden biriydi. Tabii binlerce ölüleye karşı Jon ve ekibinin dayanması imkansızdı. Ve en sıkıştıkları anda Khaleesi epik bir giriş yaparak ortalığı kasıp kavurdu.

Geçen bölümde şuna odaklanmıştım: Ölüler ok atamıyor. Ejderler üzerlerinde gezer, hepsini yakar ve konu kapanır. Bir eşitleme lazımdı. O da bu bölümde oldu. Bu eşitleme de işte herkesi birbirine kattı. Açıklama yapmadan önce başta şunu diyeyim: Night King, şu dizinin en karizmatik karakteri gerçekten. Adam işini yapıyor. Net. Ve akıllı. Belli ki Brann gibi sezileri var. Orada günlerce beklemesinin sebebi ejderlerin geleceğini biliyor olmasıydı. Drogon’a atmama sebebi de gene akıllı olmasıdır aslında. Drogon, o sırada aktif bir şekilde savaş alanındaydı. Night King ise o sırada yukarıda olan ve onu asla farkedemeyecek Viserion’u vurmayı tercih etti. Gafil avladı. Ardından kaçan Drogon’u da arkadan vurmaya çalışarak onu da gafil avlamaya çalıştı. Rhaegon zaten fazla uzakta olduğu için ona hiç bulaşmadı. Bu en azından benim düşüncem. Teorilere göre Viseorion’u vurmasının özel bir sebebi var.

Acayip sorular silsilesi bundan sonra da devam ediyor. Millete dokunmadan onları kaldırabilen Night King, neden ejderi sudan çıkarmak için uğraştı. Hem de suya giremeyen ölüler kendisini zincir ile çıkardı. Burada World War Z mantığı devreye giriyor. Night King, belki onlarca ölüyü feda ederek aşağıda zinciri takmasını sağlayabilir. Sonra onlar orda kalır tabii. Sudan çıkarmalarının sebebi de, ben en azından öyle düşünüyorum, Wrath of the Lich King özentiliği olmaması. Biraz da ekonomik. Eğer ejder sudan buzları kırarak çıksaydı World of Warcraft sinematiğinin birebir aynısı olacaktı.

Son bir soru daha: Jon neden inatla ejdere binmedi. Çünkü Jon’un göz dönme problemi var. Piçlerin savaşında Rickon’un vurulduğunu görünce de böyle delirmişti. Burada da delirdi. Yoksa binerdi, Night King onları kaçarken vururdu. Buradaki amaç biraz da şuydu: Bir önceki bölümde Khaleesi, Jon’a Davos’un kendisi için “sevdiği insanlar için ölür” dediğini söylemişti ama Jon bunun mübalağa olduğunu söylemiş, Khaleesi de “demek lafın gelişi” diyerek cevap vermişti. Jon, bu sahnede resmen Davos’un dediğini yaptı, kendini feda etti. Hatta Jon’un sudan çıktığı sahnede kamera hatası da olabilir ama kılıcındaki figürün gözlerini açtığını görüyoruz. Ben kamera hatası olabileceğini düşünüyorum fakat kimleri bunun için Brann’ın kendilerini uzaktan izlemesi olduğunu söylüyor. Her şeye rağmen savaş, ejderler, Night King ve diğerleriyle bölüm gerçekten harika ötesiydi.

Uncle Benjin konusu da şöyle: Sezonun ana fragmanında Sansa’nın bahsettiği ölen kurt büyük ihtimal Benjin. Kurt ölür sürüsü devam eder. Benjin, son büyük Stark olarak tahtalı köye sonunda ulaştı. Peki Benjin neden gelmedi? Çünkü Benjin duvarı geçemiyor. Geçememekle beraber artık gideceği yer de yok. Ölüler resmen duvara geldiler. Nereye gidecekti? Gidemediği için ölmeyi tercih etti.

Son olarak da Khaleesi ile Jon’un artık birbirine inandıklarını gördük. Jon, Khaleesi’nin gözünde gerçekten kendini feda eden biriyle Khaleesi de Jon’un gözünde resmen bir kurtarıcı oldu. Aralarındaki ilişkinin temeli artık resmen atıldı. Bundan sonrası ise Cersei’yi ikna etme çabası olacak. Sezon finali, bir sürü ana karakterin tek alanda ilk kez toplantığı efsane bir sezon finali olacak. Olacakları sabırsızlıkla bekliyorum.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Game of Thrones – 7. Sezon 5. Bölüm Analizi

Previous article

Seni Buldum: Annabelle: Creation

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.