0

Konuya hemen giriyorum: Belki de TV tarihinin Nirvanasına şahit olduk. 55 gün süren savaş çekimlerinin hakkını sonuna kadar vermişler. Tüyleri diken diken eden; gerim gerim geren ve yer yer ağlatacak kadar boğan bir 82 dakika izledik. Battle of Bastards, boğulma hissi verirken; Battle of Winterfell, çaresizliği iliklerimize kadar hissettirdi. Ben bölümü Nirvana olarak tanımlasam da böyle tanımlamayanlar var. Okudum, araştırdım ve size bu sefer kronolojik olmayan bir bölüm anatomisi çıkardım. Başlıklar üzerinden, bu bölümün her saniyesinin nasıl yıllardır ilmik ilmik işlendiğini anlatacağım. Her şeyi anlatmam mümkün değil, hala kafam çok dolu. Toparlamam için zaman gerek. Elimden geleni yapacağım, uzun da olacak, şimdiden özür dilerim. Hadi başlayalım…

Soykırımla Açılış

Bölümü, bütün orduyu Winterfell önünde konuşlanmış, artık sonu beklerken açtık. Dothraki ordusu önde, savunmacı Unsullied ordusu arkada ve Winterfell’in kendi ordusu ile çeşitli kahramanlar yanlarda. Soğuk bekleyiş, umarsızca ve sakin bir şekilde gelen Melisandre ile bozuldu. Bir sonraki başlıkta kendisine değineceğim. Yaptıklarını ve yapabildiklerini bildiğimiz Melisandre, Dothraki’lerin kılıçlarını büyü ile aleve verdi. Dothraki atlıları da gaza gelip Jorah ile beraber öne atıldılar. İşte seyircinin ayrıştığı konulardan biri burada başlıyor.

Dothraki’lerin önde saldırması çok büyük bir hataydı. Winterfell semalarından ateşlerin tek tek sönmesini izlediğimiz sahne, uzun süredir izlediğim en iyi gerilim; korkuyu en iyi işleyen sahnelerden biriydi diyebilirim. Jamie’nin suratının değişmesi muhteşemdi. Dothraki’ler, karşılarında onlarla kılıç dövüşü yapacak bir ordu olduğunu düşündü. Bilirsiniz, Dothraki’ler atları ile koşmaya başlayınca altına kaçırmayan insan ordusu yoktur. Fakat karşılarındakiler insan değil. Duyguları yok, hisleri yok. Ve daha da kötüsü, kılıç tokuşturmaya gelmemişler. Dothraki’ler, Karadeniz’de dalga altında kalan bir gemi misali ölü ordusu altında kaldı. Kaçarak kurtulanlar olmasına rağmen bu sekansa açık bir şekilde Dothraki soykırımı diyebiliriz. Zaten Khaleesi’nin de dağdan inmesine sebep olan durum buydu.

Savaş Taktikleri Düşünenler İçindir

Dothraki’lerin geri dönmesi ile bütün herkesi inanılmaz bir korku sardı. Kim korkmaz ki? Evrenin en manyak savaşçıları birkaç saniye içinde telef oldu ve koşarak geri kaçıyor. Bu korkuyu biz de hissettik. Ve ardından… Ölüler geldi.

Jon Snow ve diğer kahramanlar, Winterfell’i savunmak için kendilerince bir taktik yapmışlar. Gelen Cersei’nin ordusu olsa, evet, bu taktikler işe yarardı. Ama hesaplamadıkları bir şey vardı. Ölüler kılıç tokuşturmaya değil, onların içlerinden geçmeye gelmiş. World War Z misali, geldikleri ilk anda dalga gibi çarpıp en öndekileri yuttukları anlar inanılmazdı. Kahramanlarımız kılıçla dövüşmeyi planlarken, üzerlerine sadece koşan ölüler ile karşılaştılar. Ve bu duruma yapabilecek hiçbir şeyiniz yok, olamaz da. Duvara tırmandıktan sonra dikkat ederseniz, hiçbiri duvardakilerle dövüşmek için beklemedi. İçeri doğru koşmaya devam ettiler. Keza, kimse fırtına çıkacağını tahmin edemezdi. 8. sezonun en harika yanı, hiç tahmin edemeyeceğimiz şeylerle karşılaşıyor olmamız. Fırtına; yerde savaşan kim olursa olsun taktiklerini yerle bir eder. Ölüler ateş önünde kaldığında, Night King açık bir şekilde “ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” dedi ve ölülerin durdurulamaz koşusu devam etti.

Bir de şu açıdan düşünün. Kahramanlarımızın bir çoğu ciddi savaşlar atlatmış. İnsanlar ile. Üzerinize tereddütsüz koşan bir ölü ordusu geldiğini düşünün. Geri adım atmak, korkmak, doğanızda var. Jon Snow şu cümleleri boşuna kurmadı arkadaşlar:

Our enemy doesn’t tire. Doesn’t stop. Doesn’t feel.

Kadın Gandalf

Kızıl Cadı. 8 sezonluk dizinin en soru işaretli karakterlerinden biri. Sürekli bize bir Işık Tanrısından ve seçilmiş kişiden bahsetti. Ne dediğini ve amacını bir türlü anlayamadık. Bu bölüme kadar. Melisandre; hayatını bu günlere saklıyormuş. Yıllardır bahsettiği her şey, bugün içinmiş. Şu sahneyi hatırlıyor musunuz?

Aslında olacakların spoiler’ı bize önceki sezonlarda verilmiş. Melisandre, Arya’nın kimleri öldüreceğini söylemiş. Odada mahsur kaldıkları sahnede, Melisandre, son görevini yaptı ve Arya’ya kim olduğunu ve kaderini hatırlattı.

Kahverengi Gözler: Walder Frey
Mavi Gözler: Night King
Yeşil Gözler: Cersei Lannister

Burada sağlam bir spoiler var. Büyük ihtimal Cersei’nin ölümü, Arya’nın elinden olacak. Çünkü kaderinde bu var. Fakat sahnede, Arya, ilk 2 göz rengi için “sen haklıydın” dedi. Melisandre ise “mavi gözler” olduğunu da da hatırlattı. Eğer yeşil gözler Cersei değilse, öldürdüğü yeşil gözlü kişi kimdi bir türlü çıkaramadım. Petyr Baelish yeşil gözlü değil.

Melisandre için söylenebilecek bir şey varsa, Gandalf gibi gelip günü kurtaranlar arasında yer aldığıdır. Bir türlü yakamadıkları çukuru yakması mükemmeldi. Fakat kafada bir soru işareti kaldı: Melisandre diye biri gerçekten var mıydı? Valar Morghulis diyen bu kadın aynı zamanda Arya’yı Arya yapan meşhur motivasyon sözü Bugün Değil‘i de biliyordu. Bu sözü: Syrio Forell ve Jaqen söylemişti.

Melisandre neden öldü sorusuna cevap da çok basit: Misyonunu tamamladı. Varlık sebebini gerçekleştirdi ve hayata veda etti. Ama akılda tek bir soru kaldı: Bahsettiği seçilmiş kişi kim?

Kaderi Önceden Belli Olan Kız

10 senedir bu diziyi izliyoruz, 10 senedir “winter is coming” lafını duyuyoruz ve sonunda winter kapıya dayandı. Hazır dayanmışken onları uzun uzun görmek istedik; Night King’e doymak istedik diyenleri görür gibiyim. Bu kadar güçlü birinin Arya’nın ellerinde ölmesi hepinizi çok üzdü. Farkındayım. Bu, diziyi tamamen temenni ve beklenti üzerine izlemenizden kaynaklanıyor. Dizinin yapımcıları, tam 3 senedir Night King’i Arya’ya öldürmenin planını yapıyordu. Ki, Night King’i öldürebilecek dizideki belki de tek karakter Arya’ydı. Neden?

Öncelikle Melisandre, bu kişinin Arya olacağını zaten söylemişti. İkincisi; Işığın Tanrısı, Beric’i sırf Arya’yı koruması için geri getiriyordu. Beric, dizideki en sevdiğim 2 karakterden biri, Arya için kendini resmen feda etti. Yaşam amacı buydu. Arya, 8 sezon boyunca bir intikam uğruna yaşadı. Bir suikastçi olarak yetiştirildi. Yüzsüzlerden biri oldu ve bunu iyi yapanlardan oldu. Arya, karakter gelişimi olarak dizide belki de en çok yükselenlerden biridir. Geçen bölüm, Gendry’ye ben ölümün birçok suratı ile karşılaştım derken içi çok rahattı. Ama savaş alanına geldiğinde ve kafasını duvara vurduğunda, suratındaki korkuyu hepiniz gördünüz. Arya o anda, savaş alanı dövüşçüsü olmadığını anladı ve hayatta kalmak için kaçmaya başladı. Arya’nın kaçtığı, köşe kapmaca oynadığı sahneler harikaydı. Hem tasarım olarak hem de Arya’nın bütün artistliklerinin içinde patlamasını görmek hoştu.

Fakat Melisandre, ona kim olduğunu hatırlatınca, Arya -büyük ihtimal- surat değiştirmeye gitti. Çünkü Night King’in yanına yaklaşmasının başka şansı yoktu. Night King kılıcını tam çekecekken arkadaki Ak Yürüyenlerden birinin saçları uçuştuğunda, bir şeyler olacak dedim ve 2 saniye sonra Arya uçarak geldi. Buna rağmen Night King onu yakalamayı başardı ama Arya, geçen sene Brienne ile dövüşürken yaptığı taktiği yeniden uyguladı ve Night King’i öldürmeyi başardı. Son yılların en muhteşem kahramanlık anlarından biriydi. Bu kadar kolay mıydı diyenler için de izlediğinizin Game of Thrones olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu dizide birçok karakteri en beklenmedik anlarda harcadılar. Diziyi, dizi yapan özelliği de buydu zaten.

Aceleye Kurban Giden 8 Bin Yıl

Night King’in kendini göstermeyeceği hatta ejderha ile geleceği belliydi. Fakat Night King, biraz izleyenleri hayal kırıklığına uğrattı diyebiliriz. Kendisi, ejderhası ile birkaç hareket yapmasına ve uzun süredir beklediğimiz o ejder dövüşüne girmesine rağmen çok ciddi bir adım atmadı; elini kılıcına götürmedi.

Dany, Night King’i düşürüp üzerine ejderha alevi ile saldırdığında çoğumuz ölmeyeceğine emindik. Fakat gerçekten de ölmediğini görünce, üstüne -ilk defa gördüğümüz- alaycı gülüşüne tanık olduğumuzda, en azından ben içimden bu herif ölmez, bu bölüm de kötü biter demiştim. Ardından Night King, Jon Snow ile karşılaştı. Hepimizin beklediği o teke tek kılıç dövüşü geliyor dedik ama Night King ona da girmedi. Hardhome’daki sahnenin aynısı oldu ve Night King, savaşmak yerine yeniden ölüleri kaldırdı. Fakat bu sefer, sevdiğimiz sevmediğimiz herkes ona katılmış oldu. Sadece yer yüzündekiler değil, Winterfell’in altındaki ölüler de canlanmış oldu.

Night King neden kaybetti sorusuna cevap verecek olursam: Görevine aşırı derecede odaklandığı için kaybetti diyebiliriz. Ölülerine, arkasındaki Ak Yürüyenlere o kadar çok güvendi ki, arkasını dönüp bakmadı bile. Arya’nın kılık değiştirip onu öldürmesi de bu sebeple kolay oldu. Night King, 8 bin yıllık bekleyişinden o kadar sıkılmış ki, acele bir şekilde Bran’a ulaşmaya çalıştı. Sonucu da ölümü oldu. Halbuki beklese, Winterfell içerisinde canlı kimse kalmayacaktı.

Kader Çizgisi

Melisandre ve Bran arasında ciddi bir bağlantı var. Bu bağlantı, bizim bu bölümde artık tamamen anladığımız, kabullenemediğimiz bir gerçek aslında. Melisandre de, Bran da geleceği biliyorlardı, görüyorlardı. Dizi, aslında belirli bir kader çizgisi üzerinde ilerliyor. Olacaklar belli. Sadece gerçekleşmesi bekleniyor.

Bran; daha geçen sezon Night King’in kapısına kadar dayanacağını biliyordu. Bu sebeple kendisini yem olarak kullandı. Melisandre, Arya ile tekrar karşılaşacağını biliyordu. Bu sebeple o odada bekliyordu. Night King’i öldüren bıçağı, Bran geçen sezon bilerek Arya’ya vermişti. Sırf bu anı yaşatmak için. Night King, Bran’a yaklaştığında hiç korkmamasının sebebi, Arya’nın geleceğini biliyordu. Hatta Night King, Bran’ın korkmamasına şaşırdı. Bu sırada da Bran, arkadan gelen Arya’yı görmüştü bile. Olan, kahraman bir şekilde ölen Theon’a öldü. Bütün günahları affedildi. Teşekkürler Theon.

Kahramanların Mağlubiyeti

Bölümün en başarılı yanı, kahraman olarak bildiğimiz tüm isimlerin aciz bir durum içinde kalmasıydı. Battle of Bastards bölümünde, Jon Snow savaş alanı içerisinde boğulma hissi yaşamıştı. Fakat The Long Night; çaresizliği, imkansızlığı tarif etti. Olmayacağını bile bile dövüşen kahramanlar. Brienne, Jamie, Tormund, Sam… Hepsi, o kadar çaresiz kaldılar ki, çoğunun öleceğini düşündük.

Buna, dizinin kahramanı olan Jon Snow da dahil. Jon, ilk defa bu kadar işe yaramaz bir karakter konumundaydı. Hiçbir şey yapamadı. Ne Night King ile teke tek mücadeleye girebildi ne de Bran’ı kurtarmak için ona ulaşmayı başardı. Dizinin son anları, bir çaresizlik silsilesinden ibaretti. Çalan müzikle beraber bu duyguyu iyice perçinlediler. Jon, öleceğini bile bile ejdere meydan okudu; Jamie, Tormund ve Brienne duvara sıkışmış son nefeslerini harcıyorlardı. Jorah, sevdiği kadının yanında son mücadelesini veriyordu. Arya yetişemese, aşağıdaki başlık için paragraflar ayırmam gerekecekti.

Veda Ettiklerimiz

Açıkçası bölümü eleştireceğim bir şey var o da -bence- az kişi öldü. Daha fazlasını bekliyordum. Tabii, dizi senaristleri ve yapımcılar sonraki 3 bölüme elimizde karakter kalmaz demişler belli ki. Ölenlerin çoğu da genellikle birini korurken öldü.

Mutsuz Edd’i maalesef Sam’i korurken kaybettik. Müzmin aşık Jorah’ı Khaleesi’yi korurken kaybettik. Ne yalan söyleyeyim, Khaleesi düştüğünde kesin öldü dedim. O derece gerilimli bir andı. Theon’u maalesef Bran’ı korurken kaybettik. Kendisi, yukarıda bahsettiğim işlemeyen taktik yüzünden öldü. Attığınızı vurun demesine rağmen o kadar çok ölü geldi ki ellerinde ok kalmadı ve Theon maalesef teke tek savaşa girmek zorunda kaldı. Sonucu da ölüm oldu. Belki de tamamen zaman kazandırmak adına Bran’ın bir oyunuydu. Melisandre, kendi kaderine yenik düştü. Beric de kendi kaderine yenik düştü.

Gelelim Lyanna Mormont’a. Kendisine özel bir paragraf açmak istiyorum. Sadece 1 sahnede yer alması için anlaşılan Bella Ramsey’in Lyanna Mormont karakteri o kadar çok sevildi ki, yapımcılar onu tutmaya karar verdi. Ben de dahil, dizide en sevdiğim karakterlerden biriydi. Bölümün en kahramanca öleni de kendisi oldu. Zaten arkada kalmayıp kapı önünde yer almasıyla ne kadar cesur olduğunu gördük. Muhteşem bir oyunculukla, efsane bir anla koskoca devi indirerek aramızdan ayrıldı. Ne kadar ironik değil mi? Dev, cüceye öldü. Devin üzerine koştuğu -görseldeki- sahneyi asla unutmayacağım. Muhteşemdi.

Aranızda soranlar olursa, 2 ejderha da ölmedi. İkisi de yaşıyor.

Taht Oyunlarına Geri Döndük

Adı üstünde: Taht Oyunları. Ben de ölüler hikayesinin bu kadar kısa süreceğini düşünmemiştim ama yine de konu artık gerektiği yere geri döndü. Artık Khaleesi ile Cersei arasındaki savaşı izleyeceğiz. Ya da Jon ile Cersei. Sonuç itibariyle taht, Jon’a ait. Sıradaki bölüm 1 saat 18 dakika. Tamamı konuşma olmayacağına eminim. Ufak tefek savaşlar göreceğiz ama esas savaşın 5. bölüme kalacağını düşünüyorum. Ya da 5-6 arasına uzayacağını.

Buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyorum.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Game of Thrones En Unutulmayan Anlar

Previous article

Teşekkürler Marvel Sinematik Evreni

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply