0

Mükemmelin ötesinde bir sezonu geride bıraktık. Birçoklarının, Game of Thrones sekizinci sezondan ötürü ön yargılı yaklaştığı House of the Dragon, ilk sezonuyla senenin en büyük işi olmayı başardı. Ryan Condal’ın ve tabii ki eserin sahibi George R.R. Martin’in önderliğinde tasarlanan dizi, benim gibi kitap hayranlarını şaşırtmayı başardı. Kitaptaki “dedikodu” dilini kendi lehlerine kullanarak ara boşlukları diziyi yükseltecek şekilde süsleyen yazarlar, en azından bana göre, Game of Thrones’un ilk sezonundan çok daha enfes bir iş çıkarmışlar. İki parttan oluşan 10 bölümlük dizi bize Milly Alcock, Emily Carrey ve tabii ki Emma D’Arcy’yi kattı. Matt Smith ve Olivia Cooke’un da ne kadar özel oyuncular olduğunu bir kez daha anladık.

Dizi, beni şaşırtan bir son yaptı. Finalin, taç takma törenleri ile biteceğini düşünüyordum lakin ekip belli ki dizinin adının hakkını verelim diyerek herkesin beklediği “ejderha dansını” son 15 dakikaya sıkıştırmış. Bir nevi ara sıcak gibi sunulan ejderha dövüşü gelecek sezonlardaki ana savaşların habercisi oldu. Neyle karşılaşacağımızı artık biliyoruz.

Final, birçok özel detay içeriyor. Yedi bölüme ayırıp size anlatmaya çalışacağım. Dizi bittikten sonra da 2 senelik süreçte ara ara evrene ait yazılar paylaşarak aramızı sıcak tutmaya çalışıcam.

Hadi başlayalım.

İLİŞKİLİ: SEZONUN TÜM BÖLÜMLERİNİ OKUMAK İÇİN

Hakkını Çaldılar

Dizi, geçen bölümün bıraktığı yerden devam ediyor. Olanlardan haber olmayan Rhaenyra, Driftmark’ın taht hakkı üzerine oğlu Luc ile tartışıyor. Luc’un tahtı istemediği aşikar. Velaryon olmadığına dair de güzel bir itiraf aslında. Fakat ardından Rhaenys içeri giriyor ve King’s Landing’de yaşananları anlatıyor. Geçen bölümde üzerine tartıştığımız konuya da açıklık getiriyor, bu benim savaşım değil ama sen dikkat et diyor. Ve aynı kitaptaki gibi Rhaenyra bir anda kramplar geçirmeye başlıyor.

Rhaenyra, bu dizinin en pozitif karakterlerinden biri. Hem de her şeye rağmen. Annesini, erkek kardeşini, sevgilisini, babasını ve en sonunda da kızı Visenya’yı kaybetti. Yaşadığı tüm acılara, dışlanmalara, hor görülmelere rağmen kimsenin kalbini kırmak istemeyen, naif bir kadın olarak kalmaya çalıştı. Lakin bu naiflik de bir yere kadar. Oğlu Luc’un da öldüğünü öğrendiğindeki kameraya dönüşü, yaklaşan kıyametin habercisiydi.

Doğum Bir Savaştır

Doğum bizim savaşımızdır demişti Aemma, Rhaenyra’nın annesi. O zamanlar ben şövalye olmak istiyorum diyen Rhaenyra, hayatın onu törpülemesi ile çok değişti. Altıncı çocuğuna hamile. Ama duydukları yüzünden yaşadığı üzüntü, adını Visenya koyacağı bebeğinin erken gelmesine sebep oldu.

Emma D’Arcy, kendisini non-binary olarak tanımlıyor. Bir röportajında “kadınları oynamakta iyi olduğumu düşünüyorum” demişti. Ancak bu kadar haklı olabilirdi. Doğum sahnesi, Rhaenyra’nın çektiği acılar 10 bölümlük dizinin en zorlayıcı sahnelerine girecek türden. Belki de ekran tarihinin. Dizinin üçüncü kez, göz göre göre hem de hepsinde Targaryen kadınlarının doğumunu göstermesi aslında güçlü bir mesaj. Erkekler tarafından köşeye itilmiş kadınların onlar için doğurmak zorunda kaldıkları bebeklerin dünyaya hiç de kolay gelmediğini gözümüze gözümüze sokmak istemişler. Erkekler için anlık zevklerin sonucunda kadınların çekmek zorunda olduğu tüm acıları Emma D’Arcy, Emmy’lik bir oyunculukla bizi irite edercesine oynamış. Fakat mesajın yerine ulaşmadığı, “bu kaçıncı doğum sahnesi” diye şikayet eden seyirciden anlaşılıyor.

Rhaenyra’nın acı çekerken Syrax’in bağırışları ise sürücü ile ejderhasının bağı üzerine güzel bir detay. Rhaenyra, Syrax’ı ne kadar az sürüyor olsa da aralarında bir bağ oluştuğu, çektiği acıyı hissetmesinden anlaşılıyor. Ejderler ile sürücüleri arasındaki bağın önemini ise son başlıkta daha detaylı anlatacağım.

Bu bölümün en güzel kısmı, Rhaenyra’nın çığlıklarının masa başında plan yapan Daemon ve lordların üzerine binmesi. Savaş kelimesinin cinsiyetlere göre değişkenliği üzerine çarpıcı bir yorumlama aslında. Rhaenyra, burada 10 bölümlük dizide ikinci kez Fuck kelimesini kullanıyor. Üçüncüyü ise Otto’yu gören Daemon söylüyor.

Rhaenyra, aynı kitapta olduğu gibi bir canavar doğuruyor. Doğum esnasında “çık içimden” diye bağırışlarını da eksik etmemişler. Fakat dizi kitaptan farklı bir yaklaşımda bulunmuş. Rhaenyra, kitapta ölü doğan çocuğunu görünce hırsızları suçlayıp, bebeğinin ölü doğmasının sebebinin Alicent olduğunu söylüyor. Dizideki Rhaenyra ise hala mantıklı ve barış yanlısı kalmaya çalışıyor. Acıları çeken o olmasına rağmen en büyük sorunu, eşi Daemon ile yaşıyor.

Kraliçem!

Orijinal kitapta, Rhaenyra’ya tacı Ser Steffon Darklyn getiriyor. Rhaenyra’nın hakkının çalındığını düşünen kral muhafızı, Viserys’in dizi boyunca sıklıkla gösterilen altın tacını kaçırıp Dragonstone’a geliyordu. Lakin dizi burada geçen bölümki yazımda da bahsettiğim gibi mantıklı görünen bir değişime imza atmış. Ser Darklyn’in halihazırda adada olduğunu görüyoruz. Ona tacı getiren ise, Erryk Cargyll. Senaristler, ikiz kardeşlerin dizide önemli bir rol oynadığını bildiği için ve kardeşler arası çatışmayı daha da derinleştirmek için böyle bir tercih yapmışlar. Zaten Otto ve Daemon karşı karşıya geldiğinde kamera özellikle kardeşlere kesmeler yapıyor.

Rhaenyra, bebeğini eski usule göre defnederken Erryk ortaya çıkıyor ve saraydan çaldığı tacı, gururlu ve onurlu bir konuşma ile kraliçeye sunuyor. Bu kısım, tüyler ürpertici derecede enfes. Daemon’ın taca bakışı, Erryk’in ruhunu kraliçeye adadığı konuşması, Daemon’ın daha önce abisine taktığı tacı bu sefer de Rhaenyra’ya takması ve Rhaenys hariç herkesin eğilmesi, Ramin Djawadi’nin The Crown of Jaejaerys şarkısı ile birleşince ortaya TV tarihin en güçlü sahnelerinden biri çıkmış. Anlamı da ayrıca özel. Rhaenyra, tüm umutlarını kaybetmişken birilerinin ona hala inandığını görüyor. Ve babasına “yükü çok ağır” diye dert yandığı tacı takarak, kraliçeliği ruhen kabul ediyor.

Bu bölümde en özel detaylardan biri de Rhaenys’in eğilmemesi. Dizinin gizli cevherlerinden biri Rhaenys. Şahsına münhasır, güçlü bir karakter. Ve herkes de bunu kabul ediyor. Bizler de dahil. Geçen bölümde en merak ettiğim şey, onun bu savaşa nasıl dahil olacağıydı. Cevabını bu bölümde aldık.

Siyahlar Konseyi

Bu bölüm, uzun yıllar unutulamayacak bir epikliğe sahip. Kraliçenin taht takma töreni ile birleşen konsey Ramin Dwajadi’nin müziği eşliğinde devam ediyor. Rhaenyra’nın muhafızları ile senkronize yürüyüşü, meşhur renkli masanın aydınlatılması, piyonların tek tek yerleştirilmesi… Tek kelimeyle, mükemmel. Düşünen herkesin zekasına sağlık. Umuyorum ikinci sezonun jeneriğini de bu renkli masa ile değiştirirler.

Bölüm içerisinde savaş toplantısı 3 kez yapıldı. İlki Rhaenyra doğum yaparken, ikincisi kraliçe ilan edildikten hemen sonra, üçüncüsü ise Otto’nun şartlarından sonra akşam seansında. Bu toplantılarda bazı ufak detaylar var, onları detaylar kısmında anlatacağım. Görüyoruz ki masanın başındaki herkes hızlı bir şekilde hareket ederek planlarını yapmaya başlamış. Gel gelelim tüm planlar “savaş” çıkarmak üstüne. Daemon, taht hırsızlarına verilebilecek en iyi cevabın savaş olduğunu düşünse de Rhaenyra bu konuda ona karşıt. Bu karşıtlık da aralarında bir gerilim oluşturdu. Toplantı esnasında Daemon’ın kinayeli tavırları fazlasıyla belliydi. Fakat ikinci toplantıda, gerçek üzünü ortaya çıkardı.

Rhaenyra, salonu boşaltıp onunla birebir konuştuğunda “niyeyse” Buz ve Ateşin şarkısından bahsetmek istedi. Daemon da sinirlenip onun boğazına yapıştı. Sara Hess, Daemon’a eş materyeli değil derken yanılmıyordu. Olmadığını da ileriki sezonlarda zaten göreceğiz. Fakat buradaki boğaz sıkma sahnesi, Rhaenyra’yı uyandırmak adınaydı. Onun da babası gibi zayıf hareket ettiğini düşünen Daemon, sertleşmesi gerektiğini özellikle vurguladı. Çünkü Rhaenyra’nın savaştan kaçınan tavrı Daemon’ı huzursuz ediyor.

Bu bölümde gözden kaçmaması gereken en önemli şey ise, Daemon’ın Viserys’in gözünde aslında hiçbir zaman varis olmadığı gerçeğini öğrenmemiz. Viserys’in, nesilden nesle aktarılan şarkıyı Daemon’a hiç söylememiş olması, Rhaenyra’nın babasını daha iyi anlamasını sağladı. Rhaenyra’nın söyledikleri belki Daemon için saçmalıktı zaten. Boş konuşma olarak gördüğü Buz ile Ateş’in Şarkısı konusundan ötürü sinirlenip boğazına sarılmış da olabilir.

Burada kaçırmamamız gereken bir detay daha var; bugünebugün Rhaenyra’yı şekillendiren en önemli isim Daemon. Kraliçe, çocukluğundan beri onu o yapan çoğu şeyi Daemon’dan etkilenerek öğrendi. Ve aynı etki hala devam ediyor.

Köprü Üzerinde Gerilim

Ah bu köprünün bir dili olsa da konuşsa. Bu kaçıncı savaş pazarlığı. Otto, kral muhafızları ile Dragnostone’a gelerek savaşı onların adına bitirecek şartları sunmak ister. Daemon’a kalsa, hepsini orada öldürürdü. Lakin Rhaenyra şartları dinlemek istedi. Şartlar tabii ki iç acıcı değil. Daemon’ın siniri ve ayyaş bir aptal olarak adlandırdığı hırsız krala olan kini her kelimesinden belli oluyor.

Köprüde üzerine konuşmamız gereken 2 detay var. İlki, Rhaenyra’nın ejderha olduğunu kanıtlarcasına Syrax ile gelişi. Buraya da ilk defa Syrax ile gelmiyor. İkinci bölümde Daemon, ejder yumurtasını çalınca da gelmiş, onun karşısına dikilmişti. Fakat bu sefer onla yan yana. Hayat işte.

İkincisi ise Alicent’ın Rhaenyra’ya gönderdiği kitap sayfası. Hatırlarsınız, ilk bölümde Alicent kitap okurken Rhaenyra sayfayı koparıp ona veriyordu. Şimdi belki zorlama bir çıkarım olacak ama Alicent’ın bu sayfayı göndermesi aslında romantik bir mesaj olmayabilir. Rhaenyra’nın kopardığı sayfa HBO’nun dizisini yapmayı planladığı Nymeria’nın anlatıldığı sayfa. Nymeria, Esos’dayken peşine taktığı insanla beraber dar denizden “10.000” gemiyle geçip Dorne’a kaçmıştı. Ve o zamanlar dağınık olan Dorne’u da birleştirmeyi başararak bir nevi Dorne’un atası olmuştu. Nymeria, Esos’da yaşanan savaşlardan Westeros’a, kaçmıştı. Alicent’ın sayfayı göndermesindeki alt metin, seni seviyorum değil de, kaç kurtar kendini demek de olabilir. Uzak bir tahmin ama olabilir de.

Velaryon’lardan Tam Destek

Velaryon’ların savaşa katılması, hangi taraf olursa o tarafın öne geçmesi demektir. Corlys ve onun donanması, dar denizdeki en büyük kuvvet. Öğreniyoruz ki Stepstones savaşında yaralanan Corlys’in donanması aslında savaşı kazanmış ve Stepstones’u yine korsanlardan arındırmış. Üçüncü bölümde karşılaştığımız ve adını tekrar tekrar duyduğumuz Triarchy kaybetmiş gözükse de ileride tekrar karşımıza, oldukça sert bir şekilde çıkacak.

Corlys, eşini dinlemediği için hata ettiğini anladığı gün eşinin Rhaenyra’yı desteklemeye karar vermesi, kraliçe adına büyük bir şans. Rhaenyra’nın savaştan kaçınan tavrı, Rhaenys’i ikna etmiş belli ki. Halbuki ilk toplantıda, Daemon ejderleri sayarken Meleys dediğinde Rhaenys’in “pardon” dercesine bakışı gözlerden kaçmadı. Hatta ben güldürdü.

Velaryon’ların siyahlar tarafında olması demek Gullet denilen, King’s Landing’in devasa koyuna giden bölgeyi kapatması demek. Bu da şehrin doğudan hiçbir destek alamayacağına delalettir. Zaten koyun çevresi de siyahları destekleyen lordlar ile dolu. Bu konuya detaylar kısmında değineceğim.

Ejderhaların Dansı

Dizinin beni şaşırtan kısmına gelelim. Yukarıda dediğim gibi, dizinin taç takma törenleri ile biteceğini düşünüyordum lakin en azından bir ejder dövüşü gösterelim diyerek diplomasi seyahatlerinin birini de hikayeye katmışlar. Storm’s End “yakın” diyerek de bahanelerini güzelce yedirmişler. Çünkü Jacaerys’in gittiği Winterfell, epey bir uzak.

Daha önce de dediğim gibi, bu savaşın anlatıldığı Fire and Blood kitabı, bir roman değil. Farklı kaynakların gözleri ile gördüklerini iddia ettikleri ya da duydukları bilgileri aktardığı bir derleme. Dizi, Aemond ile Luc’in arasında geçen gökyüzündeki dansı temelde tamamen eklemiş. Fakat senaristler, bu dansın ve sonucunda yaşanan cinayetin temelleri ile biraz oynamışlar. Gelin size son 10 dakikada yaşanan tüm karmaşayı anlatayım.

Öncelikle dizi, Storm’s End kalesinde geçenleri neredeyse birebir aktarmış. Borros’un “burada olmaz” repliğine kadar her şey yerinde. Kalenin içerisinde eklenmeyen tek kısım, Aemond’ın evleneceği kadının ona “taşşaksız” demesi. Luc kaleyi terk ettiğinde gelin adayı ona “belli ki sadece gözünü değil taşşaklarını da almışlar” diyor. Aemond da bunun üzerine Luc’i ejderi ile kovalıyor. Fakat dizi bu kısmı çıkarıp, gözünden ötürü beslediği kinin yeterli olduğuna karar vermiş.

Luc, kaleden çıktığında ejderi Arrax’a sakin olmasını ve onu dinlemesini söylüyor. Çünkü olabileceklerin farkında ve ejderlerin doğasını biliyor. Ve ona sakin kalması gerektiğini, Valyria dilinde söylüyor. Bu kısım önemli.

Aemond, ejderi Vhagar ile Arrax’ı korkutmaya başlıyor. Onunla bir oyuncak gibi oynuyor. Arrax, genç ve küçük olduğu için daha çevik. Vhagar büyük olduğu için görece daha yavaş. Fakat bu Aemond’a keyif veren bu oyun, bir facia ile bitiyor.  Çünkü Aemond, bir şeyi unutuyor: Ejderler ile şaka olmaz.

Game of Thrones serisinde Daenerys, ejderlerin ilk tercihinin her zaman saldırmak olduğunu söyler. Tehlikede olduğunu sezen herhangi bir ejderha, saldırıya geçer. Doğadaki birçok hayvan gibi. Kral Viserys, ejderleri kontrol ettiğimiz gerçeği bir ilüzyondan ibarettir derken boşuna demiyordu. Arrax, gökyüzündeki kovalamacanın ardından korkmuş olsa gerek, doğasının gereğini yapıyor ve Vhagar’a saldırıyor. Özellikle de gözüne ateş püskürtüyor. Küçücük bir ejder neden büyük bir ejdere saldırır diyenleriniz varsa, 2 kilo etmeyen kedilerin koca koca insanlara nasıl saldırdığını ve onları kovaladığını da cevaplamanızı istiyorum.

Luc, dersine iyi çalışmış olsa da ejderine hakim olamıyor. Aemond ise geçen bölümde bahsettiği kadar “zeki” olmadığını kanıtlıyor. Evet, evrenin en büyük ejderini kullansa da onunla “savaş” antremanı yok. Ejderleri savaş için kullanmayı bilmek, dizinin ileriki sezonlarında kilit bir rol oynayacak. Fakat Aemond, çok daha büyük bir hata yapıyor ve kızgın Vhagar’a, panik anında “ortak” dilde sesleniyor. Ejderler onların ortak dilini bilmez. Aemond, panikten ejderine Valyria dilinde komut vermesi gerektiğini unutuyor. Onu anlamayan Vhagar da Arrax’ı çubuk kraker gibi yiyor.

Yukarıda da dediğim gibi. Ejderler, sürücüleri ile bağ kurar. Rhaenyra doğum yaparken Syrax da acı çekiyordu. Üçüncü bölümde Daemon ok yediğinde, Caraxes de bağırmıştı. Sürücü ile ejderi arasında ortak bir karakter oluşur. Aemond, saf bir kötü olarak aktarılmasa da içindeki nefretin Vhagar’a da işlemiş olması muhtemel. Bu sebeple de daha saldırgan ve ölümcül bir hale gemiş olabilir. Bağ kurmak da özel bir olaydır. Geçen bölümde Rhaenys’in hiçbir şey dememesine rağmen Meleys’in ateş püskürtmek yerine sadece bağırması, onun aradaki bağı çok ustaca kurduğunu gösteriyor.

Seyirci, Aemond’ın Luc’u soğukkanlılıkla öldürmesini beklemişti. Buna ben de dahilim. Ama senaristler, Aemond’ı böyle bir kötü olarak tasarlamadılar. Ve tercihlerini de aslında mantıklı bir zemine oturtuyorlar. Aemond ve Luc arasında yaşanan olayı kimse görmedi. Storm’s End’e yaşanan bu dansı, aslında hiç orada olmayan bazı tanıkların ağzından dinliyoruz kitapta. Orada aslında ne olduğunu sadece Aemond ve Vhagar biliyor. Bu sebeple de senaristlerin değişiklik yapmasını özü değiştirmediği sürece sorunlu bulmadım.

Bazı Güzel Detaylar

Siyahların savaş toplantısında bazı isimlerden bahsedildi. Celtigar, Massey, Staunton, Darklyn, Bar Emmon… Bu isimler ve daha katılacak birçok isim ileride Rhaenyra’nın davası için savaşacak. Fakat bu isimlerden biri olan Staunton’un kaderi diğerlerinden biraz daha farklı. Rook’s Rest’de bulunan Staunton’lar, yeşillerin gazabına uğrayacak ve burada aynı sezon finali gibi akıllara durgunluk verecek bir ejder savaşına tanık olacağız.

Lord Grover Tully’nin adı masada geçti. Babanızı çok severdi dendi. Gelin görün ki Grover’ın Viserys sevgisi o kadar da güçlü değilmiş. Grover, tarafını yeşillerden seçecek ama ömrü, yeşiller için savaşmaya yetmeyecek. Onun yerini ise oğlu Elmo Tully alacak. O da zaten tarafını siyahlardan seçecek. Bu kısımda şöyle gülünç bir detay var: George R.R. Martin, dizide geçen Tully’lerin adlarını Muppet Show’daki karakterlerden esinlenerek adlandırmış. Belli ki ileride dizisinin yapılabileceğini pek düşünmemiş. Görürmüyüz bilmiyorum ama şuan Tully’lerde bir tane Elmo bir tane de Kermit var

Cregan Stark’ın adını duyduk. Winterfell lordu. Cregan Stark’ı kimin canlandıracağı çok önemli. Güçlü bir figür olmalı. Keşke adı geçtiği gibi Henry Cavill olsa. Fakat yaştan pek tutmuyor. Cregan Stark, House of the Dragon dizisinin en önemli karakterlerinden birine dönüşecek. Onun varlığı Winterfell’e de geri döneceğimizi gösterir. Spoiler olmaması için çok detay veremiyorum ama okumak isteyene de iş savaş yazımı bırakıyorum.

Daemon, toplantı esnasında onların tarafında var olan tüm ejderhaları tek tek saydı.

Rhaenyra’nın binicisi olduğu Syrax,
Daemon’un binicisi olduğu Caraxes,
Rhaenys’in binicisi olduğu Meleys,
Lucerys’in binicisi olduğu Arrax,
Jacaerys’in binicisi olduğu Vermax,
Baela’nın binicisi olduğu Moondancer.

Gelin bir de yeşiller tarafına bakalım:

Aemond’un binicisi olduğu Vhagar,
Aegon’un binicisi olduğu Sunfyre,
Helaena’nın binicisi olduğu Dreamfyre.

Fakat karşıda 3 değil 4 erjerha var. Dördüncü ejderha, ikinci sezonda diziye katılacak olan Alicent’ın Oldtown’daki oğlu Daeron Targaryen’e ait olan Tessarion.

Daemon, ejderha sayısını arttırmak için Dragonmout’da yatan kral Jaehaerys’in ejderi Vermithor’u uyandırmaya gitti. Vermithor, Vgahar sonrası dizideki en yaşlı ve büyük ejder. Daemon, uzun süredir yer altında bulunan ejderi uyandırmak için içeri şarkı söyleyerek girdi. Aşağıya Valyria dilindeki şarkının sözlerini bırakıyorum.

Drakari pykiros (Fire breather)
Tīkummo jemiros (Winged leader)
Yn lantyz bartossa (But two heads)
Saelot vāedis (To a third sing)

Hen ñuhā elēnī: (From my voice)
Perzyssy vestretis (The fires have spoken)
Se gēlȳn irūdaks (And the price has been paid)
Ānogrose (With blood magic)

Perzyro udrȳssi (With words of flame)
Ezīmptos laehossi (With clear eyes)
Hārossa letagon(To bind the three)
Aōt vāedan (To you I sing)

Hae mērot gierūli: (As one we gather)
Se hāros bartossi  (And with three heads)
Prūmȳsa sōvīli (We shall fly as we were destined)
Gevī dāerī (Beautifully, freely)

House of the Dragon, yayın tarihini The Rings of Power ile çakıştırdığında, HBO belli ki kendine çok güveniyor demiştim. The Rings of Power’ın bulaştığı popülizmden ötürü batacağı zaten aşikardı. Fakat HBO, bu sene hiçbir projenin kapışamayacağı kadar başarılı bir iş çıkarmış. Uyarlama nasıl olur konusunda ders verdiler hepimize. Maalesef böyle dizilerin yapı süreci oldukça uzun sürüyor. Hele ki gelecek sezon ağırlık olarak savaşlar ve ejder dövüşleri ile geçeceği için daha bile fazla sürebilir. Ryan Condal, ilk sezonu özellikle yavaş tuttuklarını söyledi. Zaten bu çok barizdi. Fakat ikinci sezon, alışık olduğumuz çoklu hikaye ve karakter şekline bürünecek. Çünkü savaş, Westeros’un her yerine yayılacak ve biz de hepsine tek tek konuk olacağız. İlk sezonda ana karakterimiz Alicent ve Rhaenyra idi. Fakat ikinci sezonda hikayeyi birçok yeni karakter katılacak. Ve büyük ihtimal bu karakterleri sıklıkla göreceğiz.

Gönül isterdi ki ikinci sezon gelecek sene gelsin ama 2024’ ilkbahar belki de sonbahara kadar gelmesi imkansız. Zaten çekimler 2023 başında başlayacak. Umuyorum ki yapımcılar ve senaristler ilk sezonda kurdukları muhteşem olay örgüsü bozmazlar. Üzerine katlamalarına bile gerek yok. Aynı kıvamda kalsa yeter. Bu hali bile, bittiğinde bir efsane olmasına yetecek durumda.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Black Adam – Film Review

Previous article

House of the Dragon – Season One Finale

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.