0

1995 doğumlu birisi olarak Marvel evreniyle tanışmam, tüm yaşıtlarım gibi Fox Kids sayesinde oldu. X-Men, Spider Man, Incredible Hulk, Fantastic Four ve Iron Man ilk aklıma gelen unutulmaz serilerdir. İlkokul çağlarındaki birisi için bu seriler tam anlamıyla televizyon başından ayrılmama sebebiydi. Defalarca izlenen, her saniyesi ezberlenmiş bölümlerden sonra çizgi roman tutkusu başladı. Bu tutkuyla beraber evren; izlediğimiz çizgi filmlerin ötesi bir noktaya ulaştı. Artık her romanda daha öncesinde görmediğimiz karakterlerle karşılaşıyor ve beklentimiz artıyordu. Çoğu Marvel sever gibi beyaz perdeye yansımasını istediğimiz filmler, hepimizin kafasında canlanmıştı.

2008 Öncesi

Geçen yıllardan sonra beklentilerimizi karşılamak için yapılan ilk film X-Men oldu. 19 yıl öncesinde çıkan bu film, Marvel tarihinin seyrini değiştiren filmdi. Bu tarihten itibaren 2008’de Iron Man ile başlayan Marvel Cinematic Universe’ün oluşmasına uzanan sayısız film ortaya çıktı. Tabii ki MCU noktasına gelmese de şahsen bu filmlerin de yeri benim için ayrıdır. Görsel efektleri şuan izlediğimizde bize aşırı derecede zayıf gelebilecek X-Men filmi; bütün kusurlarına rağmen Hugh Jackman’ı, Wolverine olarak gördüğümüz ilk film oldu. 2002 yılına geldiğimizde Spider-Man’i görme şansına eriştik. Çizgi filmleri ve romanlarını düşündüğümüzde ortaya uyumsuz bir film çıkmıştı fakat o dönem için aklımda kalan sadece ne kadar etkilendiğimdi. Green Goblin ile olan kapışmaları bile sırf o dönem için bizi etkilemeye yeter de artardı. 2003 yılına geldiğimizde üç farklı Marvel filmi vizyona girdi. Bunlar Daredevil, Hulk ve X-Men 2 filmleriydi.

İlk olarak, şu sıralar Netflix’de izlediğimizde Daredevil karakteriyle karşılaştık. Filmde kahramanımıza eşlik eden karakterler Kingpin, Electra ve Bullseye oldu. Çizgi romanlarda görmeye alıştığımız görüntüsünün aksine Wilson Fisk’i canlandıran oyuncunun ‘The Green Mile’ filminden tanıdığımız Michael Clarke Duncan olması ise şaşırtıcıydı. Aynı yıl vizyona giren bir başka film ise Hulk oldu. Eric Bana’nın canlandırdığı Bruce Banner’ın, Hulk’a olan dönüşümünün anlatıldığı filmin benim açımdan en iyi sahnesi Hulk’ın çölün ortasında Amerika Birleşik Devletleri ordusuyla karşı karşıya gelmesiydi. X-Men 2 filmi ise serinin ilk üç filmi düşünüldüğünde ortaya çıkan en zayıf film olarak hafızalarımıza kazındı.

2004 yılında çıkan Spider Man 2 filmi ise ilk filmin üstüne çıkan başarılı bir devam filmi olarak hayranlar tarafından beğenilen bir yapımdı. Bu filmde villain olarak karşımızda Dr. Octopus vardı. Aynı yıl çıkan Blade ve Punisher filmleri, Marvel logosu olmasa kimsenin izlemeyeceği 5. sınıf aksiyon filmleri olarak beklentinin altında kaldı. 2005 yılında çıkan Electra filmi ise; Marvel’ın bize ‘’kötü film öyle yapılmaz, böyle yapılır’’ mottosuyla yola çıktığını gösteren kötü bir yapım olduğunu gösterdi. Bu üç kötü yapımın ardından Fantastic Four filmi az da olsa yüreklere su serpti. Daha sonrasında Captan America olarak karşımıza çıkan Chris Evans’ı, bu filmde Human Torch olarak görmek de Marvel’ın yaptığı ilk stratejik hata olsa gerek. 2006 yılında çıkan X-Men The Last Stand filmi, geçen 6 yılın ardından şahsen en çok beğendiğim Marvel yapımıydı. Dram yönü yüksek olan bu film çoğu karakterin ölmesiyle bize farklı duygular yaşattı. Profesor X’in, Jean Grey tarafından parçalandığı sahnedeki çekim açısı, Logan’ın yaşadığı çaresizlik, Magneto’nun tepkisizliği, Xavier’in son gülüşü başlı başına X-men hayranları için unutulmaz bir sahneydi. Filmin sonunda yaşanan Jean’in, Logan tarafından öldürülmesi ise hayranları hüzne boğdu.

2007de gösterime giren Ghost Rider; bize Blade, Punisher ve Electra gibi filmlerden fazlasını veremeyen bir yapım olarak sınıfta kaldı. Aynı yıl karşımıza çıkan Spiderman 3 ise serinin son filmini aceleye getirmenin ne kadar başarısız bir girişim olduğunu kanıtlayan bir film olarak hafızalarımızda yerini aldı. Sand Man ve Venom gibi karakterleri harcayan filmimiz, Tobey Maguire’in Spider Man olarak karşımıza son çıkışıydı. Yılın son Marvel filmi olan Rise of the Silver Surfer, çizgi roman severler dışında kimsenin başkasına tavsiye etmeyeceği bir film olarak değerlendirilen bir film oldu. Silver Surfer’ı görmek dışında hiçbir şey vadetmeyen yapım, Fantastic Four serisinin iki filmde kalmasına neden oldu.

2008 yılına geldiğimizde ise Marvel evreni için büyük bir kırılma noktası yaşandı. Öncesinde çoğu karakterin telif hakkı, farklı yapım şirketlerinde olan Marvel; 4 milyar dolara satın alınarak farklı bir evrenin başlangıcının ilk adımını attı. Gittikçe dallanıp budaklanan evreler, günümüzde çıkan Endgame sonrası 4.evresine geçmeye başlamak üzere. Daha öncesinde söylediğim 2008 yılında yaşanan bu kırılma sonrası: X-men, Fantastic Four ve Amazing Spider Man serileri dışında Marvel tüm karakterlerini MCU çatısı altında toplayarak yola devam etti. Gelişen teknoloji ile beraber ortaya çok büyük yapımlar çıktı. CGI’ın sonuna kadar kullanıldığı bu yapımlara birbirinden ünlü oyuncular da dahil olunca hafızalardan çıkmayacak filmler izleme fırsatına eriştik. Bu dönüm noktasından sonra neler yaşandı, kısa kısa hatırlayalım.

2008 Sonrası

Bahsettiğimiz bu kırılma döneminin yapı taşı olan film Iron Man’di. MCU’nun en sevilen iki karakterinden birisi olan Tony Stark’a bu film ile merhaba dedik. Afganistan’da esir düşen Tony Stark kurtuluş yolu olarak zırhlı bir giysi tasarlar. Daha sonrasında geliştirdiği bu zırh onu Marvel evreninin en güçlü karakterlerinden birisi olan Iron Man yapar. Film iyi bir başlangıç filminin olmasının yanı sıra Robert Downey Jr.’a olan hayranlığı arttıran bir film olmuştur. Hepimize ‘adam bu rolü oynamak için doğmuş’ dedirtmişti. Şahsen Marvel dünyasında birbirine en çok yakışan karakter-oyuncu eşleşmesinin bu filmde yaşandığını düşünüyorum. IMDB’den alınan 7.9 puanı ise bu filmin 2008’e kadar alınmış en yüksek puanlı Marvel filmi olmasını sağlamıştır. 2008 yılının bir başka hediyesi ise Edward Norton’lu ‘The Incredible Hulk’ oldu. Norton, daha sonrasında yaşanan anlaşmazlıklar yüzünden rolünü Mark Ruffalo’ya devretmiştir. Filme gelirsek, beklentinin altında olmasına rağmen Abomination karakterini görmemiz bizi heyecanlandırmıştı. Bir sonraki sene karşımıza MCU dışında kalan Wolverine gelmişti. Yeni bir üçlemenin ilk filmi olan bu film, aşırı sevilen karakter için vasat bir film olarak sınıfta kalmıştı. 2010 yılında devam filmi olarak karşımıza çıkan Iron Man 2, evrene War Machine’i katarak yoluna emin adımlarla devam etmiştir. 2011 yılında Marvel severlerin merakla beklediği Thor’a merhaba dedik. Şimşek tanrısı bize iyi bir ilk film olduğunu gösterdi. Bu filmde MCU’nun en karizmatik villian karakterlerinden biri olan Loki’yi de ilk defa gördük. Ayrıca daha öncesinde Leon, Black Swan gibi büyük yapımlarda olan Natalie Portman’ın da bu filmde oynadığını unutmayalım. 2011 yılına geldiğimizde karşımıza yeni bir X-Men serisi çıktı. X-Men: First Class, Last Stand sonrası bize ekibimizin nasıl oluştuğunu gösteren, geçmişi anlatan bir yapım oldu.

Bu yılın sonunda ise MCU’nun en sevilen iki karakterinden diğerinin filmi biz Marvel severlerin önüne geldi. Captain America: The First Avenger filmi bu efsanevi karakterin ortaya çıkışının anlatıldığı ilk filmdi. Steve Rogers, süper askere dönüşeceği deneysel bir programa katılmaya gönüllü olmuş bir askerdir. Red Skull’ın liderliğindeki HYDRA organizasyonuyla savaşmak için Bucky Barnes ve Peggy Carter’la birlik yapmış karakterimiz daha sonrasındaki filmlerde önemli bir rolü olan sonsuzluk taşlarıyla karşılaşacak ilk Avengers üyesidir.

The Avengers

MCU’nun bu karakterlere solo film çıkarmasının nedeni hepsini aynı çatı altında toplamaktı. Bu amaca hizmet eden Avengers serisinin ilk filmi 2012 yılında vizyona girdi. Çocukluğumuzdan beri izlediğimiz karakterleri aynı filmde görebilecek olmanın düşüncesi bile bu filmin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir durumdu. Captain America, Iron Man, Hulk, Thor, Black Widow ve Hawkeye ekibimizin ilk üyeleri olarak Loki’nin karşısına çıktı. Filmde yer alan New York savaşı serinin en muhteşem sahnelerinden birisi olarak belleğimize kazındı. Bu filmle beraber MCU’ya olan beklenti daha da yükseldi. IMDB’den alınan 8.1, Iron Man sonrası Marvel’ın aldığı en yüksek puandı ve üstüne çıkması ise bizler için kaçınılmazdı…

Tüm hakları Sony’de olan Spider Man, ‘The Amazing Spider-Man’ serisiyle 5 yıl sonra tekrar karşımıza çıktı. Artık yeni bir Spider Man karşımızdaydı fakat beklentileri ne kadar karşıladığı soru işaretiydi. Villian karakterinin Lizard olduğu film serinin hayranlarını iyi ve kötü olduğu konusunda ikiye böldü. 2012 yılında çıkan Iron Man 3 filmi, seride yakaladığı başarıyı kitlesine tekrar aktaran bir film oldu.

2013 yılında Thor: The Dark World ve Wolverine ile karşılaştık. İki filmde serilerinin ikinci filmiydi ve iki film için de ilk filmlerinin üzerine çıkan filmler olduğunu söyleyebiliriz.

2014 yılı Marvel için önemli bir seneydi. Captain America: The Winter Soldier, The Amazing Spider-Man 2, X-Men: Days of Future Past ve Guardians of Galaxy gibi önemli yapımlar vizyona girdi. Winter Soldier için Marvel evreninde izlediğim en iyi solo filmlerden birisi olduğunu belirtmeliyim. Falcon ve Black Widow’u yanına alan Cp. America; eski dostu, yeni düşmanı Bucky Burnes(Winter Soldier) ile karşı karşıya gelmiştir. Asansör sahnesinde yer alan Hydra ajanları ile olan dövüş, filmin akıllarda kalan sahnelerinden birisidir. Spider Man’e gelirsek ilk filmin bile gerisinde kalmış bir filmdi. Electro ile dövüş sahneleri sönük kalmış hatta serinin üçüncü filminin iptal edilmesine neden olmuştur. Belki de karakterin Sony’nin elinden MCU’ya geçişine neden olması bizler için güzel bir kırılma noktasıdır. Days of Future Past ile ilgili olarak da serinin en iyi filmlerinden birisi olduğunu kabul etmek gerekir. Film; First Class ve ilk X-Men üçlemesini birleştiren yapım olmasının yanı sıra X-men Animated Series’de yer alan bir bölüme yakınlığıyla dikkat çekmiştir. Magneto’nun, Amerikan başkanını öldürmeye çalıştığı sahne de Ultimate X-Men adlı çizgi roman serisinden uyarlanmıştır. Bu yıl içerisindeki son filmimiz olan Guardians of the Galaxy ise komedi yönü yüksek bir yapımdır. Sonraki filmlerde önemli bir yeri olan bu yapım Marvel severler dışında da çok beğenildiğini belirtelim.

2015 yılına geldiğimizde Avengers serisinin ikinci filmi vizyona girdi. Avengers: Age of Ultron adlı filmde ekibimize Vision ve Scarlet Witch dahil oldu. İlk filmde şahit olduğumuz New York savaşının bir üstü olan Skovya savaşı, serinin nasıl üstüne koyduğunu gösteren bir sahne olarak karşımıza çıktı. Filmin kötü karakteri olan Ultron’un da, sinema severlerden geçer not aldığını belirtelim. 2015 yılında çıkan bir başka Marvel filmi olan Ant-Man ise çok eleştirilmemesine rağmen şahsen çıkartılmasını gereksiz bulduğum karakterlerden biri olduğunu belirtmeliyim.

Çizgi roman severler tarafından tarihin en çok sevilen çizgi romanlarından birisi olan Civil War, 2016 yılındaki Captain America’nın devam filmi olan Captain America: Civil War ile uyarlanmış oldu. Tüm Avengers ekibinin olduğu bu filmde Black Panther, Ant Man ve MCU’ya yeni kazandırılmış Spider Man dahil oldu. Politik güçlerin, bir otorite etrafında Avengers’ı devlete bağlama isteği Iron Man ve America’nın arasının açılmasına sebep olmuştur. Bir de bunun üstüne Bucky’nin babasını öldürdüğünü öğrenen Iron Man, America ile amansız bir dövüşe girmiştir. Sinematografik açıdan en başarılı sahnelerin yaşandığı bu Marvel filmi unutulmaz finaliyle herkes tarafından geçer not almıştır.

R-Rated Marvel

2016 yılındaki bir başka Marvel filmi olan Deadpool, ilk R-Rated Marvel filmi olarak tarihteki yerini almıştır. Bol mizah ve kanlı sahnelerle dolu olan bu film devam filminin onayını almasının yanı sıra R-Rated film türünün bir başka karakterin (Logan) solo filminde kullanılmasını sağlamıştır. 2016 yılının son filmi ise Marvel’ın önemli karakterlerinden Doktor Strange’e aittir. Başarılı oyuncu Benedict Cumberbatch’in canlandırdığı Strange karakteri Inception filmine benzer görüntüleriyle kendisine hayran bıraktırmıştır.

Guardians of the Galaxy Vol.2 ve Thor: Ragnarok filmleri 2017 yılının Marvel’ın eğlenceli filmleri olarak listemize girmiştir. Mizahın kullanılması Marvel filmlerinin vazgeçilmezi olsa da bu filmlerde biraz abartıldığını söylemeden geçmeyelim. Ayrıca Ragnarok filminin de bizi iyiden iyiye Infinity War’a hazırladığını görmüş olduk.

Wolverine serisinin son filmi olan Logan, sevenlerini hüzne boğmuş, dram yönü çok yüksek bir film olarak izleyicilerle 2017 yılında buluştu. Iron Man- Robert Downey Jr uyumunda bahsettiğim başarının aynısını Logan-Hugh Jackman ikilisinde de gördüğümü belirtmeliyim. Bu adama veda etmek ne kadar zor olsa da ortaya çıkan bu filmi alkışlamadan geçmemek olmaz.

Ve 2017’nin son Marvel filmi Spider-Man: Homecoming ile gerçekten gurur duyacağımız bir Spider Man ile buluştuğumuzu kabul edelim. Önceki iki seriye göre, MCU’nun bu karakteri bünyesine katmasıyla ne denli bir doğruya ulaştığına şahit olduk.

2018 yılı Marvel için bir başka önemli sene olarak tarihteki yerini aldı. Black Panther ile ilk defa Oscarlara aday gösterilen bir film ortaya çıktı. Filmin iyi olduğunu düşünsem de Marvel tarihinde bu filmin önüne koyduğum bir çok film olduğunu söylemeliyim. Aynı sene içerisindeki diğer filmimiz ise Deadpool 2 oldu. Serinin devam filmi, ilk filmde olduğu gibi bizi bolca kana ve mizaha doyurdu. Ayrıca Cable karakteri ile Josh Brolin’i görmek bizi heyecanlandıran olaylardan biriydi.

Bir Evrenin Sonu

Gelelim 27 Nisan 2018 tarihinde ülkemizde vizyona giren, hayallerimizi süsleyen yapıma. The Avengers: Infinity War.

10 yıl boyunca çekilen 18 filmin, her ayrıntısının karşımıza çıktığı bu filmin sonun başlangıcı olacağı hepimiz tarafından aşikardı. İlk iki filmde karşılaşılan Loki ve Ultron’un aksine karşımızdaki villian’ın Thanos gibi evrenin en güçlü varlığı olması bile Avengers ekibi için duyduğumuz endişeyi arttıran bir durum oldu. Film öncesi yapılan varsayımları doğrular nitelikte bir açılış sekansıyla karşılaştık. Asgard yok edilmiş, Thor’u umutsuz bir durumda bırakmış olan Thanos bu da yetmezmiş gibi Hulk’ı da acınası noktaya getirerek etkisiz hale getirmiştir. Sahnenin sonunda Loki’nin boynunu kırması ise karizmatikliği nirvanaya ulaşan karakterimizin gücünü ortaya koymuştur. Marvel tarihinde yer alan kötü kahramanların aksine, anlaşılabilir bir ideolojisi olan tek kahraman Thanos’tur. Kaynak kıtlığına bir çözüm getirmek için ayırt etmeden evrendeki tüm canlıların yarısını yok etmeyi amaçlıyordu. Bu amaç uğruna en sevdiği kişi olan kızını feda etmesi ise bu yolda önünde hiçbir engel tanımadığının en büyük örneğiydi. Akan göz yaşına rağmen, Gamora’yı öldürmekten vazgeçmediği ve ruh taşını aldığı bu sahne, Avengers üçlemesinin en duygu yüklü sahnelerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Ve gelelim o epik savaşa. Bir tarafta; Thanos’un ordusu ve Wakanda halkının savaşına şahit olurken diğer tarafta Thanos’un bizzat kendisi ve Iron Man önderliğindeki ekibin kapışmasını izledik. Marvel severlerin yüreklerini ağzına getiren ilk sahne; Strange’in, Stark’ın hayatını bağışlaması karşılığında Thanos’a zaman taşını vereceğini söylediği sahne oldu. Stark’ın hiç şansımız var mı sorusuna, Strange’in 14 miyonda bir cevabı ise bu katliamın önüne geçmelerinin ne kadar zor olduğunun göstergesiydi. Son olarak dünyaya giden Thanos’un, Vision’dan son taşı almasıyla beraber bu kudretli titanımız, evrenin yarısını yok etme amacının gerçekleşmesine hiç olmadığı kadar yakın olmasına şahit olduk. Thor’un baltasını vücudunda bulması, onun sonsuzluk taşlarını kullanmasına engel olamadı. Sinema tarihine geçecek bu sahneden sonrası ise size yazdığım bu filmlerin hepsini izlemiş kişilerin kalp atışlarının hızlanması, şaşkınlıklarını gizleyememesine yol açacak yürek burkan sahnelere neden oldu. Thanos’un parmağını şıklatmasıyla; Scarlet Witch, Bucky, Black Panther Groot, Falcon, Mantis, Drax, Quill, Strange ve son olarak ‘kendimi iyi hissetmiyorum Bay Stark’ sahnesiyle Spider Man toz bulutuna dönüşen kahramanlar olarak kayda geçti. Alan Silvestri’nin Thanos’s Victory parçasının çaldığı filmin son sahnesi olan, Thanos’un güneşin batışını, evrenin yarısını yok etmenin verdiği büyük bir gururla izlemesi ise filmimizin etkileyici bir final yapmasını sağlamıştır.

The Avengers: Infinity War filminden sonra tek istediğimiz bu serinin devam filminin hemen gelmesiydi . Bunun için 1 yıl daha beklememiz gerekiyordu. Bu devam filminin öncesinde ilk olarak 2018 yılında Ant-Man and the Wasp ile karşılaştık. Infinity War’da gözükmeyen karakterimizin, Avengers’ın devam filminde olacağını anladığımız bir yapım olarak karşımıza çıktı.

Tarihler 2019’u gösterirken beklediğimiz filmden önce tek bir film kalmıştı. Bu film Marvel evreninin en güçlü karakterinin anlatıldığı Captain Marvel’dı. Filmi izlerken sadece aklımızda Thanos’un yenilmesinde bu kahramanımızın ne rol oynayacağı vardı.

Öncesinde ismi konusunda çıkan tüm spekülasyonlara rağmen muhteşem bir final ismi Marvel severlerin bilgisine sunulmuştu. Avengers Endgame.

Endgame

Aylar öncesinden biletler alınmış ve hiçbir spoiler ile karşılaşmama umuduyla bu film beklenmeye başlamıştı. 25 Nisan 2019 geldiğinde ise Marvel severler bu muhteşem filmle buluşma fırsatına erişmiş oldu.

Film açılış sahnesi olarak bize; Infinity War’da yer almayan Hawkeye’ın, karısını ve çocuklarını toz bulutu olarak bulmasıyla başladı. Evrenin yarısının yok edilmesi, onun da sevdiklerini kaybetmesine yol açmıştı. Burada yaşadığı şaşkınlık ise bizim filmde yaşayacağımız şaşkınlığın ön gösterimi gibiydi. Captain Marvel’ın, Tony ve Nebula’yı uzaydan dünyaya getirmesiyle az da olsa içimiz rahatlasa da kahramanlarımızın yaşadığı yenilmişlik hissi, onlarla beraber izleyicileri de umutsuzluğa götüren bir durum oldu. Bu durumdan kurtulmanın tek bir yolu vardı. Thanos’u yokedip, dünyayı eski haline getirmek. Thanos’u öldürme kısmında başarılı olsalar da dünyayı eski hale getiremeyecekleri bir gerçek vardı karşılarında. Thanos taşları yok etmişti. Kahramanlarımız geçen 5 yılın ardından karamsarlıkları zirve yapmış hatta Thor’un alkolik olmasıyla sonuçlanabilecek trajikomik bir noktaya gelmişlerdi. Bu noktada ise umut ışığı, filmleri yapılmasa da olurdu dediğim Ant-Man oldu. Buradan da görüyoruz ki hayatta peşin hükümlü olmak doğru değilmiş. Kamu spotumuzu da verdiğimize göre gelelim filmimizin dünyayı eski haline getirme mantığına. Ant Man’in ortaya koyduğu zamanda yolculuk önerisini Tony Stark da geliştirince kahramanlarımız kendini geçmişte sonsuzluk taşlarıyla karşılaştıkları anlarda buldu. Bu olaydan da anlıyoruz ki yapımcılar ilk filmden beri her olayı ilmek ilmek işleyerek bu filmde kullanmanın önünü açmıştı. Gerçekten övülesi bir strateji olduğunu kabul etmek gerekir. Tüm taşları toplamalarına rağmen Nebula’nın hatası sonucu geçmişteki Thanos’un bunu farketmesine engel olamadılar ve ortaya belki de sinema tarihinin en büyük savaşı ortaya çıkmış oldu. Sahnenin başlangıcında yer alan Thanos’un kendinden emin bir şekilde savaş alanında kahramanlarımızı beklediği an ise Thanos açısından karizmatik sahnelerine eklediği yeni bir resim oldu. Kaçınılmaz son artık kapıdaydı. Son ve görkemli bir savaş… Captain America, Iron Man ve Thor’un aynı anda Thanos’a saldırması ve kudretinin altında ezilmelerinden sonra America ‘nın Thor’un çekicini almasıyla bambaşka bir seviyeye çıktık. Açıkçası yıllardır sinemada film seyretmeme rağmen ilk defa salondaki tüm seyircilerin aynı anda reaksiyon verdiği bir sahneye şahit oldum. Dünyada gösterildiği her sahnede aynı tepkinin verildiğini düşünmek yanlış olmaz. Bu etkileyici sahneye rağmen Thanos’u engellemeye yetmediği gibi kalkanı paramparça kalan America’nın öleceğini düşünenlerin sayısı eminim ki az değildi. Ve gelmiş geçmiş en başarılı bulduğum Marvel sahnesi ortaya çıktı. Kalkanı parçalanmış ama pes etmeyen Steve Rogers’ın karşısında yenilmesi mucize Thanos ve tüm ordusu. Tam anlamıyla bir ‘ben tek, siz hepiniz’ sahnesiydi. Umutların tükendiği bu anda önceki filmde kaybettiğimiz karakterler ortaya çıktı ve bu muhteşem savaşın şiddeti giderek arttı. Finali yapmak ise Iron Man’e düştü. Taşları kullanarak Thanos ve ordusunu tarihten silmesi, kendisinin ölümüyle sonuçlanan bir eylem oldu. 2008’de tanıştığımız, sayısız filmine şahit olduğumuz Tony Stark’ı olabilecek en muhteşem son ile uğurladık. Sinemadayken gözlemlediğim bir diğer reaksiyon ise çoğu kişinin gözlerinin dolması oldu. Bu karakterin ne kadar sevildiğinin ve ne kadar muhteşem bir son ile veda edildiğinin göstergesiydi.

Çizgi film ve romanlarla başlayan, filmleriyle devam eden bu tutku eminim ki ben dahil çoğu insan da ilk günkü tazeliğinde kalacak ve nesilden nesile geçecek.

Teşekkürler Marvel…

arakatmag

Game of Thrones 8. Sezon 3. Bölüm Analizi

Previous article

Game of Thrones: Greatest Wars in Westeros

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in Marvel