Yürek Burkan Samimi Sahneler
Dokunaklı filmleriyle tanınan Andrew Haigh duygusal yoğunluğu yüksek işleriyle dikkat çekiyor. Taichi Yamada‘nın 1987 tarihli Strangers romanından uyarlanan All of Us Strangers da seyircinin duygularıyla rahatça oynayabilen, son derece samimi ve yürek burkan sahnelere sahip bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yalnızlık ve aşka dair defalarca söylenmiş sözleri bu sefer tüm içtenliğiyle seyircisine aktarırken kelimelere sığmayan anları yakalamayı başarıyor.
Bu filmi yaparken Haigh muhtemelen ölüme doğumdan daha yakın olduğunu düşündüğü, hayatı bir ilişki içinde yaşayacağımızın hiçbir garantisinin olmadığı ve ebeveynlerinizin tıpkı bizim gibi sıradan, savunmasız insanlar olduğunu fark ettiğimiz bir dönemde, orta yaşlara geldiği zamanlarda çekmesinin büyük anlamı olduğunu söyleyebiliriz. Böylece yönetmen daha çok hissederek ve duyuları harekete geçirecek imgeler seçmekte zorluk yaşamamış olduğunu anlıyoruz.
İtiraf Edemediğimiz Gerçekler
Hayatımız boyunca ailemizi yol gösterici ve koruyucu olarak görmüşüzdür. Ancak ailelerimiz kendi değer yargılarıyla büyütülmüş bireyler oldukları için bizlere genelde ne olmamız gerektiğini ya da filmde işlenen durumlar gibi durumlarda nasıl davranmamız gerektiğini söyleyememişlerdir. Bu yüzden bazı kritik olayları kendimiz çözmek zorunda kalırız. Kendi kendimizi yetiştirirken zorlukları aşmayı öğreniriz. Ve bunları yaparken ailemizin, kendimizi ne kadar geliştirdiğimiz hakkında fikirleri pek yoktur. Çünkü onların kurallarında yaşamak ya da yaşıyormuş gibi görünmeye çalışırız. Belli bir yaştan sonra kimsenin fikirlerinin değişmediğini söylemek sanırım daha doğru olacaktır.
All of Us Strangers işte bu varsayımlardan yola çıkarken, gay bir karakterin ailesiyle yüzleşmesini konu alarak aslında yetişkinliğimizde ailemize anlatamadıklarımızı anlatabilseydik ne olurdu noktasından hikayeyi bize sunuyor. Muhafazakar toplumun kısır döngüye dönen ötekileştirici tutumunun ancak kaybedilen hayatın ve ailenin değerini anladıktan sonra mantıklı çıkarımlar sunabileceğini anlatmaya çalışıyor.
Yalnızlık ve Aşka Dair Zihinsel Nöbetler
Filmin tüm hikayesini Andrew Scott’ın canlandırdığı Adam karakterinin bakış açısından izlerken aslında yaşanamayanları, dile getirilemeyenleri görüyoruz. Adam’ın kendi hayatıyla yüzleşirken kendine ve ailesine dair kaçırdıklarını arayış sürecine odaklanıyoruz. All of Us Strangers‘ın bu bağlamda son derece nefessiz bırakan, kalp kıran ikonik sahneler barındırdığını söylemek mümkün. Özellikle Adam’ın, ailesine gay olduğunu söylediği ve ailenin bu konuyu makul olarak karşılaması, belli ki Adam’ın gerçekleşmesini istediği bir olasılık olarak seyirciyle buluşuyor.
Şefkatli ve Melankolik
Filmin değindiği en önemli konulardan biri de şefkat teması. Filmde Adam’ın ailesine gay olduğunu açıklamasından sonra annesinin sevgilisinden “özel arkadaşı” gibi tabirlerle bahsetmesi muhtemelen gay erkekler için tanıdık bir sahne. Ailenin oğullarına karşı onu dinleyen ve mantıklı bir şekilde iletişim kurmaya çalışan tavırları belki de ailesiyle iletişim kurmaya çalışan her eşcinsel bireyin olmasını istediği tablo olarak karşımıza çıkıyor. Filmde bahsi geçen aile yapısının 80’lerin dar bakış açısıyla şekillenen toplumunun bir yansıması olduğu düşünüldüğünde aslında ana karakterin fantezilerinin içinde ilerlediğimizin yeterince altının çizildiğini anlıyoruz.
Duygular söz konusu olduğunda Haigh‘in filmi çok kolay bir şekilde melodrama dönüşebilirmiş ancak bunun yerine yönetmen kendince filmin içinde kontrollü bir şekilde yön çizerek ortaya leziz bir melankolik dram çıkartmayı başarıyor. İhtimaller üzerinden kendince fantastik bir dünya kurarken yoğun duyguların esiri olmamızı sağlıyor. Filmin finali tüm film boyunca kurulan tahmin edilebilir sona doğru yol alıyor. Bu durum harika giden bir film için sorun çıkartabilir ancak All of Us Strangers gerek dönem müzikleri, gerekse düşünmemizi sağlayan hayat felsefesi bakış açısıyla, sessiz ve derinden gelen ihtişamıyla seyirciyi tavlamayı başarıyor.
All of Us Strangers ölüme, hayata ve yapamadıklarımıza dair nefes kesici ve büyüleyici bir sinema deneyimi sunuyor. Ne yaparsak yapalım, kaçılmaz sona doğru yaklaştıkça hayatın içinde yalnız kalacağız. Çünkü hayatta hepimiz yalnızız diyor.
Haktan Kaan İçel’in, diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip etmek için tıklayınız.
Yorumlar