0

Cord Jefferson’ın yönettiği American Fiction, bu yılın Oscar ödüllerinde aday gösterilen filmler arasında. Film, bir yazarın yaratıcılık süreci ve politik doğruculukla imtihanını ele alıyor. Tüm bunlara rağmen kimlik olgusu American Fiction‘ın öne çıkan özelliklerinden biri haline geliyor. 

Percival Everett‘in Erasure adlı romanından uyarlanan film çok katmanlı bir anlatı sunuyor. Kurmacada niteliğin önemi yerine kimlik politikalarının ön plana geçmesini işliyor.

Kazara Bestseller ve Siyahilik

American Fiction, Thelonious “Monk” Ellison adlı Afro-Amerikalı yazarın kitaplarının yeteri kadar kazanç sağlayamama süreciyle başlıyor. Kitaplarının pek iyi satamamasının arkasında mevcut politik iklimde yeteri kadar “siyahi” olmayan kitaplar yazmasıdır. Lakin kitapçılardaki edebiyat raflarında kendi kitabı yerine başka yazarların “siyahi” kitaplarını görmesiyle dümeni kırıyor. 

Yayınevinin de ısrarıyla, 19. yüzyılda cinayetle ünlenen Stagger Lee’ye göndermede bulunarak Stagg R. Lee mahlasıyla tüm Afro-Amerikalı klişelerinin bulunduğu “My Pafologyadlı bir roman yazıyor.  Hatta mahlasına filmin adındaki Fiction‘a uyacak şekilde kurmaca bir hayat hikayesi de uyduruyor. Stagg R. Lee’yi eski hapishane mahkumu ve kimliğini ifşa etmek istemeyen bir kaçak olarak sunuyor. Tahmin ettiğinin aksine kitap beğeniliyor ve yayıncılar tarafından derhal basılmak isteniyor. Kitabından utanç duyan Monk, kitabın isminin “Fuckolmasını istiyor. Ad, samimi olduğu gerekçesiyle kabul ediliyor ve film uyarlama teklifleriyle ödül adaylıklarıyla karşı karşıya kalıyor. 

American Fiction' sees romance, racial politics and satire all collide - Boulder Weekly

Kimlik Satar!

Filmin ana sorunlarından biri edebiyatta niteliğin göz ardı edilmesi. Bunun yerine kitapların yazarlarının kimliklerin öne çıkması söz konusu. Böylece  niteliğin içinin boşaltıldığını eleştirel ve sarkastik bir şekilde ele alıyor.

Zira, yayıncısıyla olan bir konuşmada Johnnie Walker’ın bir metafor olarak kullanılması söz konusu. Yayıncısı,  kırmızı, siyah ve mavi etiketleri üzerinden ucuzlaşan ürüne talebin  daha yoğun olduğunu açıklar. Bir anlamda Benjamin’in kültür endüstrisi yaklaşımını da akıllara getiriyor. Benjamin’in yaklaşımına göre kültür, endüstrinin parçası haline gelerek şeyleşiyor ve biricikliğini kaybederek bir tüketim malı haline geliyor.

Öte yandan edebiyat ödüllerinin de, tıpkı film ödülleri gibi nitelikten ziyade satış grafiği ve politik bakımlardan şekillendiğini gözler önüne seriyor. Önemli olan artık kitabın niteliği değil, kimliklerin satması!

American Fiction' is the latest in a tradition of satirizing Black selling out : NPR

Her Şeyin Kesin Bir Sonu Var Mıdır?

Filmde, Monk’un yeni mahlasıyla çıkardığı kitabından memnuniyetsizliği, romantik partnerinin kitaptan hoşlanmasıyla sekteye uğruyor. Araları açılıyor. Monk’un üye olduğu Edebiyatçılar Birliği’nde kitabın yılın kitapları arasında aday gösterilmesi, film uyarlama teklifleri alması ve Monk’un mahlasının bir kaçak olduğunu söylemesi nedeniyle FBI’ın yayınevini sorguya çekmesi Monk’u bir sarmalın içine hapseder.

Nihayetinde, filmin nasıl bittiğini öğrenmeyiz. Onun yerine, kitabın yazılış sürecinin çekildiği filmin setine ışınlanırız. Yönetmenle Monk filmin sonunu kurgularlar. Üç farklı son düşünürler. İlkinde klasik ödül konuşması ve karakter ifşası, ikincisinde kendisini terk eden sevgilisinin peşinden gidip romantik sonla bitiş ve sonuncusu ise, Monk ödül konuşmasında kimliğini ifşa eder. Akabinde FBI ajanları tarafından vurulur. Yönetmen bu sonu seçer. Kurmaca içinde kurmaca keskin sonla biter.

Ancak ana karakterimiz Monk’u belirsiz bir son bekler. Monk film platosu içerisinde kardeşi Cliff’in arabasına atlar. O sırada bir figüran oyuncuyla göz göze gelir. Arabayla film platosu içerisinde kaybolur. Dolayısıyla film ana akım edebiyat anlayışında kesin sonlara alaycı bir tonda yaklaşır. Lakin aslolan hayatın ve edebiyatın keskin bir sonla bitemeyeceğidir. Tüm bunların ışığında American Fiction, kurmacada nitelik ve politik doğruluk çatışması, kimlik ve belirsizlik üzerine son derece keyifli bir film. 

 

Yüksel Enes Altınok’un diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Maestro: Bir Başka Oscar-Bait Vakası Mı?

Orion and the Dark: Karanlık Güzellemesi

 

Banishers: Ghost of New Eden: Karanlık Bir Aşk Hikayesi

Previous article

Persona 3 Reload: Karanlık Saatin Kaşifleri

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply