0

Andrea Arnold’un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği 2016’nın en iyi yapımları arasında yer alan American Honey tanımlanırken Z kuşağının Easy Rider filmi olarak geçiyor. Tipik bir yol hikayesi olmamasının yanı sıra içerisinde barındırdığı alt metinler, oyunculuklar ve gerilla usulü kamera kullanımı filmi kendi türünde başka bir yere konumlandırıyor. Zaten dünyanın birçok festivallerinde –başta Cannes ve BAFTA olmak üzere- aday oldu ve çoğunu kazandı.

Star (Sasha Lane) henüz yeni 18 yaşını dolduran genç bir kadındır. Aynı zamanda kardeşlerine bakma yükümlülüğüne sahiptir. Çocukları biyolojik anneleri gibi benimsemektedir. Zaten filmin bir süresine kadar onun çocuğu oldukları izlenimine kapılabilirsiniz. Hepsi yetmezmiş gibi üvey babası sürekli onu taciz etmektedir. Annesi olup bitenlerden habersizdir.

Star sürdürdüğü yaşamın onu aslında ne kadar kısıtladığından bihaberdir. Gençliğini yaşayamadığını fark ettiği an bir grup gençle karşı karşıya kalmasına tekabül eder. Bir anlığına onları izler; onların yerinde olmak istediği her halinden bellidir. İçlerinden Jake (Shia LaBeouf) adında bir çocukla etkileşimde bulunur. Çocuk ona Amerika’nın her yerini gezerken yapabileceği bir işi teklif eder. Star, işin ne olduğunu bilmeden ertesi gün işi kabul edip sözleştiklere yere gider. Burada önemli olduğunu düşündüğüm bir ayrıntı var: Star işin detaylarını bilmeden tüm sorumluluklarını bir kenara bırakıp kabul ediyor. İşin detaylarını daha sonradan öğreniyor. Bu da aslında Star’ın sahip olduğu yaşamın istediği yaşamla örtüşmediği anlamına geliyor.
Kendince büyük gördüğü tüm alışkanlıkları ardında bırakırken senaryoda sıradan dünyadan kopma anı olarak geçen eşik kısmı kraliçe arının -asıl patronun- ona iş için üst üste soru soru sorduğu kısımda gerçekleşiyor. Ve bunu sürekli tekrar ediyor: “Ardında seni özleyebilecek biri var mı?”, “Ailen var mı?” gibi birbirine benzeyen temelde aynı yola çıkan sorularla karşılaşan Star, özgürlüğünü kazanabilmek adına cevaplarını vererek tüm geçmişini feda ediyor.

American Honey’in çatışmasını doğuran nokta da tam burada başlıyor: Star’ın kafasında yarattığı özgürlük ile sahip olacağı arasındaki farklılıklar. Monoton bir hayatı olan birçok izleyici Star’ın yola çıkışının hemen ardından özgürlüğüne kavuştuğunu düşünebilir. Fakat filmde vurgulanmak istenen ana fikir hepimizin bihaber olduğu “gerçek özgürlük”.

Star’ın film boyunca hayvanlara karşı olan ilgisi ve filmin sonunda Jake’in ona verdiği kaplumbağayı suya geri bırakması aslında onun tam o anda gerçek özgürlüğüne sahip olduğunu gösterebilmek için kurgulanan bir imge. Bunu Jake’in veriyor oluşu da onu yola çıkmaya ikna eden kişi olmasıyla alakalı. Bunun aralarındaki duygusal ilişkiden kaynaklandığını düşünmüyorum.

Star’ın farklı bir karakter olmasının nedeni ise ona söylenilen her şeyi olduğu gibi kabul etmemesi, kendince tartıp ona göre davranması altında yatıyor. Jake ile gazete satacakları ilk evde gösterdiği davranışlar sonucunda Jake dahi ondan etkileniyor. Ezbere çalışan tonlarca genç arasında Star ilk hamlesini böyle gösteriyor.

Amerika’nın farklı eyaletlerine gidip zengin insanlara gazete satmaya çalışan bu grup sayesinde eleştirilen gerçek bir Amerikan tablosu çiziliyor. O zengin ailelere kendinizi ne kadar acındırabilirseniz o kadar iş yapabiliyorsunuz. İşin temel anlayışı buradan geliyor. Bu bağlamda kapitalizmin beslendiği noktalardan biri olan bu görüş, hayalleri olan tonlarca gencin ayağına dolanıyor ve onları mecbur bırakıyor. Var olan Amerikan gençliğinin önemli detaylarından biri böyle bir yol izlenerek aktarılıyor. Amerikan rüyasına giden zorlu adımlar buralardan geçiyor.

Kimilerine göre bu bir büyüme hikayesi olarak görülebilir. Fakat burada kesinlikle katılmayacağım. Star, yola çıktığı ilk anda büyümüş biri olarak bize sunulmuştu zaten. Erkek arkadaşına, iki çocuğa bakmaya çalışan; onlara yemek hazırlayabilmek için çöpten yiyecek bulmaya çalışan 18 yaşındaki bir kadının hikayesi bu. Onun asıl istediği şey hepimizin kafasının köşesinde yer alan, belki kimilerimizin dilinin ucunda olan bir gün esaretinden kurtularak inandığı bir fikre dayanıyor: Kendini gerçekleştirmek.

Elbette Star’ın da çevresindekilere yenilerek kendisine dikte edilenleri kabullendiği bazı anlar da var. Bu tipik bir boyun eğip bir süreliğine kenara çekilmek hareketi. Tıpkı çoğumuzun hala sürdürmekte olduğu gibi.

Sasha Lane’in çıkış yapmasını sağlayan American Honey, oyunculuk konusunda eline su döktürmüyor. Filmde yer alan genç oyuncularının neredeyse tamamı birbirinden farklı özelliklere sahip olan sahici karakterler. Dikkatli bir şekilde gözlem yaptığınızda hepsinin hayalleri hakkında fikir sahibi olabiliyorsunuz. Fakat temelde hepsi aynı şey uğruna savaşıyor.

Filmde yer alan müziklere değinmeden geçemeyeceğim. RNB şarkılar ön planda tutuluyor. Hiçbiri ise sahnelere öylesine yerleştirilmemiş. Ana yakışan ne varsa ona göre özgün bir seçki sunuluyor. Müzik listesine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Bizi özgürlüğümüze götüren yolların sonunda kaplumbağalarla birlikte suya dalabilmek dileğiyle!

Ölüler Ölü Değildir: The Autopsy of Jane Doe

Previous article

Son Model Sayko: The Eyes of my Mother

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply