0

Bu eleştiri yazısı 28 Ekim 2022’de, İngilizce olarak Arakat Mag’de yayınlanmıştır.

Marvel’ın 2008’de başlayan serüveni hala durdurak bilmeden devam ediyor. Filmlerin üstüne artık dizileri takip etmek zorunda kaldığımız sakız gibi uzayan bir maratona dönüştü. Tabii ki hiçbir şey ilklerin yerini tutmaz. Phase 4-5 derken iyice bir ekşi tadı gelmeye başladı. Yine de hala kendini izlettirmeyi başarıyor. Marvel, evrenini kurup üstüne sıkmaya dahi başlamışken DC, uzun süredir yerinde sekiyor. Zack Snyder önderliğinde Man of Steel ile başlayan ve aslında pek de kötü gitmeyen bir evren kurmak isterlerken bir anda tüm fabrika durdu. Marvel, endüstrideki başarısından ötürü alkışlanmayı ne kadar çok hakediyorsa DC ve WB de o kadar eleştirilmeyi hakediyor. Çünkü bugün herkesi hayal kırıklığına uğratan tek bir suçlu bulmamız gerekirse, akla gelecek ilk isim tabii ki Warner Bros. olur.

Özellikle son beş senedir Warner Bros, aldığı kararlar ile kendini sorgulatacak işlere imza atıyor. Sadece DC tarafından değil genel anlamda tercihleri ile eleştirilecek bir konumda. Başarısız gidişatlarının farkında olarak bir CEO değişimine gittiler ama Zaslow’un günümüz değerlerine tamamen ters “yenilikleri” ile koskoca firma daha da kötü hale geldi. Kabus gibi geçen birkaç ay sonunda Black Adam, sıradan bir film olmaktan bir anda “kurtuluş” filmine dönüştü. Black Adam’ın gişedeki başarısına göre ya WB tekrar doğrulacak ya da daha da yerin dibine iyice batacaktı. WB için üzülüyorum çünkü keşke geleceklerini bağladıkları film daha iyi olsaydı. Çünkü bütün ümitlerini bağladıkları film Amerikalıların baş rolünde olduğu komik bir Hint filmi kırmasından ötesi değil. 

Kısaca konusuna değinelim… Vakti zamanında diktatör bir kralın emrinde köleleştirilen Khandaq’ın insanları, genç bir çocuğun başlattığı isyan ile alevlenir. Evrenin büyücüleri, bu genç çocuğu lider olmaya layık gördüğü için onu yanına alır ve onu Shazamlayarak süper güçlü birine dönüştürürler. O da geri dönüp diktatörü ve onun şeytanları dünyaya getirmek için kullanmak üzere olduğu Crown of Saccac’ı yok eder. Fakat sonrasında ne olduysa, bu süper kahramanı mezara gömmüşler. Bir araştırmacı olan Isis, günümüzde kralın özene bezene hazırlattığı Sabbac tacını ararken kendini ölümcül bir pozisyonda bulur. Teth-Adam’ın mezarının üstünde olduğunu farkeden Isis bu şüpheli kahramanı serbest bırakır. Fakat ne iyi ne de kötü olan bu siyah kıyafetli kahramanın kimin tarafında olacağı ve ne yapacağı tam bir soru işareti.

Isis, “tesadüfen” üstünde olduğu mezarda Black Adam’ı uyandırır. Black Adam, uyandığı gibi ona saldıran herkesi Mortal Kombat’ın Raiden’ı gibi çarpmaya, onlara fatality çekmeye başlar. Isis ve film boyunca sinirlerimi germekten başka hiçbir şey yapmayan oğlu Amon, bu kişinin Khandaq’ın şampiyonu olduğunu düşünür ve ondan şehri ele geçirmiş olan Intergang adında terörist oluşumu durdurmasını ister. Black Adam en başta istemese de sonrasında bakar ki kaykaylı çocuk peşimi bırakmayacak, dediğini yapar. Fakat bu sırada da onun bir tehlike olduğunu düşünen Amanda Waller tarafından tekrar birleştirilmiş olan Justice League Society gelir ve ortalığın iyice karmakarışık hale gelir. 

Şu konuda hepimiz hemfikiriz, Hollywood efekt yapma konusunda gerçekten iyi. Parayı harcadığınız zaman ortaya çıkan görseller şahane oluyor. Fakat hikaye para ile satın alınmıyor. Oturup üzerine düşünmek, kafa yormak gerek. DC, bütün ümitlerini bağladığı filmin senaryosu hakkında pek düşünmüşe benzemiyor. Çünkü peşinde 20 tane silahlı adamın olduğu bir çocuk hala 3 saniye bile olsa kaykayı ile kaymaya çalışıyorsa, bu filmin beni yani seyirciyi pek de ciddiye almadığını düşünürüm. Ultra güçlü bir adamı demir çubuklar ile hapsetmeye çalışan bir kahramanın olduğu, koskoca terörist oluşumun ufacık bir çocuğu bir türlü yakalayamadığı, iskeletler ile halkın birbiriyle mahalle kavgası verdiği gülünç olamayacak kadar zayıf ve üzücü bir senaryosu var filmin. 

Bu tarz çılgın aksiyon filmlerinin senaryosuna genelde çok takılmam. Zaten çoğunlukla karakter filmleridir ve karakterlere odaklanarak kendimizi tatmin ederiz. Gel gelelim Black Adam karakter konusunda da sıkıntı yaşıyor çünkü bütün “yeni” karakterler tepeden inme bir şekilde karşımıza çıkınca onlarla bir bağ kuramıyoruz. Marvel, tüm karakterlerini ilmek ilmek işlemiş, hepsini bizlere detaylıca tanıtmıştı. Hatta 13 senelik macerada geride kalmış olanları da Phase 4’e koyup hepsine solo projeler ürettiler. DC de aslında önce Superman, sonra Batman ardından Aquaman ile güzel ilerliyordu. Wonder Woman hala en başarılı süper kahraman filmlerinde ilk 5’e oynar. Gelecek olan Cyborg ve Flash filmleriyle de karakter tanıtımları iyice perçinlenecekti. 

Fakat planlar istedikleri gibi gitmedi. Ya da beceremediler. Yeni bir yapılanma peşindeler ama bu yeniler karşımıza bir anda çıkınca onlarla bağ kuramıyoruz. Özellikle Dr. Fate’i oldukça beğendiğimi söyleyebilirim lakin geri kalanları ile herhangi bir ortak nokta bulamadım. Üstüne hikayede sanki uzun süredir varlarmış gibi bir algı oluşturulması kafaları daha da karıştırıyor. Hawkmen ve Dr. Fate’in öne çıktığı filmde Cyclone ve Atom Smasher geride kalıyor. Özellikle Cyclone’u filmden çıkartsak hikayede değişen hiçbir şey olmaz. En azından Atom “Smasher” adının hakkını veren bazı smashing hareketleri yapsa da Cyclone sadece slow-motion sahneleri süsleyen için boş bir karakter olarak kalıyor. İronik yanı ise film sadece Cyclone’a bir “arka plan” yazma ihtiyacı duymuş ama onu bir kahraman olarak gösterme konusunda başarısız kalmış.

Fakat Black Adam’ı Hint filmi kıvamına getiren şey kurgusu. Kurgunun ne kadar önemli olduğunu Whedon-Snyder fiyaskosunda görmüştük. Snyder’ın kurguladığı Justice League ile Whedon’ın kurguladığı film arasında yepyeni bir film denebilecek kadar fark vardı. Snyder’ın kurgu üzerine ders verdiği DC’nin herhangi bir ders çıkarmadığını da Black Adam’da görüyoruz. 125 dakikalık filmde, jenerik dahil bir kere bile müzik kesilmiyor. 2 saatlik amatör bir fan-made aksiyonu gibi müzik tek bir saniye bile nefes almadan çalmaya devam ediyor. Hint filmlerine özenen DC, bitmek bilmeyen yüksek tempo müzikleri ile aksiyon olmayan sahnede bile aksiyon yaratmaya çalışıyor. Üstüne hiç durmayan, aksiyonun bitmediği, karakterleri tanıtmak adına nefes bile alamadığımız bir film izlediğimizi düşünürsek Black Adam’ın iki saatlik Dwayne Johnson’lı non-stop bir Hint aksiyonu olduğunu söyleyebiliriz.

DC’nin ayrıca artık tahmin edilebilir yapısı da en azından bana sıkıcı gelmeye başladı. Neredeyse her filminde esas kötü son dakikalarda ortaya çıkar, kahramanlar bu son dakika karakteri ile dövüşür ve kazanırlar. Bu kalıpları artık kırıp yeni bir şeyler denemeleri gerek. Dwayne Johnson’ın bile “sonunda” farklı birini canlandırdığı filmde DC hala aynı hataları yapmaya devam ediyor. Bu mantelite ile devam ettikleri sürece de maalesef aradıkları devamlılığa ulaşamayacaklar. Hele ki Dwayne Johnson gibi güçlü bir ismi başrole koymuşken artık şapkayı çıkarmak ve bir öz eleştiri yapmak gerek. Çünkü eğer film gişede batarsa bunun sebebi kesinlikle The Rock değil, beceriksiz DC olur. 

Son olarak DC’nin eski nükleer bombaları depodan çıkardığını görüyoruz. Henry Cavill, yeniden geri dönüyor. Belli ki 2 devi birbiriyle çarpıştıracaklar. Fakat Cavill’i görmek ne kadar mutlu etse de hiçbir hatasından ders çıkarmayan DC ve WB’yi düşündükçe ortaya çıkacak projeden iyi bir şey çıkacağına inanamıyorum.

Valerii Ege Deshevykh’nin bütün yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

İyi Yarınlar Mümkün: Shazam: Fury of the Gods

Büyük Güç, Büyük Sorumluluk | Spider-Man: Across the Spider-verse

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

The Banshees of Inisherin: Sessizlik İçerisinde Gürültü

Previous article

Disney Pixar’dan Elemental, 16 Haziran’da sinemalara geliyor!

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in DCU