0

Daaaaali!, sürrealist, dadacı ressam Salvador Dali‘nin tuhaf bakış açısından, çelişkili kararsızlıklarından ilham alarak biz izleyicilere sarı-kahverengi pastel tonlardan oluşan bir dizi eskizi andıran bir senaryoyla karşımıza çıkıyor. Eczanelik kariyerine son verip birden gazeteciliğe başlayan Judith’in bir dergi için Salvador Dali ile röportaj yapması gerekmektedir. Ancak filmin en başından etrafımızı çevreleyen tuhaflıklar bu röportajın hiç de kolay gerçekleşmeyeceğinin habercisidir. Dali, röportaj için gazeteci kızla buluştuğunda koridorda yürüyüşünün asla bitmeyeceği hissine kapılırız.

Akıllıca yapılan kurgusu, tüm bu absürtlüğün içinde mantıksal zemine en sağlam oturan unsurdur. Salvador Dali‘nin sürekli okşanması gereken gururu, megaloman egosu Quentin Dupieux tarafından mizah ve saygı duruşu niteliğinde karikatürize edilmiş. Sıra dışı aksanı, kürklü pelerini, abartılı egosuyla, teatral bir çizgide. En büyük film kameraları olmazsa röportaj yapmayı reddeder Dali. Gazeteci kız sonraki ikna girişimlerinden hep başarıyla sonuç alsa da Dali‘yi orada tutmak neredeyse imkansız gibidir.

Luis Banuel ve Salvador Dali’ye Bir Minnet 

Daaaaali!, Quentin Dupieux için tüm yaratıcı, sıra dışı fikirlerini koyduğu bir vitrin olmaktan çok ötede bir yerde. Daha önceki filmlerinden alışık olduğumuz absürt mizahını, gerçek-üstücülüğü Salvador Dali‘den ilham aldığını itiraf eder gibi. Yarattığı rahip karakteriyle Luis Banuel tarzında bir din karşıtlığı yapıyor. Beraber çokça vakit geçiren ve Un Chien Andalou gibi sürrealist bir filmde ortak çalışan iki karakterden etkilenmesi tesadüf değil Quentin Dupieux‘un.

Bu filmde de kendinden beklendiği gibi Salvador Dali‘nin biyografisini yeniden formüle ederek sunuyor. Sanatçının dev egosundan başka hayatına dair bir bilgilendirme vermeyi reddediyor. Sanatçının portresini rengarenk bir çerçeveyle yeniden inşa ediyor. Dali‘yi olayların kendi zaman ve mekanlarından kopartıp bu rengarenk çerçevenin içine yerleştiriyor.

Daaaaali!

Rüyaların da Ötesinde

Başta The Persistence Of Memory (1931) eseri olmak üzere eserlerini yaparken rüyalarından ilham alan Salvador Dali ve bitmeyen bir rüya üzerine kurulmuş bir film yapan Quentin Dupieux‘u buluşturan bir mizah. Quentin Dupieux‘un gerçek-üstü olaylar zinciri ve Salvador Dali‘nin realistliğe son derece uzak eserleri de yönetmenin yönelimlerine, sanat anlayışına dair bizlere çok şey söylüyor. Quentin Dupieux, Dali ile aynı deneyimi yaşamak istercesine filminde Dali‘yi insan modelleriyle çalışırken hayal ederek tüm absürtlüğü gerçek hayatın düzlemine yerleştirmeyi deniyor.

Biyografik bir film olmaktan ziyade Daaaaali! , yönetmen Quentin Dupieux‘un sanatsal eğilimlerini kullandığı pastel bir tablo. Filmin özü kurtlu bir yahninin sunulduğu bir akşam yemeği masasında bir rahibin anlattığı rüyadan ibaret.

Gerçekliğin ve kronolojinin tamamen şirazeden çıkması ilginç bir şekilde seyirciyi rahatsız etmiyor, kafasını karıştırmıyor. Onun, durumun komedisine ve eğlencesine kendini teslim etmesine olanak tanıyor. Bu rüya, her şeyin mümkün göründüğü bir olaylar dizisi. Bir noktadan sonra bu absürtlüğün kendi içinde bir mantığı olduğu hissine kapılıyor seyirci. Dali‘yi canlandıran Pio Marmai, Jonathan Cohen, Gilles Lellouche ve Alain Çabat gibi isimler arasından Edouard Baer daha fazla öne çıkıyor.

Daaaaali!, bir filmden beklenen zaman çizgisiyle bütünüyle alay ediyor, onu yok sayıyor. Quentin Dupieux, O’na belki de iki başlangıç, üç orta, yedi son ekledi. Bunu asla bilemeyeceğiz. 

Daaaaaali!

Quentin Dupieux’a Övgü

Filmin içindeki her bir ‘a’ Salvador Dali‘lerden birini temsil ediyor. Birisi son derece yaşlı ve tekerlekli sandalyede olan Dali‘yi, diğeri kariyerinin zirvesinde Dali‘yi ve diğerlerini… Matruşka gibi açıldıkça yeni bir olay sunan senaryosu bize filmin ne zaman biteceğini dahi hissettirmiyor.

Quentin Dupieux mizahını kullanarak seyirciyi aldatmayı çok sevmesiyle meşhur. Zekice ve tekrara dayalı espri anlayışı belki niş bir kesime hitap edilebilir ancak bu mizahtan hoşlanmayan bir izleyici bile Dupieux‘un katıksız bir neşe sunmadığını iddia edemez. Kullandığı geriye sarma sahneleri, tuhaf ancak estetik imgeleriyle seyirciyi yalnızca güldürmek istemiyor. O’na görsel bir haz veriyor. Hem de bol keseden! Yeni nesil sayılabilecek bir yönetmen olarak Quentin Dupieux, gerçekliğin sıkıcı  ve hilesiz prangalarından arınmış. Bu özelliğiyle de sinemaya sanat ve mizahı birleştiren yeni bir soluk getirdiği kesin.

Elif Yetim’in diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Yanlış Zaman Yolcuları: The Beast

Romantizmin Gölgesinde Şiddetin Evreleri: Just the Two of Us

Yanlış Zaman Yolcuları: The Beast

Previous article

Bazı Yollar Yalnız Yürünür: Sleep

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like