0

Tell me, what you don’t like about yourself.

CNBC-E döneminde dizi izleyen o efsane nesildenseniz, Nip/Tuck’ı mutlaka hatırlıyorsunuzdur. 22 Temmuz 2003’te yayın hayatına başlayan dizi, hem dönemin en başarılı dizilerinden biriydi hem de CNBC-E ’nin en popüler dizileri arasındaydı. İtiraf etmek gerek dizi haddinden uzun sürdü. 6 sezon süren dizi 4. sezonda bitseydi kimse şikayet etmezdi bence. Popülerliklerinin ve biraz da diziye sonradan katılan AnnaLynne McCord’un diziye kattığı enerjinin ekmeğini yediler. Uzun ya da kısa, kabul etmek gerek, Nip/Tuck, televizyon tarihinin yapılmış en başarılı dizilerinden biridir.

Plastik cerrah olan Sean McNamara ve Christian Troy’un iş ve kişisel hayatlarının anlatıldığı dizide her bölüm aynı cümle ile başlar: “Tell me, what you don’t like about yourself”. Her bölümün başında biri ya da birileri plastik cerrahlarımıza gelir ve değiştirmek istediği yerlerini anlatır. Yalnız bu her zaman zevk sebepli değildir. Kimisi keyfi sebeplerden onlara gelirken kimisi de kişisel problemler ya da hastalıkları yüzünden gelir. Diziyi de başarılı kılan noktalarından biri onlara gelen müşterilere yapılan makyajların gerçekliği. Kendilerine gelen bazı kişilerde o kadar ilginç bedensel bozukluklar vardır ki “acaba nasıl düzeltecekler” sorusu sayesinde bölüm su gibi akıp geçiyor. Gelen hastaların tedavi edilme süreci, hastaların ve cerrahlarımızın kişisel hayatlarına dair detaylar, zengilik ve sosyete üzerine analizler ve bol bol cinsel hayat üzerine renkli maceralarla dolu dizi hayatta olduğu 6 sezonun beşinde aynı temayı kullandı. Fakat üçüncü sezonda bir değişikliğe gidildi.

İlk iki sezon karakterlerimizin cerrahi yeteneklerine ve kişisel buhranlarına odaklanırken 3. sezonda dizi dramdan gerilime doğru bir geçiş yapıyor. Carver isimli bir katilin ortaya çıkması ve cerrahların ameliyat ettiği insanları tek tek öldürmesi diziyi polisiye bir gerilime dönüştürüyor. Üçüncü sezonun CNBC-E ekranlarında gösterilen en muhteşem çalışmalardan biri olduğunu rahatlıkla iddia edebilirim. Ryan Murphy’nin birçok başarılı işi var lakin Nip/Tuck’ın üçüncü sezonu bence en iyi 3’e rahatlıkla oynar. İronik kısım ise, dizinin oyuncuları en beğenmedikleri sezonun üçüncü sezon olduğunu söyler.

Dizi, plastik cerrahi üzerine birçok enteresan detay barındırıyor. Tesadüf olsa gerek, hayatımın 3 senesini plastik cerrahi sektöründe geçirmiş biri olarak, sektöre girdiğimde karşılaştığım -neredeyse- her şeyi, evet, Nip/Tuck sayesinde deneyimlemiştim. Liposuction, burun ameliyatı, silikon, yara düzeltme, cinsiyet değişimi, milyonda bir hastalıklar ve daha birçok ilginç ameliyatın bizzat nasıl yapıldığını TV sansür kurulunun izin verdiği kadar izleme şansımız oldu. Dizinin yapımcısı Ryan Murphy, seyircinin bir kısmının gerçeklikten rahatsız olmasından ötürü birçok sahnenin kesildiğini aktarıyor. Gerçekçilik konusunda dizinin hakkını verdiğini, içindeki işlemlerin çoğunu bizzat görmüş biri olarak teyit edebilirim.

Sadece plastik cerrahi tarafında da kalmayan dizi, karakterlerin sosyal ve özel hayatlarına da odaklanıyor ki diziyi renkli kılan noktalardan biri de bu aslında. Karakterlerimizi derinlemesine tanıma şansı yakalamamız. Sean’ın bitmeyen aile problemleri, Christian’ın dinmek bilmeyen seks arzusu ve yan karakterlerin çıkardığı problemler ile dizi her bölüm yeni hikayeler doğuruyor. Yan karakter demişken de, sevgili Peter Dinklage’i ilk Nip/Tuck sayesinde tanıdım. Bu sebeple de kendisini Game of Thrones’da gördüğümde oldukça sevinmiştim. Sadece Peter Dinklange de değil, diziye bugün tanıdığınız birçok ünlü isim konuk oyuncu olarak katılıyor. Famke Janssen, Bradley Cooper, Rose McGowan, Kate Mara, Catherine Deneuve, J.K. Simmons ve daha birçok isim diziye birkaç bölümlüğüne girip çıkıyor.

Plastik cerrahi adına birçok şey öğrenebileceğiniz dizi, zengin ortamları, ameliyat sırasında çalan renkli müzikleri, sorunlu karakteristik doktorları ve her bölüm yepyeni sorunları ile bir dönemin en heyecanlı haftalık dizisiydi. Kaliteli ve vakti zamanında popüler bir diziye başlamak istiyorsanız Nip/Tuck harika bir tercih olacaktır. Keza, dizinin jeneriği, TV tarihinin en iyi jeneriklerinden biridir. 

Valerii Deshevykh’nin bütün yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

@arakatmag’in paylaştığı bir gönderi

No Hard Feelings: Özlenen Rom-Com Ruhunun Dönüşü

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Legendarium Çağlar Öncesi, Bölüm 1: Ainulindale

Previous article

Killers of the Flower Moon Filminden Fragman Yayınlandı!

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.

More in Televizyon