Vampyr‘in yapımcıları Don’t Nod tarafından geliştirilen Banishers: Ghost of New Eden 13 Şubat’ta oyuncular ile buluştu.
Geçtiğimiz Game Awards’da fragmanı büyük ilgi toplayan Banishers, “hiç yoktan iyidir” kategorisinde olması beklenirken, herkesi şaşırtıp yılın oyunlarından biri haline geldi. Konsepti, hikayesi ve görselliği ile övgüleri toplayan oyunu sizin için inceledim, keyifli okumalar.
Yanlış Reklam
Game Awards’da fragmanı izleyenlerin düştüğü en büyük hata, oyunun yoğun aksiyon içerdiğini zannetmeleriydi. Oyun gayet ağır başlıyor. Hikayenin henüz başında; sinematik anlatımın yoğunluğu, oynanışta dövüşten ziyade araştırma mekaniklerinin kullanılması bununla alakalı bir uyarı niteliğinde. Eğer aksiyonun yoğun yaşandığı bir oyun istiyorsanız Banishers size göre değil. Bir aksiyon oyununa göre düşman çeşitliliği çok az. Harita ise her ne kadar muhteşem gözükse de kendini tekrarlıyor. Mesele şu ki, Banishers‘ın iddialı olduğu kısımların yanında, aksiyon ve düşman çeşitliliği çerez gibi kalıyor.
Robert Eggers imzalı The Northman filmini hatırlarsınız. Filme dair tüm tanıtımlar aksiyon dolu bir savaş filmi izlenimi veriyordu. Salona gidenler ise filmin içerisinde aksiyonun ne kadar az yer kapladığından şikayet ederek çıkıyorlardı. Oysa The Northman, İskandinavlar’ın mistik tarihinden derlenmiş modern bir destandı. Reklamın yanlışı, mamülün başarısına gölge düşürüyor. Umarım Banishers‘ın Steam sayfasında “Hani bu oyun God of War gibiydi?” gibi sığ, yüzeysel yorumlar görmeyiz.
Banishers oyuncuya, Witcher III‘de çözdüğümüz esrarengiz olayların benzerlerini sunuyor. Fareli kulenin gizemi, Jarl’a musallat olan iblisin kovulması ve Baron’un ailesi gibi görevleri özlediyseniz Banishers tam size göre.
Bambaşka Bir Mevzu
Red ve Antea, hayaletleri yakalayıp bu dünyadan sürmeyi meslek edinmiş iki aşık. Yardım çağrısı üzerine New Eden’a seyahat ederlerken hikayelerine dahil oluyoruz. Kuvvetli bir ruhun kasabaya musallat olduğu bilgisini alan ikili derhal müdahil olmak için olay yerine gidiyorlar. Burada yaşananların peşine ana karakterlerimizle yarı açık dünya/çizgisel bir haritada bol bol yan görev ve ana görevleri bitirip başladığımız noktaya dönmeye çalışıyoruz.
Fragmanlardan ve oyunun kapağından da anlayacağınız üzere (bu spoiler olmasın bir zahmet) Antea’nın ruhu oyunda bizlere eşlik ediyor. Oyun başında Red, ne yazık ki sevgilisini kaybediyor. Oyunun meselesi ise, geriye dönüp ana bosstan intikam almak değil kesinlikle.
Antea’yı hayata döndürmenin bir yolu var, ruh toplayıp kurban etmek. Fakat bunun için kaç ruh toplamamız gerektiğini bilmiyoruz. Denk geldiğimiz pek çok insan ölmeyi hak ederken bazıları doğru ve yanlış arasında gri bir noktada kalıyor. Doğru olanı yapmak ile sevdiğimiz kadını kurtarmak arasında sürekli gidip geliyoruz. Antea oyun başında Red’e bunu yapmak isteyip istemediğini soruyor. Red ile Antea için mücadele edeceğinizi seçseniz de oyun içerisindeki bazı seçimlerimiz o kadar büyük soru işaretleri yaratıyor ki, Antea tekrar tekrar soruyor; “Emin misin? Bunu yapabilecek misin?” Kararların yarattığı ahlaki ağırlık oyunun en güçlü kısmı. Bu mekanik için bile Banishers baştan sona oynanıp bitirilmeli.
Oyuna başladığım anda gelen “sanırım yılın oyunu adaylarından biri olacak” fikri zamanla kaybolsa da, şiddetle tavsiye edeceğim bir oyundur. Bu fikrin yavaşça yok olma sebeplerinden biri oyundaki düşman çeşitliliğinin yetersizliği. Hikayenin sürekli benzer mekanlarda, benzer düşmanlar ile ilerliyor olması bir süre sonra hevesiniz törpülüyor. İkinci bir sebep vermek gerekirse, çıkış tarihi diyebilirim. Banishers: Ghost of New Eden aradan dokuz ay geçse de akıllardan silinmeyecek kalitede bir yapım değil ne yazık ki. Haziranda çıkış yapsaydı pek çok alanda aday olabilecek hatta belki ödül alabilecek bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Tekrar etmek gerekirse, tek eksiği pazarlama.
Beklenenin Üzerinde Bir Çaba
Vampyr her ne kadar sevilen bir oyun olsa da AA kalitesinde bir yapım olduğu konusunda tüm oyuncular hemfikirdi. Banishers‘ı parça parça değerlendirmek gerekirse, son derece yeni nesil gözüküyor. Oyunun içerisinde tek bir mekanikle de olsa yedirdikleri RPG öğesi gayet tatminkar. Dövüş mekanikleri gayet çeşitli, düşman yapay zekası insanın canını sıkmıyor. Karakter ve silah geliştirmeleri ne kabak tadı verecek kadar yoğun ne de yok denecek kadar az. İlk güne nazaran oyun kıran bir arızaya da denk gelmedim. Gayet üzerine çalışılmış, iyi planlanmış, vadettiği her şeyi başarıyla sunan bir oyun. Don’t Nod‘dan beklemediğim kalitede bir iş. Tam anlamıyla bir AAA diyebilirim.
Rahatsız eden yanları da yok değil. Bu kadar God of War olmasına gerek yokmuş bence. Benzemek başka bir durum, aynısı olmak başka. Bu oyunun ve geliştirici firmanın niyeti bu kadar iyi olmasa, oyuncular yerden yere vurur, internette fenomen haline getirirlerdi. Neyse ki oyun şahane, o kadar da rahatsız olmadım.
Kısacası
Satın alınız ve afiyetle tüketiniz. Tabi yarın bir gün illa Game Pass kütüphanesine eklenir, bekleyeyim derseniz o sizin bileceğiniz iş.
Oyun Steam‘de 34.99$ (yaklaşık 1100₺) iken Epic kütüphanesinde 900₺. Oynanış süresi biraz da sizin ritminize bağlı olmakla birlikte 35-40 saat arası diyebilirim. 2024 senesinde çıkan her oyun büyük sürpriz oluyor. Yılın geri kalanında da aynı hisleri yaşamak dileğiyle! İyi oyunlar.
Yorumlar