Ülkemizde korku filmleri yeterli seviyede değilken Can Evrenol çok zor bir işe kalkışarak ‘izlemesi zor filmler’ listesine girebilecek türden bir filme imza atmış. Korku filmi gibi ama değil. Gerilim; üstüne bol bol kan ve vahşet var. Peşinen söyleyeyim: Filmi çok beğendiğimi söyleyemem ama sizin bu yazıyı okuma sebebiniz filmin başarılı olup olmaması olmamalı. Baskın, en azından bence, kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim. Çünkü Türkiye’de böyle bir filmi bir daha kim bilir ne zaman görebiliriz. Yaşattığı gerilim, tansiyon arttıran sahneleri, Türk işi vahşeti için kesinlikle izlenmeli, denenmeli. Filmi beğenirsiniz, beğenmezsiniz; izleyin ve Can Evrenol’un bu muhteşem tansiyon tırmanışına katılın. Toronto Film Festivali’nde boşuna Midnight Madness kategorisinde gösterilmemiş.
5 polisin bir ihbar sonucu yola çıkması ve gittikleri yerde karşılaştıkları şeylerden kaçma hikayesini anlatan film senaryo bakımından -bana göre- sınıfta kalsa da oyunculuk, sanat yönetmenliği ve yaşattığı gerilim bakımından çok başarılı. Polisler, hiç gitmedikleri ama hakkında hurafeler duydukları bir mekana doğru yola çıkarlar. Eski ama terk edilen mekan polislerimizin başına bela olur. Bela ki ne bela. Amerikan filmlerini aratmayan korkunçlu sahneleri ile bu sekans cidden iyiydi. Keza film paralel kurgu ile ilerleyerek yer yer tansiyonu yükseltiyor, yer yer de gizem oluşturuyor. Daha fazla spoiler vermemek için filmin hikayesi paragrafını burada kapatıyorum.
Film hakkında üzerinde durmak istediğim 3 konu var, kısaca değineyim:
Bir; senaryoyu pek beğendiğimi söyleyemem. Paralel kurgu fikri ne kadar iyi olsa da maalesef film ayin kısmında benim için bitti. Can Evrenol, kalkıştığı tarz için kesinlikle takdiri hak ediyor, ne ala. Yalnız, bizim korku sinemacılarımız bir şeyi anlamıyorlar. Türk dil yapısı korku filmlerinde eğreti durabiliyor. Bilakis bazı hareketler de korku filmlerinde eğreti durabiliyor.
Türk sinemacılarımızın bunları düzeltmesi gerek. Filmdeki Baba’nın kurduğu cümlelerden sonra filmden koptum ne yalan söyleyeyim. Oraya kadar filmi harika taşıyan yönetmen maalesef burada çuvallamış. Karakterler hakkında bir diğer nokta da senaristler polisleri anadolu-yurdum çocuğu olarak çizmiş olması. Bu -bence- zekiceydi. Çünkü böyle garip bir durumda kalındığında Türk insanının nasıl davranacağını iyi analiz etmiş. Diğer korku filmlerindeki gibi yapay bir sohbet yok filmde. Lakin Baba… Ah o Baba’nın konuşması.
Göz Atın: Peri Ağzı Olmayan Kız
İkincisi; Can Evrenol’un sanat yönetmenlerini tebrik ediyorum. Harika bir iş çıkarmışlar. Sırf bunu görmek için filme gitmeniz gerektiğini düşünüyorum. Oluşturulan atmosfer gerçekten iyiydi. Karakter dizaynları, mekan atmosferleri, kanlı ve iğrenç delilerin tasarımı başarılıydı. Polislerin mekana girdiğinden itibaren filmi pür dikkat izlediğim. İç sahneler, gerçekten takdir edilesi.
Üçüncüsü; Can Evrenol’u tebrik etmek istiyorum. İlk filmi için iyi bir iş çıkarmış. Şu var ki yönetmenlik konusunda biraz daha üzerine düşseymiş bence film daha iyi olabilirmiş. Mesela filmin başındaki kesintisiz çekimin filmle hiçbir alakası yok. O long take olmasa da olurdu. Contact filmine benzeyen bir çekim olmasına rağmen bir amacı yoktu. Yine de çekimler iyiydi. Keza kalkıştığı tarz için de tekrar tebrik ediyorum. Hem böyle bir tarza kalkıştığı hem de ülkemizde istense neler yapılabileceğini kanıtladığı için. Demek ki neymiş? Bizim ülkemizde istense böyle başarılı işler yapılabilirmiş. Can Evrenol bunu bana kanıtladı. Sadece eğreti konuşmalardan uzak durulması gerekiyor. Bkz: Evladım.
Açıkçası filme çok büyük bir ümitle gittim; senaryo bakımından harika bir iş beklerken görüntü konusunda başarılı bir iş gördüm. Hikaye havada kaldı. Benim senaryosunu beğenmemiş olmam, filmi kötü yapmıyor. Şu cümlenin de üstüne basa basa söylüyorum: Kesinlikle gidin ve izleyin. Çünkü Türk sinemasında böyle bir filmi bir daha göremeyebiliriz. O gerilimi yaşayın, o mekanları görün, karakterlerin başına gelenlere tanık olun. İzlediğinize değecektir.
Comments