0
7

Bethesda'nın yeni evreni Starfield, herkesin beklentisini karşılayamasa da rol yapma ve bilim kurguyu sevenlere hitap edecek güzel bir oyun.

Konu uzay olduğu zaman benim ilgimi kolayca çekebilecek bir eser ortaya çıkıyor. Hele ki bu bir oyunsa evrenin içinde bulunmak çok daha kolay olacağından daha da meraklanıyorum. No Man’s Sky ve Mass Effect gibi bana göre çok başarılı bilim-kurgu oyunlarını severek oynadım. Fakat rol yapma ve açık dünyayı beraber sunan bir oyun oynamamıştım. Starfield, o noktada duyurulduğu gibi imdadıma yetişti.

Bethesda’nın yaptığı oyunları genel olarak seven birisiyim (Fallout 76 hariç). Sonuçta RPG anlamında sektörde iyi bir önder ve bunu çok iyi yapan oyunları da bulunmakta. Elder Scrolls gibi fantastik evrende de bunu yapabildiklerini kanıtladılar, Fallout gibi post-apokaliptik bir evrende de. Starfield ise Bethesda’nın 25 sene sonra piyasaya sürdüğü yeni bilim-kurgu evreni ve muhtemelen serisi. Bir bilim-kurgu aşığı olarak Starfield‘ı kaçırmam imkansızdı tabi ki ve haliyle oyun çıkar çıkmaz direkt başladım. Bakalım bu senenin en büyük oyunlarından birisi olan Starfield nasıl olmuş.

Starfield

Yeni Evren Yeni Hikayeler

Hikayemiz 2330 yılında geçiyor. İnsanlık artık Dünya’yı terk etmiş ve uzak galaksilerdeki farklı gezegenlerde koloniler halinde yaşamaya başlamış. Uzay teknolojisi olarak fazlasıyla bir gelişim göstermiş insanoğlu. Star Wars filmlerinden aşina olduğumuz hiperuzay benzeri bir teknoloji ile galaksiler arası kolayca yolculuk yapılabilmekte.

Peki biz bu hikayenin neresindeyiz ona da bakalım biraz. Bir madencilik görevi sırasında garip bir taş olan ”Artifact” isimli cismi keşfeden karakterimiz garip görüntüler görmeye ve garip sesler duymaya başlar. Karakterimizin bu cismi bulmasının ardından ”Constellation” isimli evrenin sırlarını keşfetmek isteyen bir grubun üyeleriyle tanışıyoruz ve onlara bu serüvenlerinde yardım ediyoruz.

Kısa açılış görevinin ardından bu büyük evrendeki karakterimizi özelleştirdiğimiz o ekrana geliyoruz. Bu kısım açıkçası oldukça çeşitli ve güzel olmuş. Karakterin her türlü detayına kadar kişiselleştirmek mümkün. Sadece fiziksel olarak özelleştirmekle kalmayıp, karakterimizin geçmişini ve 3 adet özelliğini seçerek oyunumuza başlıyoruz. Geçmiş seçeneğinde oldukça fazla seçenek mevcut ve buradaki seçenekler oyundaki yeteneklerinizi doğrudan etkileyen seçimler oluyor. Karakter özelliği seçme ekranı ise, her bir özellik için bir avantaj bir de dezavantaj sunuluyor. Örneğin ben ”Alien DNA isimli özelliği almıştım. Bu özellik size daha fazla oksijen sağlıyor. Ancak can eşyaları ve yiyecekler size daha az etki ediyor. Bu da seçimi birazcık zor yapsa da hoşuma giden bir özellik olarak gözüme çarptı.

Starfield

Gemiler ve Uzay Savaşları

Oyun mekaniklerini anlatmaya ilk gemilerle başlamak istiyorum. Gemi kişiselleştirme gerçekten inanılmaz derecede çeşitli ve güzel. Hayal ettiğiniz neredeyse her şeyi tasarlama imkanı sunuyor oyun sizlere. Örneğin geliştirdiğiniz silahlar uzay savaşlarında sizleri çatışmalarda güçlendiriyorken, kalkan geliştirmeleriniz ise sizleri bu savaşlar sırasında rahatlatıyor. Burada maalesef bir ama var. Motor geliştirmeleri her ne kadar manevra kabiliyetlerimizi arttırma imkanı veriyor olsa da bizlere uzay üzerine maalesef kendimiz gezegenler arası seyahat edemediğimizden çok da işlevli olmuyor. Beni oyunda en çok üzen noktalardan birisi de buydu. Bir gezegene kendim iniş yapamıyorum. Onun yerine gezegen üzerinde bir nokta seçip (ya da belirli yerleşim yerlerini) oraya bir sinematikle iniyor.

Uzay savaşlarına gelecek olursak da onlar açıkçası oldukça keyifli. Bir gezegenden çıktıktan sonra ya da bir galaksiye sıçrama yaptıktan sonra korsan saldırısına uğrayıp onlardan kurtulmaya çalışmak eğlenceli. Sadece çatışarak düşmanların gemisini patlatma üzerine kurulu da değil oyun. Düşmanın gemisini zayıflattıktan sonra gemisine çıkartma yapıp dilerseniz gemisini de ele geçirebiliyorsunuz. Bu benim en çok kullandığım şeylerden birisi oldu ve çalıp filoma eklediğim gemileri satarak para kazanmaya başlamıştım.

Starfield

Mekanikler ve Yapay Zeka

Benim çok ilgimi çekmese de oyunda üs kurma şansınız var. Ben sırf görev olduğundan Dünya’ya dönüp bir üs kurmuştum kendime. Sonrasında kendimi görevlere kaptırınca ona hiç vakit kalmadı. Ancak oyunun üs kurma ve o üssü geliştirme imkanları oldukça fazla ve çeşitli. O yüzden bir çok oyuncuyu eğlendirebilecek ve hoşuna gidecek bir mekanik olmuş.

Yapay zeka konusuna gelirsek de, eğer daha önce bir Bethesda oyunu oynadıysanız yapay zekaların hiçbir zaman iyi olmadığını biliyorsunuzdur. Starfield‘da da durum bundan çok farksız değil. Yapay zekanın gerçekten çok salak olduğu hissediliyor ve bana göre en büyük eksilerden birisi de yakın dövüş oynamaya neredeyse imkan dahi vermiyorlar.

Bir diğer dikkat etmeniz gereken mekanik karakterinizin ağırlığı. Karakterinizin taşıyabileceği maksimum bir ağırlık bulunmakta ve eğer bu ağırlığı aşarsanız, karakteriniz yürüyorken dahi oksijenini tüketmeye başlıyor. O yüzden üstünüzde sadece gerekli eşyaları bulundurun ve sonradan kullanacağınız eşyalarınızı geminizde stoklayın. Tabi gemilerin de kendilerine ait bir ağırlık sınırları var ona da dikkat etmeyi unutmayın.

Starfield

Rol Yapma Ögeleri ve Görev Çeşitliliği

Yazının başında bahsettiğim gibi Bethesda rol yapma oyunlarında öncü bir firmadır. Ancak bana göre şirketin yaptığı en büyük hata oyunu Baldur’s Gate 3‘densonra çıkartmak oldu. Ha yine de Starfield bir Bethesda oyunundan beklenecek kadar rol yapma imkanı sunuyor sizlere. Karakterinizin özelleştirilmesi ve geliştirilmesi, oyundaki büyük şehirlerin örgütlerine üye olup onların görevlerini açma, ana karakterlerle yaşayabileceğiniz arkadaşlık ya da romantik ilişkiler gibi çeşitli imkanlar bulunuyor. Karakter diyaloglarınız ise o karakterle olan ilişkilerinize göre ya da geçmişinize bağlı seçenekler sunabiliyor sizlere.

Görev çeşitliliği benim en çok öveceğim kısım. Bir ana görevi yapmak için giderken üzerime 30 tane yan görev atılmasını ve ben o yan görevlerle uğraşırken ana görevin varlığını unutmayı çok seviyorum. Skyrim‘de de bu böyleydi burada da böyle. Spoiler olmaması adına çok fazla bahsetmek istemiyorum sizlere içeriklerinden ancak özellikle ”Into the Unknown” isimli ana görevden sonra oyun bambaşka bir noktaya gidiyor ve her şey çok daha zevkli hale geliyor. Hem oynanış bakımından hem de görevlerin güzelliği bakımından.

Starfield

Açık Dünya Unsurları ve Dünya Tasarımı

Starfield “açık dünya” bir oyun. Bunu tırnak içinde yazmamın sebebi şu. Gidebileceğiniz çok fazla galaksi ve gezegen bulunmasına rağmen içlerinde bir şey yapabildiklerinizin sayısı çok az. Boş gezegenlerden ya aradığınız bir madeni bulabilirsiniz ya da oraya üs inşa edebilirsiniz. Hal böyle olunca da diyorsunuz ki: “Bu kadar galaksi yapmayıp daha fazla şehir olan gezegen yapsaydınız”. Maalesef ben de bunu diyenlerden birisiyim.

İçlerinde şehirlerin olduğu gezegenler gerçekten güzel dizayn edilmiş. Özenli ve hepsinin kendine ait bir havası var. Bunların hepsi çok güzel. Ama her tanıtım videolarında “Tasarladığımız en büyük şehir bu” diye tanıttıkları New Atlantis’in dizaynı o kadar sıkıntılı ki… Şehir gerçekten çok büyük buna kesinlikle itirazım yok. Şehre ilk geldiğinizde önünüze bir rehber çıkıyor. Örneğin bir kıyafetçi arıyorsam ve o mağazanın adını görüyorum rehberde ama ben orayı nasıl bulacağım bilmiyorum ki. Büyük şehirler için gerçekten bir harita gerekirmiş çünkü aptal bir mermi almak için bütün şehri gezmemin gerekmesi fikri çok da güzel değil. Ayrıca şehirler bir Rockstar oyunu gibi yaşayan şehir havası vermiyor. Şehri doldurmak için etrafa konmuş bir sürü NPC bulunmakta sadece.

Oyun

Son Sözler

Yapmak istediklerini ve potansiyellerini henüz tam yapamıyor olsa da Starfield bence türün iyi oyunlarından birisi. Uzun yıllar boyunca oynanabilecek nur topu gibi uzay rol yapma oyunumuz oldu. Modlar ve DLC’ler ile oyunun çok daha zevkli bir hale geleceğine de kesinlikle eminim. Ha ama bu bi oyunu iyi yapmaya yetecek şeyler mi? Bence değil (en azından yükleme ekranlarını kısaltan bir mod gelene kadar).

Eksiksiz tam potansiyeliyle çıksa ne olurdu diye düşüneceğim bir oyun daha listeme eklenmiş oldu. Eğer bilgisayarınız iyi ise ve Gamepass’iniz varsa bence herkes oyuna bir şans versin.

Poyraz Akyol‘un diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Discord kanalımıza üye olmak için buraya tıklayınız.

Bir Alman Pastası: Baldur’s Gate 3 Oyun İncelemesi

Oyun Takvimi

 

Poyraz Akyol
Poyraz Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi. Film ve dizi izlemek onun en büyük tutkusu, oyun oynamak ise en büyük keyif kaynağı.

Bottoms: Sapphic, Queer & Feminist Bir Dövüş Kulübü

Previous article

İnsan Olmanın Yorucu Karamsarlığı: Kuru Otlar Üstüne

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like