0

2008 yılında Iron Man ile başlayan Marvel Sinematik Evreni, filmleri ve karakterleriyle bizlere pek çok güzel duygu yaşattı. Bu duyguların tamamı filmlerdeki temalarla ilgiliydi. Iron Man, mahsur kaldığı mağaradan çıktığında bizi sevindirdi; Hulk, Loki’yi yere serdiğinde bizi güldürdü; Black Widow ve Tony Stak evrenin geleceği için kendilerini feda ettiğinde gözyaşlarına boğulduk; Kaptan Amerika’nın yaşlandığını görünce onun adına sevindik ama içten içe üzüldük. Tam 15 yıldır muhteşem bir maceranın parçasıyız ve bize yaşattıkları her duyguyu derinden yaşadık. Ancak 2020 yılında gözyaşlarımızın gerçek bir insan için olacağını kimse tahmin edemezdi. 2020 gibi tarihte kara bir leke olarak anılacak bir yılda Chadwick Boseman gibi büyük bir adamı kaybetmek, zaten berbat olan yılımızı iyice mahvetmişti. Marvel’ın kültürel açıdan en özel filminin başrol oyuncusu Chadwick Boseman’ın ölümü, evrenin gidişatına dair soru işaretleri anlamına geliyordu. Önemli bir karakter erken yaşta vefat etti. Akla gelen ilk soru Black Panther olmadan bir MCU olabilir mi? Black Panther: Wakanda Forever bu soruya cevap vermeye çalışan orta derecede bir film; başlı başına tutumlu ama dağınık bir sonu var fakat yine de empoze etmek istediği duygusal yoğunluğu vermeyi başarıyor.

Konuya kısaca değinelim… Film, Shuri’nin Wakanda’daki laboratuvarında açılıyor. Kardeşi ise ölüm döşeğinde. Nedenini bilmiyoruz. Tıpkı Chadwick Boseman’ın gerçek hayatta hasta olduğunu bilmediğimiz gibi. T’Challa’nın ölümüyle Wakanda büyük bir yasa boğulur. Zaten içe dönük olan Wakanda dünyaya karşı tamamen kapanır. Ancak dünyanın önemli ülkeleri Wakanda’yı rahat bırakmaz. Sahip oldukları madene göz koyan bu ülkeler, bir yandan uluslararası zirvelerde, diğer yandan perde arkasında istediklerini elde etmek için kirli işler peşindedir. Bu ısrarcı tavırları, istemeden de olsa kayıp Atlantis’i bulmalarına sebep olur. Dünyanın sıkıntılarından uzakta huzur içinde yaşayan Talokan halkı, yaklaşan tehlikeye karşı dişlerini göstermeye hazırdır.

Black Panther: Wakanda Forever, bilim ve gelenek arasında sıkışıp kalan Shuri aracılığıyla yaklaşan bir savaşın temellerini atmaya çalışıyor. Hikayenin Shuri üzerinden ilerleyişi ise eleştirilerin odağı haline geldi. Marvel’ın özellikle Phase 4’le birlikte artan kadın karakterleri, pek çok insanı rahatsız etti. Marvel’ın kadın başrollü her projesini Woke bakşı açısından yola çıkarak eleştirmeye çalışıyorlar. Ancak Kevin Feige liderliğinde Marvel, popülizme bulaşmadan kendi çapında rotasında ilerlemeye çalışıyor. Sonunda derinlemesine görebildiğimiz  Ms. Marvel, She-Hulk ve Black Widow, kız kardeşi Yelena, Kate Bishop ve şimdi de Shuri. Ancak Marvel önyargılı olmama konusunda temkinli davranıyor. Fragmanlardan Shuri’nin yeni Black Panther olacağı açıktı ama bunun nasıl olacağı çok önemliydi. Shuri’nin siyaha bürünmesi, zorla kız gücü hikayesine değil, zorunluluklara dayanıyor. Bu belki de mümkün olan en iyi seçimdi.

Film, her şeye karışan insanlar yüzünden karşı karşıya gelen 2 kapalı toplumun kavgasını izletiyor bize. Uzun zamandır herkesin ekranda görmek için can attığı Namor karakteriyle de böylece tanışmış olduk. İnsanların ısrarla Vibranyum arayışı Talokan sınırlarına gelmelerine neden olur. Namor, şehirlerinin civarında aletleriyle kazı yapanlardan memnun kalmaz. Onlara karşı savaş açmaya dünden hazırdır. Ama bir müttefiğe de ihtiyacı var. Bu müttefik, dünyanın su üzerindeki en güçlü ülkesi Wakanda’dır. Vibranyum bulan teknolojiyi -istemeden- bulan genç bir bilim kadınıyla kesişen hikaye, böylece bizi yeni bir karakterle tanıştırıyor: Riri Williams. Namor, genç mucidi bulup öldürmek isterken Wakanda, Namor ile ortak paydada buluşarak bunu engellemeye çalışır. Ancak karşıtlar sonunda çarpışır.

Film, Namor ve toplumunun kaygılarını aktarma konusunda oldukça başarılı. Aralarındaki çatışma film boyunca casus filmini andıracak şekilde ilerliyor. Bir süre herkesin ikili oynadığı bir casus filmi gibi ilerleyen hikaye, bir masumun ölümünün ardından iki dev güç arasındaki ölümüne mücadeleye dönüşüyor. Film aksiyon kısmında ilk filmdeki gibi nefis sahneler sunuyor. Özellikle sinema tarihinin belki de en havalı ve en seksi askeri birliği olan Dora Milaje’nin sahneleri, müzisyen Ludwig Göransson’un şarkısıyla birleşince tüylerimizi diken diken edecek sahneler izliyoruz. Filmin finale kadar olan kurgusu gayet güzel ilerlerken ne yazık ki savaş sahnesine gelindiğinde film biraz dağılmaya başlıyor. Aksiyon ne kadar tatmin edici olsa da bir noktadan sonra kurgu mantığını ve inceliğini kaybediyor.

Bu nedenle özellikle Shuri’nin Black Panther olmasından sonraki bölüm tamamen kopuk ve aceleye getirilmiş. Filmin kurgusunda ciddi kesintiler olduğu aşikar. Her ne kadar Dora Milaje’nin gemi sahnesindeki gösterisi izlenmeye değer olsa da sonlara doğru Wakanda halkı 300 Spartalı gibi sıkışıp kalmışken Namor’un ölümüne kavgadan döndükten sonra eve dönme çağrısı biraz saçmaydı. Aynı şekilde Namor ve Shuri’nin onur meselesi de ortalamanın altındaydı.

Açıkçası filmin körü körüne fikirleri olmaması da hoşuma gitti. Bana göre Shuri’nin Black Panther olması tamamen zorunluluktan dolayı ideal bir yönelim. Aynı şekilde film ne Wakanda’nın ne de Namor’un davasını haklı çıkarmıyor. Her iki tarafın da haklı tarafları var ve taraflar arasında her zaman olduğu gibi haksız olan da elbette biz insanlarız. Yukarıda bahsettiğim temel de bu zaten. Gelecekte insanlar ve süper kahramanlar tekrar karşılaşabilir ama bu sefer çok daha ölümcül bir şekilde olacağı aşikar. Böyle bir durumda Namor ve halkı Talokan’ı tekrar görme ihtimalimiz yüksek.

Chadwick Boseman’ın ölümünden sonra hikayenin nasıl ilerleyeceği soru işaretiydi. Wakanda Forever’ın duygusal bir proje olacağı açıktı ama kıyafeti çıkaracaklarını düşünmüyordum. Shuri’nin dediği gibi Black Panther sadece bir sembol. Captain America ve Captain Marvel gibi. Kostümün asıl sahibi ne T’Challa’yı ne de Shuri’yi. Önemli olan kostümü kimin hakettiği. Filmin bu konuda duygusal bir tercih yaptığını düşünüyorum ve maskeye değil arkasındaki isme bakalım diyerek Chadwick Boseman’a özel bir saygı duruşunda bulunuyor. Filmin hem başında hem de sonunda kostümü değil, kostüm sahibini hatırlayarak benim gibi birçok insanı duygulandırdılar. Özellikle derin bir sessizlikle karşınıza çıkan ve tamamı Chadwick Boseman’dan oluşan Marvel introsu gözlerimi yaşarttı.

Özetlemek gerekirse… Wakanda Forever, hiçbir zaman unutulmayacak güzel bir adamın ölümünün ardından derin bir üzüntü üzerine inşa edilen bir halklar savaşını konu alıyor. Talokan’da Namor ve halkıyla tanışma fırsatı bulduğumuz filmde Shuri, şartlar gereği yeni Black Panther olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Dora Milaje sahnelerinde harika iş çıkaran film, aksiyon açısından tatmin edici olsa da finalde dengesizleşerek ritmini kaybediyor. Afrika sıcağında geçen soğuk savaş ajan filmlerini andıran işleyişi her ne kadar keyif verse de sonu ne yazık ki tüm büyüyü bozuyor. Her şeye rağmen Black Panther: Wakanda Forever başarılı karakter tasarımları, dolu aksiyonu, zamana karşı mücadelesi ve doğru duygu yoğunluğuyla izlenmeye değer bir film.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Sick of Myself: Rahatsız edici, Çarpıcı, Sarkastik

Previous article

İyi Yarınlar Mümkün: Shazam: Fury of the Gods

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.