0

Ali Abbasi’nin Shelley sonrası ikinci uzun metraj filmi olan Grans ya da İngilizce adıyla Border, 91. Akademi Ödülleri’nde “en iyi saç/makyaj” dalında aday olmuştu. Ödülü alamasa da orada olmayı kesinlikle hak eden bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. İsveç ve Danimarka ortak yapımı film, son yıllarda izleyebileceğiniz en ilginç filmlerden biri. Sadece konusu değil, içerisindeki detaylar da oldukça ilginç ve ürpertici. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Border, kesinlikle izlemeye değer bir film.

Kısaca konusuna değinelim… Tina, gümrükte polis olarak çalışan, görsel ve kişilik olarak ilginç bir karakterdir. Dışarıdan bakıldığında asabi, sinirli, her an sizi dövebilecekmiş gibi duran bir yüz ifadesine sahip. Gümrükteki görevi de koklamaktır. Evet, koklamak. Kokulara karşı özel bir yeteneği olan Tina, gelen geçenin çantasında sakıncalı bir şey varsa ya da o kişi bir suç işleyecekse bunu hissedebiliyor. Onun sıradan gümrük hayatı bir gün, ona benzeyen bir adam ile karşılaşması ile tamamen değişir. Kendisinin erkek versiyonu olan Vore, aynı Tina gibi ilginç biridir. Tina ve Vore, gümrükte karşılaşmalarını dışarıda görüşmelere dönüştürür. Böylece Tina, Vore sayesinde aslında gerçekte kim olduğunu, hayattaki amacının ne olduğunu öğrenmeye başlar.

Yazımı, filmi izlemeyen insanlar da okuyacağı için tat kaçıran detaysız yazacağım ama aşağı da bir spoiler kısmı açacağım. Şimdi… İzlerken Tina’nın sıradan biri olmadığını, özellikle Vore ile karşılaştığında daha iyi anlıyorsunuz. Film de Tina’nın sıradan biri olmadığının detaylarını size bol bol veriyor. John Ajvide Lindqvist’in kısa hikayesinden uyarlanan film, son yılların en ilginç aşk hikayesini anlatıyor diyebiliriz. Agresif bir tonla başlayan film ikilinin birbirine ısınması ile yumuşuyor ama öyle sempatik bir aşka değil, değişik, garip bir renge bürünüyor. Sonrasında da başlangıcından çok daha agresif bir tona dönerek garip, nadir karşılaşılabilecek bir finale imza atıyor.

Border, İskandinav kültürünün birçok detayını filmin içerisinde barındıran bir yapım. Zaten hikaye de mitolojiden yola çıkıyor. İçeriğindeki birçok detay da mitolojiden yola çıkılarak tasarlamış. Tina ve Vore’nin şimşekten korktuğu sahne, tamamiyle Odin ve Thor mitolojisine dayanır mesela.

Spoiler kısmını en sona saklayarak, filmi beğendiğimi ve bence, sinemada ilginç tatlar arayan herkesin denemesi gerektiğini düşünüyorum. Akademi ödüllerindeki Oscar adaylığını fazlasıyla hak eden film, içerisindeki sevişme sahnesiyle de uzun yıllar aklımdan çıkmayacak. Daha önce böyle bir sevişme sahnesi yapılmadı, izlemediniz. Garantisini veriyorum. Festivalin en değerli filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm Border’ı her şeye hazır olduğunuzu hissettiğiniz boş bir vaktinizde denemenizi öneriyorum.

Spoiler

Tina’nın dış görünüşü her defasında kendisinin insan olup olmadığını size sordurtuyor. Sonunda da haklı çıkıyorsunuz. Vore ve kendisi bir Troll. Troll kültürü İskandinavya’da epey işlenen bir konu. Norveçli yönetmen André Øvredal, TrollHunter filminde bu konuyu farklı bir açıdan işlemişti. Sinemada Trollere ilk defa bu kadar yakın bir bakış attığımız film, yaşam tarzları hakkında detaylar veriyor. Şimşekten korkma sebepleri de Thor’dur. Pagan inanışlarına göre Thor, Trolleri şimşeği ile avlayacak ve öldürecektir. Bu sebeple her şimşek çaktığında Tina ve Vore, ölecekmiş gibi bir korkuya kapılıyorlar.

[collapse]

8

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

38. İstanbul Film Festivali İzlenimleri

Previous article

Game of Thrones 8. Sezon 1. Bölüm İncelemesi

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like