0

Eğlenceli bir B filminin, gişe rekortmeni bir film kadar ses getirmediği bir dönemde yaşadığımızı söylemek üzücü. Alışılmışın dışında bir konsepte sahip yeni ve orijinal bir hikayenin heyecan yaratması gerekir. Elizabeth Banks‘in Cocaine Bear (Kokain Ayısı) ‘nda tam da beklediğimiz şeyi bulamıyoruz ama azıcık da olsa bizi mutlu ediyor ve karakterler arasındaki mizahı son derece iyi işliyor.

Gerçek bir hikâyeye dayanan bu film, yanlışlıkla kokain kullanan bir ayıyla ilgili dengesiz bir doğa belgeseli gibi hissettiriyor. Bazı alt planlar işe yaramıyor çünkü genel hikaye yeterince geliştirilmemiş. Ancak annelik ve kadınların çocukları için katlandıkları zorluklarla ilgili hikayesi, filmin en güçlü yanı.

Cocaine Bear‘ın senaristi Jimmy Warden‘a ilham veren şey ‘Pablo Escobar‘ hakkında bir tweet’ti. Warden’in kafasında olan ise bir ayının kokain aldıktan sonra ölmeyip de, Drunken Master filmlerindeki Jackie Chan gibi, her kokain alışında daha güçlü hale gelmesiydi.

Cocaine Bear‘ın hikayesinden bahsedecek olursak, filmde üç farklı yol ayının yaşadığı ormana çıkıyor. Eddie (Alden Ehrenreich) ve David (O’Shea Jackson, Jr.) öldürülmemek için kokain almak zorunda olan iki uyuşturucu satıcısı ve peşlerinde olan dedektif (Isiah Whitlock Jr.) onları aramaktadır. Bir diğer taraftan, iki çocuk olan, Deidre (Brooklynn Prince) ve Henry (Christian Convery), anneleri Sari’nin (Keri Russell) haberi olmadan resim yapmak için patikanın ortasındaki şelaleye gitmek üzere okulu asarlar.

Tüm bunlar olurken, korucu Liz (Margo Martindale) ve bazı farklı suçlular olaya bir şekilde dahil olurlar çünkü burası onların bölgesidir. Filmdeki en güçlü anlatı, çocukların hikayesi ilgili. Çünkü onlarla daha uzun süre kalıyoruz ve annenin onları geri alma yolculuğu muhtemelen diğerlerinin arasında en ilişkilendirilebilir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ek hikayeler de, kontrolden çıkmış bir ayının anlatıldığı bu filmde en çok ihtiyaç duyulan mizahı dahil etmesine yardımcı oluyor.

Banks bu filmde aksiyon konusunda harika seçimler yapıyor. Bazı sahnelerde ayının ortaya çıkışında iyi bir gerilim vardı. Bir şeyin pusuda olduğunu hissettiren ince hareketler ve ardından gelen çarpma sesi ayı saldırısının sürprizini artırıyor. Öldürmeler de bu filmin etkileyici yanlarından. Cinayetler yaratıcı, çılgınca ve komikti. Uzuvlar uçuyordu ve ayı insanlara farklı şekillerde vahşice saldırıyordu. Ayı ne kadar çok kokain bulursa, onu o kadar çok desteklemeye başlıyorsunuz. Ayının dişi olduğunu öğrendiğimizde, annelik ve ne olursa olsun yavrularını korumakla ilgili hikaye bizi daha fazla içine çekiyor.

Cocaine Bear, yüzünüze kocaman bir gülümseme yerleştirecek yüksek tempolu, komik bir aksiyon-gerilim filmi olmuş. Konseptin absürt olması yüzünden, aptalca bir eğlence izliyoruz. Oyuncuların hepsi birlikte oldukça iyi çalışıyor ve karakterler, her grubun parlama anına sahip olması için ormana erken ulaşıyor. Ehrenreich ve Jackson, Jr en iyi arkadaşları canlandırırken çok iyi bir kimyaya sahiplerdi, Korucu rolündeki Martindale çok komikti çünkü ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ve son zamanların en büyük uyuşturucu satıcısı Ray Liotta o kadar iyiydi ki, sonunda ayıyı desteklemenizin nedeni oydu.

Filmin sonu, ebeveynliğin ne kadar zor olabileceğini ve ebeveynlerinizle aranızdaki bağın zorlayabileceğini gösteriyor. Elbette bunu gerçekten çok iyi bir şekilde gösteremiyor olsa bile bizi düşünmeye itiyor. Bununla birlikte, şunu görüyoruz ki ebeveynlerin bize öğretebilecekleri bir şeyler her zaman var ama döngüyü değiştirmek ya da aynı yolu izlemek bize kalmış.

Erdi Yunus G.

Ari Aster’in yeni filmi Korkuyorum’dan yeni tanıtım!

Previous article

Missing: İnternet Çağında Gerilim Deneyimi

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.