0
Bizi Instagram'da Takip Et
7.5

Dünya prömiyerini Berlin International Film Festival‘de yapan ve 31 Mayıs’da ise ülkemizde vizyona girecek olan Crossing, Levan Akin‘in yükselişteki kariyerine eleştirmenler tarafından yepyeni, taze övgüler ekledi. Katinkas kalas (2011) ve Cirkeln (2015) ile kariyerinin başlarında pek ses getiremeyen Akin, And Then We Danced (2019) ile kendini dünyaya tanıtmayı başarmıştı.

And Then We Danced‘in başarısı onu Interview with the Vampire‘ın yeni uyarlamasına kadar taşıdı ve dizinin ilk sezonunda 2 bölümü başarıyla yönetti. Hatta 2. sezonda da 2 bölüm daha yöneteceği kesinleşti.

Şu sıralar yeni filmi Crossing ile gündemde olan Levan Akin, kariyerinin en çok övülen filmi ile festivalleri gezmeyi hazırlanıyor. Gerek izleyiciler, gerekse de eleştirmenler tarafından övgüyle bahsedilen filmin, gelecek sene “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar için şansı olacak mı bilinmez fakat olmasını umuyoruz.

Crossing Film İnceleme | Arakat Mag

Acı-Tatlı, Özlem ve Keder Dolu Bir Yolculuk

Emekli bir öğretmen olan Lia (Mzia Arabuli), uzun süredir kayıp olan yeğeni Tekla’nın Türkiye’de olabileceğini öğrenince, komşusu Achi (Lucas Kankava) ile onu bulmak için birlikte yola çıkarlar. Lia ve Achi, İstanbul’da bağlantılar ve olanaklarla dolu bir arayışa başlarlar fakat bulunmayı hiç istemeyen birini aramak düşündüklerinden daha zordur. Bu zorluğu biraz olsun hafifletecek olan ise trans hakları için mücadele eden avukat Evrim’dir (Deniz Dumanlı). Lia ve Achi, şehrin arka sokaklarında ilerlerken Tekla’yı bulma umudu bazen çoğalacak, bazen ise azalacaktır.

Levan Akin, Crossing ile sadece farkındalık yaratmakla kalmıyor, çok önemli bir filme de imza atıyor. Mzia Arabuli ve Lucas Kankava profesyonel oyuncular olarak karşımıza çıkıyorlar fakat baktığınızda 1954 doğumlu olan Arabuli, daha önce sadece 9 projede yer almış ve hiçbiri tanınmış filmler değil; Kankava‘nın ise ilk uzun metraj deneyimi. Tıpkı Deniz Dumanlı gibi geri kalan tüm oyuncular ise bu filmde ilk kez deneyim kazanıyorlar, en güzel yanı ise harika iş çıkarıyorlar. Çünkü hikayeyle ilgili her şeyin samimiyetini en tepeye çıkarıyorlar.

Akin, oyuncu seçmelerini bağımsız bir internet gazetesi olan Artı Gerçek‘e verdiği röportajda şöyle aktarıyor:

Deniz’i ilk gördüğümde daha küçük bir rol için seçmelere gelmişti. Profesyonel oyuncu değildi. Fakat inanılmazdı. Bence o bir star. Oyuncu seçmenin çok zor olduğu bir filmdi. Hatta neredeyse imkansızdı diyebilirim. Çok uzun sürdü. Olabilecek en iyi kombinasyonu tutturmak için üzerinde çalıştığımız birkaç farklı oyuncu kadromuz vardı. Çok çok uzun zaman aldı. Çünkü düşünsenize, üç harika ana karakter bulmanız gerekiyor ve aynı zamanda bu karakterlerin birbirleriyle de iyi bir köprü kurmaları gerekiyor; sonra bir de etraflarındaki daha küçük rolleri olan karakterleri de bulmamız gerekti derken epey zor bir süreçti.

Gürcü ve Türk kültürünün harika harmanlandığı filmde Akin, Lia, Achi ve Evrim üzerinden filmin merkezini oluşturuyor. Lia, bir trans birey olan yeğeni Tekla’nın arayışındayken, Achi ise kendi hayatını kurmak için fırsat kollamaktadır. Lia, özlem, keder ve pişmanlıklarla dolmuş, Tekla’yı bularak, onunda yanında olarak yeniden doğruyu yapmanın, geçmişi kapamanın peşindedir. Achi ise kaldığı evde oldukça zor zamanlar geçiren, Lia’yı bir kaçış yolu olarak gören bir gençtir. Kendi arayışlarının peşinden birlikte yolculuğa çıkan bu ikili, zaman geçtikçe acı-tatlı bir bağ kuracaklardır. O acı-tatlı bağa,  hem avukat adayı bir trans birey olarak hayatını kazanmaya çalışan, hem de pembe hayat gönüllüsü olarak çalışan Evrim de dahil olacaktır.

Crossing Film İnceleme | Arakat Mag

Ötekileştirilmiş, Kıyıdaki İnsanlar

Levan Akin, aşık ve çocukluğundan beri parçası olduğu İstanbul’da uzun zamandır film çekmek istiyordu ve çıkan sonuç kesinlikle çok başarılı. Crossing, hem kuir sinema için, hem de İstanbul gerçekliğine dair birçok önemli mevzu vaat ediyor.

Yönetmen, dayanışma ve farkındalık gibi iki çok önemli konuya parmak basarken, trans bireylerin yaşamına dair başarılı bir hikaye anlatıcılığı sunuyor; bunu da Lia ve Achi’nin yanına Evrim’i ekleyerek, üçüncü bakış açısı sunarak yapıyor. Aynı zamanda, Crossing‘de birbirinden farklı üç farklı hayatı tek konuda birleştirirken, o üç farklı hayatın zorluğunu duygusal bir bütünlükte birleştirerek sağlıyor.

Üçüncü bakış açısı olarak Evrim, bu çok yönlü hikayenin kalbi diyebiliriz. Evrim, bir LGBTİ+ filmi olarak Crossing‘in farkındalık kazandırmaya çalıştığı her noktayı aydınlatıyor. Onunla, ne kadar iyi ve başarılı biri olursa olsun asla saygı görmeyen bir karakterin kapılarını aralıyoruz, özel hayatının karmaşıklığına göz atıyoruz ve en önemlisi, İstanbul’un girilmeye korkulan arka sokaklarını ziyaret ediyoruz. Bu heyecan dolu, 24 saat yaşayan şehrin kıyısında kalmış, ötekileştirilmiş insanlarının zorlu hayatlarına konuk oluyoruz.Crossing Film İnceleme | Arakat Mag

Bulunmak İstemeyen Hayatlar

İstanbul’u bir fırsat olarak görüp burada hayat kurmanın yollarını arayan Achi ile şehrin bambaşka yönlerini keşfederken, Evrim ile LGBTİ+ bireylerinin zorlu yaşam şartlarını görüyor, Lia ile birlikte ise tıpkı Evrim’in hikayesinde konuk olduğumuz gibi, tekrar o zorlu yaşam şartlarını ziyaret ediyoruz.

Lia kapı kapı gezerken, İstanbul’un yine başka bir gerçekliği ile yüzleşiyoruz. Lia’nın araladığı her kapı, içine girdiği her ev bulunmak istemeyen hayatlara ait. Bir şekilde yaşamlarını sürdüren o hayatlar, tıpkı kayıp Tekla gibidir. O hayatlar da sırra kadem basmıştır. Belki de başka Lia’lar, bambaşka Tekla’ları özleyip arıyordur ve İstanbul’a gelip, bu şehirde kaybolmayı tercih eden o insanların haberleri dahi yoktur.

“İstanbul’u İstanbul yapan, insanlarının çeşitliliği ve bu çeşitliliğin bir arada yaşayabilmesidir.” der Orhan Pamuk. Fakat İstanbul bunu başarıyor mu? Başka kökenden ve kültürden insanlarla bir aradayız ve yaşamlarımız her noktada kesişiyor. Ama hala cinsiyetçiliği, homofobikliği yenmiş durumda değiliz.

Kaybolmayı Tercih Edenlerin Şehri: İstanbul

“Gürcüce ve Türkçe cinsiyetsiz bir dildir.” diye açılıyor Crossing. Gerçekten de Türkçe, Altay dillerinin Türk Dil Grubu kategorisinde yer alan bir dil olarak dilbilgisel cinsiyet bulundurmamaktadır. Akin, iki kültürü bir araya getirdiği filmde, daha başlangıçta vurgu yapmak istediği noktaları o iki kültüre ait dil üzerinden müthiş biçimde yapıyor.

Film ilerledikçe, üç ana karakter üzerinden şekillendikçe, İstanbul’u kaybolmayı tercih edenlerin şehri olarak görüyoruz. Crossing‘in çekim mekanları da tam olarak bunu yansıtıyor. Karanlık, kirli, başka dünyadan insanların adım atmaya korkacağı yerlerde geçiyor bu film. O adım atılmaya korkulan yerler ise başka insanların tüm dünyası haline geliyor.

Levan Akin‘in yeni filmi Crossing, İstanbul’un kıyısında kalmış, ötekileştirilmiş, görmezden gelinen insanlarına yazılmış bir aşk şiiri. Özlemle, pişmanlıklarla ve yeni arayışlarla örülmüş bir yolculuk filmi. Gerek hikaye anlatıcılığıyla, gerek mükemmel Türkçe şarkı seçimleriyle, gerek karakterlerin ele alınışıyla, gerekse de Akin‘in muazzam yönetmenliğiyle Crossing, gözünüzden kaçmaması gereken, başarılı ve önemli bir film.

Ferit Doğan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Garfield Movie: Yeni Nesil Obur Kedi

Exhuma: Folk Horror Türüne Bir Aşk Mektubu

 

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

The Garfield Movie: Yeni Nesil Obur Kedi

önceki yazı

The Rogue Prince of Persia: Modernize Bir Geri Dönüş

sonraki yazı

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

Bunlar da ilginizi çekebilir

daha fazla Film Eleştirisi