0

Tarihinde sinemaya endüstriyel açıdan en çok önem veren ülke Amerika’dır. Hollywood stüdyo sistemi, birçok türde ve konuda film çekerken Amerika tarihine dair projeler üretmeyi de önemser. Öyle ki, bu durum günümüzde dijital platformların da önemsediği konulardan biridir. Bu yılın başından itibaren düzenli olarak Amerika tarihi (ya da siyaseti) konulu birçok dizi ve film Netflix’te gösterime girdi. Mini diziler arasında ise American Primeval ve Zero Day bunlardan ilk akla gelenleri. Bu diziler arasına bir yenisi daha eklendi: Death by Lightning.

Dizi, 19. yüzyılın sonlarına doğru suikasta uğrayan ve sonucunda ölen Amerika başkanı James A. Garfield’ın hayatının bir bölümüne odaklanıyor. Death by Lightning’in konusunun gerçek olaylara dayanması bir yana, aynı zamanda bir kitap uyarlaması olduğunu yazının hemen başında belirtmem gerek. Dizinin senaryosu, Amerikalı gazeteci ve yazar Candice Millard’ın ödüllü kitabı Destiny of the Republic: A Tale of Madness, Medicine and the Murder of a President‘tan hareketle yazılmış. Millard’ın katkılarına ek olarak, dizinin senaristi ise Mike Makowsky. Yönetmen koltuğundaysa Captain Fantastic (2016) filmiyle tanınan Matt Ross oturuyor.

Death by Lightning, yukarıda da söylediğim üzere eski ABD başkanı James A. Garfield’ın hayatının sadece bir bölümüne odaklanıyor. Dolayısıyla, dizinin bir biyografi olduğunu zannedenler yanılırlar. Yine de odaklanılan süre zarfı, suikasta uğramış bir devlet başkanının hayatına dair çok şey söylüyor.

Death by Lightning Dizi İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Mike Makowsky Andrew Hefler Christine Grace Szarko Guy Roberts

Başkan Olmak İçin Doğmak

Death by Lightning’in henüz ilk bölümünde görünen ve yoğun şekilde işlenen bir tema var: siyaset. Ohio’da bir çiftlik evinde doğan Garfield’ın (Michael Shannon) zaman içerisinde koca bir ülkenin zirvesine nasıl çıktığını adım adım anlatan bir dizi izliyoruz. Bu ilerleme sırasında Garfield yalnızca tarihi ve politik bir figür olarak değil, aynı zamanda idealist bir entelektüel, savaş gazisi ve halkın içinden gelen bir lider olarak resmediliyor. Onun öyküsü; güç hırsının değil, adalet duygusunun ve ahlaki kararlılığın temsili olarak işleniyor.

Dizinin temposu, Garfield’ın başkanlığa geliş süreci boyunca yükselen bir gerilim çizgisi izliyor. Çevresindeki politik figürler, çıkar çatışmaları ve hizip mücadeleleri arasında, Garfield’ın ilkeleri giderek daha kırılgan bir zemine oturuyor. Ancak bu kırılganlık, karakterin inançlı doğasını zedelemiyor. Aksine, onun sessiz direnişini daha görünür kılıyor. Dizi, Garfield’ın iç dünyasındaki ikilemleri dışsal çatışmalardan çok daha yoğun bir şekilde işliyor.

Önce kendi partisi içerisinde sivrilmesi, daha sonra ise ABD başkanlığına aday olması ve seçimleri kazanması, onun hırsından ziyade zamanın ve ortamın onu çağırması gibi işleniyor. Amerika halkı, sanki doğru zamanda doğru adamı bulmuş gibi oluyor. Dizinin bunu abartılı bir senaryo ya da oyunculuk performansları üzerinden değil, tarihsel gerçeklikle başardığını söyleyebilirim. Çünkü dizide rol alan hemen hemen herkes gerçek. Elbette dizinin kurgu dışı bir kitap üzerinden ortaya çıkması da bunda etkili.

Death by Lightning’in en sevdiğim yanı, bir biyografi olmamasına rağmen Garfield’ın insani yanını iyi aktarabilmiş olması. Onun ailesiyle ya da arkadaşlarıyla olan ilişkisini izlerken, aynı zamanda siyasi bir figür olan Garfield’ın sosyal çevresini tanıyıp aradaki değişimi görebiliyoruz.

Death by Lightning Dizi İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Mike Makowsky Andrew Hefler Christine Grace Szarko Guy Roberts

İki İyi Merkez Oyuncu

Karakter merkezli bir dizi ya da filmde doğal olarak en öne çıkan konu oyunculuklar oluyor. Bu açıdan, Death by Lightning’de dizinin üzerine kurulduğu Başkan Garfield karakterini canlandıran Michael Shannon’a büyük bir iş düşüyor. Shannon‘ın hayat verdiği Başkan, soğukkanlı (ve hatta snop) bir liderden ziyade, düşünceli bir entelektüel olarak biçimleniyor. Shannon, karakterin içsel çatışmalarını büyük jestlerle değil, sessizlikle ve ölçülü ifadelerle yansıtıyor. Özellikle kitlelere yaptığı konuşmalarında belirgin bir ahlaki tutarlılık hissediliyor. Bu da Garfield’ın politikadan ziyade vicdanla hareket eden bir figür olduğunu gösteriyor.

Suikasta uğrayan bir liderin anlatıldığı dizide elbette suikastçıya da ihtiyaç var. Yazıda spoiler vermemek için adından pek bahsetmediğim ama özellikle 3 ve 4. bölümlerde gözüken Charles Guiteau karakteri, dizinin en ilginç adamı olarak karşımıza çıkıyor. Matthew Macfadyen’in canlandırdığı bu karakter, hikâyenin karanlık yüzünü temsil ediyor. Macfadyen, bu karakteri abartıya kaçmadan, içsel bir dengesizlikle ve ürpertici bir sakinlikle canlandırıyor. Tipik bir antagonist olarak canlandırılmayan Guiteau, biraz da “köyün delisi”  gibi konumlandırılıyor. Bu da hikayeyi bir “kral-soytarı” karşıtlığına dönüştürüyor.

Death by Lightning Dizi İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Mike Makowsky Andrew Hefler Christine Grace Szarko Guy Roberts

Güçlü Bir Atmosfer

Prodüksiyon tasarımı, tarihi dizi ve filmlerde belki de en önemli konuların başında gelir. Döneme uygun kıyafetler, teknolojinin kullanımı, kullanılan dil, oyuncuların hal ve hareketleri… Death by Lightning, bu konuda oldukça özenli bir dizi. Kurduğu atmosferle sadece tarihsel bir periyodu canlandırmakla kalmayıp dönemin ruhunu da iyi yansıtıyor. Dizinin teknik yapısı, tıpkı 19. yüzyıl Amerika’sının buharlı, kasvetli havası gibi yoğun bir biçimde izleyicinin üzerine çöküyor.

Yönetmen Matt Ross, dönemin hem siyasal hem de fiziksel karanlığını yansıtan bir sinematografi tercih ediyor. Loş ışıklar, yağmurun ıslattığı taş yollar, gaz lambalarının solgun sarısı, dizinin tonunu belirliyor. Kamera, çoğu zaman karakterlerin yüzlerine yakın konumlanarak, kişilerin içsel çalkantılarını yansıtıyor. Buna karşın politik kargaşa ise geniş planlarda, kalabalığın içindeki sıkışmışlıkla veriliyor.

Kamera dili çoğu zaman sakin ama ölçülü bir gerilim barındırıyor. Özellikle seçimlerin yapıldığı, sandıkların kurulup insanların oy verdikleri anlar, dizinin gerilimini oluşturan sahneler oluyor. Tam olarak burada eklemem gereken bir şey var: Dizi, gerilimini sadece teknik unsurlarla değil, onun öncesinde diyaloglar üzerinden kuruyor.

Death by Lightning’in övülesi yanlarına uzun planlarını, kesintisiz diyalog sahnelerini ve neredeyse teatral kompozisyonlarını da eklemem gerek. Bunlar, hem izleyiciyi dönemin yavaş ritmine adapte ediyor hem de politik entrikanın ağırlığını hissettiriyor.

Dizi İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Mike Makowsky Andrew Hefler Christine Grace Szarko Guy Roberts

Böyle Olmasa Mıydı?

Yazının bu bölümüne kadar uzun uzun övdüğüm diziye dair belki de en büyük eleştirimi sona sakladım. Bana kalırsa, bu yapımın en temel sorunu bir mini dizi olması. Toplamda 4 bölümden oluşan ve bölümleri ortalama 50 dakika olan bir dizi pekala bir film de olabilirdi. 3 saatlik iyi çalışılmış bir film olsa çok daha iyi bir iş çıkacağını söylemem gerek. Üstelik konusu ve konusunu işleyişi de buna oldukça müsait.

Ridley Scott’ın Napoleon (2023) filmini bir düşünün. O filmi pek sevmeyenlerdendim. Sebebi de her 15-20 dakikada bir birkaç yıl ileri giderek Napoleon’un tüm hayatını anlatmaya çalışarak tuhaf bir anlatım dili kurmasıydı. Bu senaryo tipi, bende bir film izlemekten ziyade peş peşe sıralanmış belgesel parçaları seyrediyormuşum hissi uyandırıyor. Bunun böyle tercih edilmesinin sebebi, “kişinin hayatının uzun bir dönemine odaklanılması” elbette. Ama Death by Lightning’in böyle bir kaygısı yok. Çünkü zaten oldukça sınırlı bir dönemi anlatmayı amaçlayan bir yapım. Bu da zaten dizi olarak 4 bölümde anlatılabilmiş. Bu açıdan Death by Lightning‘i “Keşke mini dizi değil de film olsaydı.” dediğim yapımlar içerisine eklediğimi belirtmem gerek.

Her şeye rağmen, Netflix’in tarihi ve politik dizilerinin genelini düşünürsek Death by Lightning sevdiğim bir yapım olarak aklımda kalacak. Tarihi veya politik film ve dizi izleyenlerin beğeneceğinden şüphem yok.


Can Ahmet Çelik‘ın diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Perfect Neighbor: Korku, Irk ve Hukuk Arasında

Monster: The Ed Gein Story: Delilik ve Merhametin Kesişimi

Can Ahmet Çelik
Selçuk Üniversitesinde Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitede aynı bölümde yüksek lisans yapıyor. Düzenli olarak okuyor, izliyor ve yazıyor.

Eleanor the Great: Çalınmış Travmanın Bedeli

önceki yazı

The Witcher 4. Sezon: Felaketin Eşiğinde

sonraki yazı

Yorumlar

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar da ilginizi çekebilir