0

“Değeri Yeterince Bilinmemiş Oyunlar!” gibi iddialı bir başlık atınca akla ilk gelen oyunlar genelde az satış yapmış iyi oyunlar olur fakat durum bundan ibaret değil. Bazı oyunlar için bu tam tersi bile denebilir. Oyunların satışları ile övgüsünün her zaman doğru orantılı olduğunu söylemek mümkün değil zira.

Bu listedeki bazı oyunlar gerçekten çok iyi satış yaparken bazılarının geliştirici firması battı. Bazıları -benim fikrimce- haksız eleştirilere maruz kaldı, bazıları ise sevilmesine rağmen yeterince övülmedi. Bu yüzden bu listeyi yaparken sayıları bir kenara koyarak bu listeyi hazırladım, bu oyunların öz değerlerine göre listede yer vermeye çalıştım. Dikkate aldığım bir diğer kriterse listedeki oyunların ülkemizdeki popülaritesi oldu. Hadi başlayalım!

Return of the Obra Dinn

2018 yılında Lucas Pope tarafından bulmacalı macera türündeki oyun Return of the Obra Dinn, Pope’un ikinci oyunu olarak çıkış yaptı. İlk oyunu olan Papers, Please elde ettiği büyük başarıdan sonra kendisine küçük bir kitle edinen Amerikalı oyun geliştiricisinin ikinci oyunu, tıpkı ilk oyunu gibi kendine has oynanış, sanat dizaynı ve anlatısı ile övgülere layık görüldü. 

Oyun sizi 1807 yılında Doğu Hindistan Şirketi adına çalışan bir sigorta müfettişi olarak başlatıyor. Şirkete ait beş yıl önce kaybolan ticaret gemisi The Obra Dinn‘in yeniden ortaya çıkması ile hikaye başlıyor. FPS kamera açısıyla hayalet gemiyi araştırdığınız bu oyunda amacınız gemiden gizemli şekilde kaybolan 60 kişiye ne olduğunu öğrenmek. Oyun aynı zamanda 1-bit monokrom grafik dizaynını kullanarak gerilimli ve noir bir atmosfer oluşturmayı da başarıyor.

Star Wars: Knights of the Old Republic II

Knights of the Old Republic birçok kişiye göre yapılmış en iyi video oyunlarından biriydi. Serinin ikinci oyununun değerinin yeterince bilinmemesi de bu önyargıdan kaynaklanıyor aslında. Eğer siz de bu önyargıya kapılanlardansanız ateş etmeye başlamadan önce birkaç şey söylemek isterim.

Knights of the Old Republic II ya da kısa adıyla KOTOR2, Obsidian tarafından geliştirilen bir rol yapma oyunuydu. Dönemin tartışmalarını hayal bile edemiyorum doğrusu. Star Wars gibi bir markayı Baldur’s Gate‘in yaratıcısı BioWare’dan alıp, fanların gözünde rakibi gibi konumlandırılabilecek Black Isle Studio‘nun devamı olan Obsidian‘a vererek o dönemin forumlarında ne gibi kavgalara sebep oldular acaba? 

Benim gözümde her iki oyunun da konumu kendisine has bir yerdedir. İlk oyun bir RPG oyunu olarak daha iyi bir konumdaysa, ikinci oyun da karakterleri ve Star Wars evrenine getirmeye çalıştığı tutarlılık ile oldukça akıllı bir eserdi. Son üçlemenin ikinci filmi the Last Jedi‘nin yapmaya çalışıp da yapamadığı birçok şeyi başarılı yapmasıyla da kalbimizde taht kurmuştu. Seviyoruz seni KOTOR2!

Vampire: The Masquerade Bloodlines

Vampir konsepti, kitlelerce karşılığı olan ama video oyun formatında dikiş tutturamayan bir konsept. Vampire: The Masquerade, başarıya en çok yaklaşan oyun olmasına rağmen bu başarıyı yakalayamayan vampir konseptli oyunlardan biri.

Troika Games tarafından yapılan Bloodlines, bir rol yapma FPS oyunuydu. Oyunun aksiyon ve FPS kısımları ne kadar zayıfsa, rol yapma kısımları o kadar güçlüydü. Bir kan emici vampiri canlandırdığımız bu oyunda, yedi klan (class) mevcut. Her bir klanın kendine ait özellikleri bulunmakta ve bunlar oyunu oynama şeklinizi değiştirmekte. Bu özellik sayesinde oyunculara gerçek bir rol yapma deneyimi sunuyor.

Core Keeper

Core Keeper listedeki oyunlardan biraz farklı bir yere sahip. 2021 yılında Pugstorm adında ufak bir firmadan çıkan oyun, içinde rol yapma ve hayatta kalma ögelerini başarılı bir Sandbox deneyim ile birleştirmesiyle çıktığı ilk hafta büyük bir sükse yapmıştı. Geliştirici firma 30 Haziran 2022 yılı itibariyle 1 milyon satışa ulaştıklarını açıklamışlardı.

Erken erişimde olan ve her güncellemede daha çok gelişen oyun, Steam’de hala cüzi bir fiyata satılmakta olan oyun ilk intibası nedeniyle fiyatını hak etmiyor gibi görünse de verdiğiniz her kuruşu hak ettiğini düşünüyorum.

Batman: Arkham Origins

Arkham serisinin üçüncü ve ara oyunu, kronolojik olarak ilk oyunu olan Batman: Arkham Origins, çıktığı dönem Rocksteady‘nin göz bebeği olmasına rağmen serinin günah keçisi olmuştu. Bunun nedeni, 2013 yılında bu sefer orijinal yapımcıdan değil, WB Games Montreal tarafından geliştirilmesiydi. 

Oyun, Noel arifesi gecesinde başlıyor. Kara Şövalye’nin varlığı Gotham Şehri’nde bir muamma, bir rivayettir. Oyunun başında Kara Şövalye, Blackgate Hapishanesi’nde çıkan bir isyanda peşinde suikastçiler olduğunu öğrenir. Yeraltı suç lordu Black Mask, kellesine $50 milyon değerinde ödül koymuştur. Genç Bruce Wayne, bunu bir meydan okuma olarak kabul eder ve onun peşine düşer. Bu yolda birçok ikonik karakter ile tanışacak, yeni düşmanlar ve dostlar edinecektir.

Batman: Arkham Origins çıktığı günden itibaren haklı-haksız birçok eleştiriye maruz kaldı. Bunlardan katıldıklarım da var. Oyun inovatif değil, mekaniklerine pek bir şey katmıyor. “Eğer bozuk değilse, tamir etme” düşüncesi ile ilerliyor. Rocksteady hali hazırda devrimsel bir mekaniği önceki oyunlarında sunmuştu. Oyun bu mekaniklere ufak eklemeler yapıp savaşları kolaylaştırırken aynı zamanda daha akıcı hale getiriyor. Bunu bir kazanım olarak sayabilirim.

Bunun yanı sıra oyun Batman: Arkham serisinin en iyi hikaye çizgisine sahip. Bir çizgi roman sever olarak bu oyunda Troy Baker tarafından seslendirilen Suçun Palyaço Prensi‘nin gelmiş geçmiş en iyi edebi reenkarnasyonundan biri olduğunu düşünüyorum. 

The Messenger

Listeye almakta en tereddüt ettiğim oyun The Messenger oldu. Sabogate Studio tarafından 2018 yılında piyasaya sürülen The Messenger, fragmanlardaki vaad ettiği oynanış itibariyle herkesi heyecanlandırmıştı. Sonrasında oyunu oynarken eksik bir şeyler olduğunu hissettim. Bunun nedeni kötü bir oyun olmasından değil, alametifarikasının ortaya çok geç çıkıyor olması.

Oyunu klasik bir 2D platform oyunundan ayıran mekanik, zaman yolculuğu mekaniği. Oyunun ilk yarısına kadar 8-bit NES grafikleri ile gittiğimiz oyun, oyunun ikinci yarısında bize zaman yolculuğu mekaniğini tanıtıyor ve belirli yerlerde 16-bit grafiklere geçiyoruz. Bununla beraber oyun bir Metroidvania‘ya dönüşüyor. 

Eğer The Messenger, bu mekaniği oyuncunun kontrolüne bıraksaydı ve bu kadar oyuncuya geç tanıtmasaydı çok daha iyi bir oyun olabilirdi. Bu elbette bir temenni. Oyun, hala çok iyi ve daha fazla oyuncuya ulaşmayı hak ediyor.

Cuphead

Cuphead çok özel bir oyun. 2017 yılında Studio MDHR tarafından geliştirilen Cuphead, bir sanat eseri. En basit anlatımıyla “kauçuk hortum animasyonu” tarzından esinleyerek yaratılan oyun, görselliğiyle öne çıktı. Adını karakterlerin duygularını vurgulamak amaçlı kol ve bacakları olarak lastik hortumların kullanılmasından almaktadır. 

Çocukluğumuzun çizgi filmleri Tom ve Jerry, Temel Reis gibi çizgi film serileri de bu stilde yapılmıştır.

Son dönemde Adventure Time ve Buz Devri de bu animasyon stilinin bazı elementlerini kullanmıştır. 1930’larda ABD’de standart haline geldikten sonra, Walt Disney’in daha gerçekçi animasyonları ile beraber popülerliğini kaybetmişti. 

İşte bütün bunlardan sonra, Cuphead ortaya çıktı. Tam anlamıyla ölmüş olan bu tarzı tek başına canlandırdı desek yanlış olmaz. Oyunun tatlı ve çizgi filmi andıran görünüşü sizi yanıltmasın, keza oyun en az bir Soulslike kadar zor. Görsel kimliği, sürrealist mizahı ve sempatik karakterleri ile Cuphead’i sevmemek gerçekten çok zor.

Cuphead tam şu anda hak ettiğinin altında bir fiyattan satışta. Netflix’de 3 sezonluk “The Cuphead Show!” adlı bir dizisi de bulunan oyun, listede ısrarla önerdiğim oyunlardan biri.

Fallout: New Vegas Değeri Yeterince Bilinmemiş Oyunlar

Fallout: New Vegas

Geldik listenin son oyununa… Bir noktada listeyi yaparken aklıma gelen ilk oyun olan Fallout: New Vegas bu listede belirecekti. Fallout: New Vegas, Obsidian Entertainment tarafından 2010 yılında piyasaya sürüldü. Çıktığı dönemde bazıları tarafından “Fallout 3′ün üzerine hiçbir şey koyamayan yarım bir DLC” olarak tanımlanmıştı. Yıllar sonra herkes serinin en iyi oyunu olduğunu anladı. 

Bu oyunla ilgili iddiam, kusursuz olduğu yönünde değil kesinlikle. Çıktığı döneme göre grafikleri oldukça kötüydü ve çok fazla bug barındırıyordu fakat tüm bunlar bile oyunun iyi yaptığı şeyleri gölgeleyemedi.

Fallout çok köklü bir rol yapma serisi. İlk iki oyunu yapan firmanın batmasıyla oyunun hakları Bethesda tarafından satın alındı. Bethesda bu seriyi kısırlaştırarak basitleştirdi ve rol yapma kısımlarını kesip attı. Bu da benim gibi rol yapma oyunları seven insanlar için son derece antipatik bir hamle olarak yorumlandı. Fallout 3‘ün çıkışından iki sene sonra, aynı mekanik ve grafiklerle çıkan Fallout: New Vegas’ın Bethesda‘ya cevap niteliğinde olması benim oyuna dair en çok hoşuma giden şeylerden biri. Metni o kadar kaliteli, görevlerinin her biri o kadar nüanslı ve içi o kadar dolu ki Fallout 3 yanında çocuk oyunu gibi kalıyor. 

Sona Doğru

Listenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Eğer yapabilseydim buradaki her bir oyundan daha uzun bahsetmek isterdim, çünkü bunu hak ediyorlar. Yazının başında dediğim gibi, kriterim ne kadar sattığı ya da puanlardan ziyade oyuncuların üzerinden bıraktığı etki. Burada bulunan her oyunun olması gerektiğinden daha az oynandığına inanıyorum.

Uğurcan Çağlayan‘ın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Birbirinden Güzel 6 Türk Yapımı Oyun!

İhanetler Zinciri: Cyberpunk 2077 Phantom Liberty

 

Uğurcan Çağlayan

Uzak, Umursamayacağımız Kadar Uzak Bir Galakside: Ahsoka

Previous article

İllüzyonun Rengi: Perfect Blue

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like