0
Uzun bir süredir genel yayın yönetmenliğini yaptığım Arakat Mag, Nisan’dan bu yana daha planlı ve fazlasıyla güncel bir şekilde ilerliyor. Yıllardır sinemaya sevgisi kat kat artan, heyecanı hiç sönmeyen biri olarak şimdi bu noktada olmak kısa bir süre önceye kadar hayallerimin arasında bile değildi. Filmekimi ise benim için bambaşka bir olay.

Ekibimizle bir plan yaptık ve bu yıl seçkide yer alan filmlerin çoğu için incelemeler yazmaya karar verdik. Bu uzun süreli çalışmanın bir parçası.  Festival sürecinde ve sonrasında da siz değerli okurlarımızla birlikte yürümeye devam edeceğiz. Arakat Mag’e hoş geldiniz.

Nordik Sinemanın Aranan Yüzleri

Eskil Vogt, Valdimar Jóhannsson, Hlynur Pálmason, Joachim TrierNordik yönetmenleri seviyoruz. Bu liste böyle uzayıp gider fakat öyle bir isim var ki; ki kendisi Kristoffer Borgli. İlk uzun metrajı Sick of Myself  ile rüştünü direkt ispatlamış,  A24 ile 2. filmi Dream Scenario için sözleşme imzalayarak da bizi yeni bir heyecanın içine atmıştı.

Sick of Myself ile kendisine hayran bırakan Borgli, hikayesini aşırıya kaçırmaktan korkmayan bir yönetmen. Bilhassa tarzı da son zamanların yükselen yıldızı Ari Aster’i oldukça andırmakta.

Dream Scenario Arakat Mag

Farklı Bir Deneyim Daha

Dream Scenario ; Aster‘in son filmi Beau is Afraid ile bu yılın en farklı deneyimlerinden. İkisinin de çok benzer noktası var. Tuhaflar ve aşırıya kaçıyorlar. Durmuyorlar ve sırtlarını başrollerinin performanslarına dayamaktan asla çekinmiyorlar. Baş kahramanlar da birbirlerine çok benziyor. Korkak, moron ve yer yer narsist. “Kendilerine ulaşılamaz ilkeleri olan inatçı karakterlere çekiliyorum.” diyor Borgli.

Bu film özelinde uğramamız gereken bazı önemli noktalar olacak. Borgli, Kubrick‘in Eyes Wide Shut‘ına ve onu uyarladığı Schniztler‘in Rüya Roman‘ına karşı saygı duruşuna geçiyor. Üzerineyse tamamen rüyalar üzerine kurulmuş kendi hikayesini anlatıyor.

Dream Scenario Arakat Mag 1

Gözlerimiz Tamamen Kapalı

Borgli, Sick of Myself ve Dream Scenario ile birlikte toplumsal davranışlarımızın yapıcı zorbalıklarını yüzümüze vuruyor. Ülkemizde de dozunu bir hayli aştığı linç kültürünü bizzat anlatıyor film.

Alfa erkek olmak isteyen ama bir beta olan Paul Matthews, birden herkesin rüyalarında görünmeye başlıyor ve olaylar gelişiyor. Dream Scenario rüya ile gerçeği hiç karıştırmadan, olayı tamamen yüzeysel bir biçimde anlatıyor. Bu, filmi bir durum hikayesine dönüştürüyor. Adam birden nasıl ve neden herkesin rüyasına giriyor? Bu sorunun cevabını alamıyoruz örneğin.

Uluslararası çapta büyüyen bu rüya salgını onu en başta ünlü yapıyor. Ardından insanlar onu birden kabuslarının başrolü haline getiriyor ve Paul Matthews linç kültürünün içine atılarak kurban ediliyor. Bu filmin nereye gideceği belirsiz ve en iyi yanı da kesinlikle giriş ve gelişme.

“Tüm oyuncularıma onların çaresizce bir dramada sıkıştığını söylüyorum – bunun bir komedi olduğunu bilmiyorsunuz ve bu şekilde film izleyici perspektifinden bir komedi haline geliyor. Durumlar ana karakter için o kadar ciddi hale gelir ki ciddi bir hal alır. İşte o zaman benim için komik olmaya başlar. En tatmin edici gülüşler, gülmemeye çalıştığınız bir yerden gelir.”

Kristoffer Borgli

Dream Scenario Arakat Mag Filmekimi

Bilinçaltına ya da Dışına Bir Yolculuk

Schnitzler‘e göre psikanaliz, insanın anlaşılmasında araçlardan biri olarak görülmelidir. Ve insanı psikanalitik bir vakaya indirmek de onu sadece bir olgular bütünü olarak görme hatasına düşmektir. Dream Scenario da tıpkı Rüya Roman gibi toplumsal ve kültürel ilişkilerin bileşkeninde yorumlanması gereken bir durum hikayesi sunuyor bize.

Benzerlik sadece Rüya Roman ile kalmıyor tabii ki. Borgli, Kubrick‘in Eyes Wide Shut‘ına da direkt göz kırpıyor. Çiftin yatak odasındaki tartışması, cinsel fantezileri, bazı kamera açıları ve birkaç yerde çalan müzikler. Neredeyse her sahnede en sevdiğim filmden parçalar gördüm Dream Scenario‘da.

Sona Doğru Düşüyor

Film, her durum hikayesinde gördüğümüz bir sonu yaşıyor aslında. Çok iyi başlıyor, harika ilerliyor. Seyircisini yükseltiyor, heyecanlandırıyor ve finali çok azımızı memnun edecek şekilde bırakıyor kendisini. Bu tarz bir hikayede es verilmemesi gerektiğini, potansiyelin sonuna kadar harcanmasını ve zirveye mutlaka ulaşılmasını düşünen biriyim.

Sözün özü… Finali pek tatmin etmese de Dream Scenario linç kültürünün geldiği son noktayı anlatmayı başaran, bu yılın en farklı deneyimlerinden biri. Özellikle Nicolas Cage‘in performansı, daha önce hayranı olmayan beni adeta büyüledi. Bu film bu yılın öne çıkanlarından. Ve gördüğünüz yerde direkt izlemelisiniz.

Daha da iyi filmlerde sinemada görüşmek üzere.

Umut Tiryaki‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Bizi TwitterInstagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip etmek için tıklayınız.

Berbat Hayatımızda Aşk Bir Lüks Değildir: Fallen Leaves

Kurmaca İle Gerçek Arasındaki İnce Çizgi: Reality

product-image

Dream Scenario Rüya Senaryo

8

Umut Tiryaki
Genel yayın yönetmeni ve yazar.

Bu Devirde Öğretmen Olmak Zor: The Teacher’s Lounge

Previous article

Toksik Bir Evlilik Hikayesi: Priscilla

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply