0

Coen Kardeşler‘in, bazı hikayelerinde Amerikalılar’ın; sanatı, parayı, seksi ve şöhreti tüketiş biçimleriyle dalga geçişlerine bayılıyorum. İzleyicinin ciddiye almak ne kelime, kahkahalar atarak takip edecekleri rengarenk bir yol çiziyolar. Sık sık konudan uzaklaştırıyorlar, kafamızı boşaltıyorlar, bir önceki cümleyi hatırlamayalım diye ellerinden geleni yapıyorlar. Tempolu diyalogları, bazen hayatın içinden bazen de insan aklının üretemeyeceği tuhaflıkta yazıyorlar.

İnternette sıkça denk geldiğimiz, presle ezilen şeker videolarına karşı koyamamak gibi, başından sonuna uyuşmuş vaziyette takip ediyoruz. Bu mahsulü bize tattırırken, muazzam bir alt metin de yaratıyorlar. Anlatının kalitesini idrak ettiğiniz anda filmi yeniden seyretmek işten bile değil. Ethan Coen ve eşi Tricia Cooke‘un elinden çıkan son film Drive Away Dolls‘u siz değerli Arakat okurları için inceledik, keyifli okumalar.

Anti-Woke Ataklar Söz Konusu

Drive Away Dolls‘un ana karakterleri LGBTIQ+ bireyler. İki lezbiyen kızımızın hikayesini konu alıyor. Bolca eşcinsel arkadaşımız, eşcinsel barlarımız ve eşcinsel partilerimiz mevcut. Filmin hatrı sayılır kısmı sıcak yakınlaşmalardan oluşuyor. Hikayenin güçlü karakterleri, toplum genelinde “öteki” olanlar. Bu durum Game of Thrones‘da olduğu gibi kılıç, kalkan ve ejderha ile anlatılmadığından, izleyicinin hoşuna gitmiyor. Yalnızca araya serpiştirilmiş birkaç erkek var. Bunların da geneli çok zeki değil. Film muhafazakar homofobikleri topa tutuyor.  Beyaz, katolik, hetero oğlan çocuklarının filmi kötü yönde eleştirme sebebi budur. Film kesinlikle 9/10, 8/10luk bir iş değil. Fakat ortalama 5,7 puan alması bence büyük bir haksızlık.

Ethan Coen ve eşi Tricia Cooke daha önce de bu tarzda, ortalama üstü, eğlenceli işlere imza attılar. Cooke‘un kalemi, kadın odaklı bu hikayenin çoğu anında hayat kurtarıyor. İkili daha önce Barton Fink ve O Brother, Where Are Thou? filmlerinde de birlikte çalışmışlardı. Drive Away Dolls‘da çizgilerinden biraz çıkıp, daha Avrupai bir sunum hazırlamışlar. Başlarda bazı tercihler göze ucuz geliyor. Sonrasında bunların, filmin ruhunu yakalamak için kasıtlı kullanıldığını anlıyorsunuz. Alınan tüm kararlar, eseri tutarlı bir çizgiye sabitliyor. Kabak tadı vermeden, öğle kuşak yetişkin animasyonu tadında hoş bir öykü anlatılıyor.

Jamie ve Marian’ın Yolculuğu

Hikayemizin odağında hovarda Jamie (Margaret Qualley) ve efendi kızımız Marian (Geraldine Viswanathan) yer alıyor. Sevgilisinden henüz ayrılan ve evsiz kalan Jamie, Marian’ın zoraki Tallahassee yolculuğuna dahil oluyor. Dostluğu eskiye dayanan ikili, bu upuzun seyahatte birbirlerini, kiraladıkları arabanın stepnesindeki gizemli çantayı ve Pedro Pascal‘ın kellesini keşfediyorlar.

Drive Away Dolls’un hikayesi, elinde çantasıyla kıstırılıp cinayete kurban giden Pedro Pascal ile başlıyor. Bu çanta, altında maktulun kellesini barındıran bir soğutucu ile arabanın stepnesine saklanıyor. Araç, ülkemizdeki Getir mantığının “Götür” versiyonu sayılan Drive Away yöntemiyle Tallahassee’ye gönderilmek üzere bir şubeye teslim ediliyor. Sonrasında bu kumpası kuranlar aracı teslim almak üzere şubeye üç tetikçi gönderiyorlar. Ancak paketin, Tallahasse’ye gitmekte olan iki genç lezbiyenle beraber çoktan yola çıkmış olduğunu öğreniyorlar. Bunun üzerine paketin, dolayısıyla kızların peşine düşüyorlar.

Bir yandan ağır abilerimiz yol üzerinde temas ettikleri her kadından mecazen ya da gerçek anlamda dayak yiyorlar. Öte yandan Jamie ve Marian buldukları her fırsatta eğlenip birbirlerine biraz daha yakınlaşıyorlar. Kadın futbol takımının bodrum partisinden, nezaretten ve lüks otellerden geçen bu yolculuğun sonu Amerika’nın en derin çukurunda nihayete eriyor. Kahramanlarımız büyük reklam panolarında, muhafazakar siyasetçilerle tanışıyorlar.

Bir Çanta Dolusu Haz

Efendim bunu edepli bir şekilde nasıl anlatırım bilmiyorum fakat çantanın içeriğine değinmem gerek. Hikayenin sonlarına yaklaştığımızda Jamie ve Marian araçtaki paketi keşfediyorlar. Sonrasında açalım mı, açmayalım mı tartışmasına girişen ikili en nihayetinde merak edip içine bakıyorlar. Çantanın içerisinde özel tasarlanmış dildolar var. Hepsinin kalıbı önemli şahsiyetlerden alınmış. Örneğin bir futbol kulübü başkanı, ünlü bir iş adamı, başsavcı ve bizim zavallı Senatör (Matt Damon).

Başta Pedro Pascal‘ı öldürtenin ve çantayı Talahassee’ye getirenin  Senatör Garry Channel olduğunu öğreniyoruz. Zamanında körpe bir oğlanken kandırılan ve penisinin kalıbı alınan  saygıdeğer Senatör’ümüz, bu  istismara daha fazla dayanamıyor ve tüm dünyadaki örnekleri tek tek toplayıp imha ediyor. Bu sırada sırrına tanık olanları da ortadan kaldırıyor. Şans eseri peşindeki katillerin elinden kurtulan kızlarımız Senatör ile orta yolu bulup, geride bırakılan kırık kalpleri onarıp, gey evliliğe izin veren eyaletlere yelken açıyorlar.

Peki baktığımız zaman kulağa sığ gelen bu hikaye, izlerken insanı hiç mi rahatsız etmiyor? Bence etmiyor. Anlatının her aşaması, bizi güvenli alanlara yakınlaştırıp uzaklaştırıyor. Başardıkları en güzel şey bu bence. Örneğin bir yerde ses tonunuzdan rahatsız olunurken, başka bir yerde sokak ortasında eşcinsel aşk yaşamanız. Örneğin eril eğilimli kadının polis üniforması giydiğinde erkek muamelesi görmesi. Aynı kadının evinde kocaman bir adamı döverken “Biz kadınlara vuramayız.” cevabını alması. Mesela zenginlerin arasında akşam yemeği yerken rahatça flört edebilmeleri. 21. yüzyılın özgürlükler çağı, Amerika’nın “Özgürlüğün Ülkesi” olması iddiası filmin içerisindeki en komik espiri. Sonuç olarak penis kalıbına ulaşmak için o kadar insanı öldürten Senatör’e “Belki bir gün başkan olur.” endişesi ile yaklaşılması. Başka bir deyişle, film güvenli alanların bölgeselliğinden bahsediyor. Sonuç olarak toplumun tüm çatışmalarıyla her elemanı birbirine yabancılaşmış kaotik bir yapı olduğunu anlatıyor.

Özetle Drive Away Dolls, Amerikan muhafazakarlığı ve toplum hafızasına kazınmış, ne olursa olsun ceketi kırışmayan erkek figürü ile ölesiye dalga geçiyor.

Mehmet Tezcan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Ghostbusters: Frozen Empire (2024): Hayaletler Şehri New York

Road House: Klas, Havalı ve Zevkli

Ghostbusters: Frozen Empire (2024): Hayaletler Şehri New York

Previous article

X-Men ’97: 3. Bölüm İncelemesi

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.