Those stripped of the Grace of Gold shall all meet death. In the embrace of Messmer’s flame.
Elden Ring: Shadow of the Erdtree 21 Haziran’da çıkışını yaptı. Çıkışından önce, FromSoftware‘in ana oyunla birlikte yaptıkları devrimin üstüne ne koyabilecekleri bir tartışma konusuydu. Önceki tüm oyunlar, oyun dünyasını bir açıdan değiştirmiş karakteristik oyunlardı. Elden Ring ise bizzat türün kendisini sektörün tahtına oturtmuş olan oyun oldu. Bunun üstüne daha ne yapılabilirdi?
Bu yazıya girmeden önce, bunun üç kısımlık bir yazının son kısmı olduğunu hatırlatmak istiyorum. İlk kısımda Elden Ring’in büyüleyici dünyasını anlatmışken, ikinci kısımda da mekanik bir eleştiri getirmeye çalışmıştım. Öncesinde bu iki yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Kraliçe Marika’nın Sırları
Hidetaka Miyazaki ve George R.R. Martin tarafından yaratılan bu dünyada neler olup bittiğini anlamadan bu incelemeye girdiyseniz, hiç merak etmeyin, yalnız değilsiniz. Bugün itibariyle 25 milyon satmış olan Elden Ring‘in klasik anlamda bir senaryosu yok. Bunun yerine FromSoftware, oyuncuların hikayeyi kendilerinin keşfetmesini ve birbirleriyle tartışarak ortaya büyük bir resim çıkartmasını istiyorlar.
Başlamak için en iyi kısım DLC’nin adından geliyor: Shadow of the Erdtree. En başta, Erdtree‘nin gölgesinde, Gölge Diyarı adında bir yerde buluyoruz kendimizi. Gölge Diyarı‘nın fiziksel olarak nerede olduğunu söylemek zor olsa da, Lands Between‘in ölüm sonrası yaşamı temsil eden farklı bir boyut olduğunu söyleyebiliriz. Lands Between‘nin kalbinde yükselen Erdtree’ye benzer şekilde Gölge Diyarı‘n kalbinde de Scadutree yükseliyor.
Parçalanma‘dan çok önce, Kraliçe Marika; oğlu ve Malenia ile Miquella‘nın kardeşi Messmer‘i (sonrasında “the Impaler” olarak anılacaktı.) buraya göndermişti. Messmer, ışığın lütfuna sahip olmayanları, ki bu Kraliçe Marika‘nın dinine inanmayan herkes anlamına geliyor, “arındırması” emrini almıştı. Kraliçe Marika ve Hornsent arasındaki gerilim oyun içerisinde tecrübe ettikçe bundan çok daha kompleks hale geliyor, fakat bu yazıda bundan bahsetmeyeceğim.
Kraliçe Marika ve Radagon‘un üç çocuğu da bir lanetle doğmuştu: Miquella, sonsuza kadar çocuk olmakla; ikiz kardeşi Malenia ise scarlet rot (bulaşan kişiyi içten içe yavaşça çürüten bir hastalık) ile lanetlenmişti. Erkek kardeşleri ve üçüncü çocuk Messmer ise, içinde onu ele geçirmeye çalışan bir yılanla dünyaya gelmişti. Bu yüzden annesi, Messmer‘in gözlerinden birini çıkarıp yerine sihirli bir mühür yerleştirerek yılanı kontrol altına aldı.
Nedenini bilmediğimiz bir sebepten ötürü Kraliçe Marika, Messmer‘i Gölge Diyarı‘nda bıraktı ve onunla ilgili her şey Lands Between‘den silindi.
Şefkatli Miquella
Ana oyunda Miquella’ya olan bilgimiz oldukça kısıtlıydı. Bu nedenle Elden Ring: Shadow of the Erdtree‘nin neredeyse tamamen onunla ilgili olması benim gibi düşünenleri sevindirmiş olmalı. DLC’nin son dövüşünde General Radahn‘ın ortaya çıkışı, çok fazla eleştiriye maruz kaldı. Ben ise bu fikri dahiyane buldum. Öncesinde en kötü haliyle savaştığımız bu karakteri en iyi haliyle yeniden görmek beni mutlu etti. Ana oyunda, Miquella kendisine ve Malenia‘ya tedavi olacak ağacı yetiştirmek için kendisini bir kozaya hapsetmişti. Bunun üzerine tedaviyi bulamadan, Mohg tarafından “tanrılığa yetiştirilmek” üzere kaçırılmıştı. DLC’yle birlikte ortaya çıktı ki, durum bundan çok daha farklıymış ve Miquella o kadar da şefkatli değilmiş.
Bunun tartışmalı bir konu olduğunu söylemem gerekiyor. Miquella çok iyi yazılmış bir karakter. Gerçekten “dünyayı daha iyi bir yer yapmak” istiyor. Bu yolda önüne çıkan herkesi birbirine düşürüp, manipüle etmekte de beis görmüyor. İlk yazımda “empyrean” kavramını açıklamıştım. Kraliçe Marika, bir empyrean olarak, tanrılığa yükselmek için bir eşe ihtiyaç duymuştu. Miquella da tıpkı annesi gibi tanrılığa yükselmek için bir eşe ihtiyaç duyuyor. Bununla birlikte, Malenia‘nın neden Radahn‘la savaştığı da ortaya çıkmış oldu. Radahn öldükten sonra Gölge Diyarı‘nda Miquella‘yla bir araya geleceklerdi fakat bir şekilde hayatta kaldı. İşin geri kalanını biz, oyuncular, yapmamız gerekti. Elden Ring‘in neredeyse 3 yıl önce yayınlanmış fragmanında Malenia‘nın, Radahn ile savaşırken ona ne fısıldağını da öğrenmiş olduk:
Miquella awaits thee, O promised consort.
DLC’nin başlarında, yeni birkaç NPC ile tanışıyoruz: Needle Knight Leda, Frejya, Hornsent ve Sir Ansbach. Bu karakterlerin her biri farklı yerlerden geliyor. İlk aşamada, Lands Between‘de savaş içerisinde olan bu kişilerin Miquella uğruna bir arada çalışması gerçekten iyi bir fikir olmuş. Tabii, sonrasında öğreniyoruz ki, onlar da Miquella’nın büyüsü altındalarmış. DLC’de özellikle Ansbach benim için öne çıkan karakterlerden biriydi.
Çeşitliliği Arttıran Sayısız Yenilik
Elden Ring: Shadow of the Erdtree yayınlanmasından önce Hidetaki Miyazaki bir açıklama yaptı. Bu röportajda “Oyuncunun dayanabileceğini düşündüğümüz şeyler açısından sınırları gerçekten zorladık.” dedi. Soulslike türü genelde zorluğuyla anılır, ancak DLC’nin çıkışıyla birlikte eski tartışmalar yine alevlendi. Bu tartışma, insanlar son boss‘a ulaştığında had safhaya ulaştı. Elden Ring, önceki oyunları oynamamış olan büyük bir kitleye türü tanıttı. Bu insanlar, günümüz oyunlarının mücadeleden yoksun yapısından ötürü, gerçek bir meydan okumayla karşılaştıklarında duvara tosluyorlar.
Oyunun zorluğunu, Elden Ring: Shadow of the Erdtree‘de farklı bir şekilde dengelemişler. Oyunun sonundaki seviyeniz pek bir anlam ifade etmiyor. Bu oyun tasarımı açısından baktığımızda gerçekten doğru bir karar. Eğer seviyeye bağlı bir scaling olsaydı, oyuncuya bir meydan okuma sunulamazdı. Bunun ilk nedeni, oyun sonunda karakterlerimizin gerçekten çok güçlü olmasıdır. İkinci nedeni ise oyuncuyu keşfe yönlendiren bir tasarım olmamasıdır. Burada da Scadutree Blessing devreye giriyor. Bu yeni eşya tıpkı bir Estus Flask gibi çalışıyor. Hemen hemen her Soulslike oyunda ilerledikçe Flask‘lerinizi arttırmak da kritik bir önem taşıyor. Elden Ring: Shadow of the Erdtree‘de de bu durum çok farklı değil. Yeterince keşif yapmayanlar, kendilerinden daha fazla keşif yapanlardan daha dezavantajlı durumda kalıyorlar. Bu noktada eleştiriler de boşa çıkıyor çünkü oyunun yapmak istediği şey tam olarak bu. Burada bu mücadeleyi satın alıp almamak oyuncuya kalmış bir şey.
Elden Ring: Shadow of the Erdtree, diğer DLC’leri gücendirecek kadar fazla şey barındırıyor içinde. 8 yeni silah tipi, 10’dan fazla boss, 100’den fazla silah, sayısız büyü ve ash of war. Üstelik neredeyse ana oyun kadar büyük, keşfedebileceğiniz bir açık dünyası var. FromSoftware‘in iyi yaptığı bir şey varsa, o da paranızın hakkını kuruşu kuruşuna vermesidir, o kesin! Şahsen ben, halen daha yeni build‘lar denemeye devam ediyorum.
Teknik Sorunlar Çözülemedi
DLC’nin en büyük ve tek “sorun” diyebileceğimiz kısmı teknik sıkıntılardı sanırım. Oyunun konsollarda hala 60FPS sabit çalışmıyor. Bu konuda geçen yıllara kıyasla FromSoftware‘in ilginçtir ki pek ilerleyemediğini görüyoruz. Sadece 18GB’lık bir indirme dosyasıyla, ana oyunun yarısı kadar içerik sağlamış olmaları gerçekten muazzam bir detay. Bu konuda FromSoftware‘in eline kimse su dökemez. Bu kadar ufak bir ek dosya ile dünya tasarımı bu kadar kuvvetli bir iş çıkarmak, kimsenin harcı değil, bunu da çok iyi görebiliyoruz. Yine de oyunlarının son cilasını atmak açısından, yapımcı şirketin sorunu bir türlü çözemiyor.
Bu sorunlar iç mekanda daha çok ortaya çıkıyor. RTAO’nun daha yoğun kullanımını gerektiren yerlerde neredeye 30fps’e kadar düşüyor. Görseller harika görünüyor fakat görmekte zorlanıyoruz. Konsol özelinde bu sorunlar Armored Core 6‘da da yaşanmıştı. Bu nedenle FromSoftware‘in Playstation kullanıcılarının şikayetlerini görmezden geldiğini düşünüyorum.
Elden Ring: Shadow of the Erdtree‘nin hayatımda oynadığım en iyi DLC olduğunu söyleyebilirim. Metacritic‘deki 95 inceleme skoruyla, şimdiye kadar bir DLC’nin aldığı en yüksek puanı aldı. The Witcher 3: Blood and Wine‘i geçmesi, bu noktada beni hiç şaşırtmadı. FromSoftware daha iyisini yapana kadar, bu listenin uzun bir süre değişmeyeceğinden eminim.
Uğurcan Çağlayan‘ın diğer yazılarını da okumak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar