İnsanlık, kökeni ve tedavisi bilinmeyen bir mutasyon ile mücadele etmektedir. Bu mutasyon insanları farklı hayvanlara dönüştürmeye başlar. Toplum tarafından mahluk/canavar ilan edilen bu hasta insanlar hükümet tarafından görüldükleri yerde toplatılmaktadırlar. Emile’in annesi de aynı hastalıktan muzdariptir ve insanlığını neredeyse kaybetmiştir. Bir gün annesini aktardıkları araç kaza yapar ve annesi ile diğer mutasyonlular araçtan kaçarlar. Emile, babası François ile annesini ararken kendi gerçeğini keşfeder.
Yönetmen koltuğunda Thomas Cailley‘nin oturduğu Fransız yapımı The Animal Kingdom (Le règne animal), prömiyerini 76. Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış (Un Certain Regard) bölümünde yaptı ve Sitges Film Festivali’nde “En İyi Fantastik Film” ödülüne aday gösterildi. Macera, dram ve bilim-kurgu türlerinde yer alan film, Filmekimi seçkisi kapsamında Türkiye prömiyerini yapıyor.
Gerçekçi Dünyası Uzun Süresine Kurban Gidiyor
16 yaşındaki Emile’in anne hasreti, ergenlik dönemi ve babası ile olan ilişkisi bilimkurgu ile fantazya dokunuşları eşliğinde işleniyor. Farklı olanın canavar ilan edildiği klişesi üzerinden ilerleyen hikaye bir aile dramını anlatarak farklı bir bakış sunuyor.
Temiz bir hikaye anlatımına, gerçekçi ve inandırıcı dünyasına rağmen son dönemdeki pek çok film gibi uzayan süresinin kurbanı oluyor. 2 saat 10 dakikalık ortalamanın üstündeki süresi ilk yarıdan sonra hissediliyor ve akıcılığını yer yer yitiriyor. Özellikle ikinci yarıda final konusunda tempo sorunları yaşıyor.
Fantastik ile Bilim-Kurgunun Kökenlerine Saygı Duruşu
Film, yarı insan yarı hayvan mutantları ile H.G. Wells‘in kült eseri Dr. Moreau’nun Adası‘nı ve dışlanmış hayvanlar ile de Planet of the Apes (Maymunlar Cehennemi) (Aynı adlı kitap ve film serisi) eserleri bolca akıllara getiriyor. Bu eserlerin büyük oranda esin kaynağı oldukları belli oluyor. The Animal Kingdom mutasyon nedeniyle her ne kadar bilim-kurgu olarak geçiyor olsa da hikayede ve görselde sunduğu insan portreleri nedeniyle rahatlıkla fantastik türüne de dahil edilebiliyor.
The Animal Kingdom, özellikle yarattığı atmosferi ve mutasyon makyajları ile efektleriyle etkileyici bir görsel sunuyor. Mutasyona uğramış insanların plastik makyajları ve CGI kullanımı oldukça gerçekçi ve başarılı gözüküyor. Bu yönüyle adeta fantastik ile bilim-kurgunun kökenlerine bir saygı duruşunda bulunuyor.
Paul Kircher’ın Etkileyici ve Sancılı Dönüşümü
Oyuncu kadrosunda Romain Duris, Paul Kircher ve Adèle Exarchopoulos‘un yer aldığı film oyuncu performansları ile tatmin etmeyi başarıyor. Özellikle Emile’i canlandıran Paul Kircher, karakterin yaşadığı dramı, geçirdiği dönüşümün getirdiği korkuyu ve sıkıntılarını etkileyici bir biçimde yansıtıyor.
Özellikle kıllanma, omurga belirginleşmesi ve tırnak sökme sahneleri ile bir kurt adamın sancılı dönüşümünü anımsatıyor. Universal klasiği The Wolf Man (1941) ile 80’li yılların kült filmi An American Werewolf in London‘ın (1981) dönüşüm sahnelerinin ve lanetlenen kurt adamın yalnızlığı ile dışlanmışlığının benzerini görmek mümkün oluyor.
The Animal Kingdom, uzayan süresine ve tempo sorunlarına rağmen bilim-kurgu ile fantastiğin kökenlerini bolca kullanan, gerçekçi atmosferi ve efektleri ile göz doyuran bir Fransız aile draması olarak karşımıza çıkıyor. Film, potansiyelini tam olarak kullanamamış olsa da sunduğu görsel dünya beyazperdede görülmeye değer.Buğra Mert Alkayalar‘ın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterbox aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar