2001 yılında başlayan ve araba sevdalılarının gönlünü bir kerede çalan Fast and Furious serisi, maalesef başladığı ilk günkü ruhundan çok uzakta bir konumda. Öyle ki 2001’de başlayan Fast serisi 2003 ve 2004 yılında çıkan Need for Speed Underground serisinin çılgınlar gibi satmasının başlıca sebeplerinden biri olmuştur. İlk 3 filminde janjanlı arabalar, sıkı yarışlar ve kavgalı arka sokaklar teması ile gönlümüzü fetheden seri artık önü alınamaz bir abartının içinde kaybolmuş durumda. B-Film tipi aksiyon sahneleriyle dolup taşan seri için en üzücü durum ise artık bu gibi abartılı sahnelerin “Fast and Furious evreni” adı altında normalleştirilmesi. Özellikle 8. film ile beraber Fast and Furious iyice Avangers’ın arabalı versiyonuna döndü.
Paul Walker’ın ölümünün ardından 7. filmi iptal edip etmemek arasında kalan yapımcılar paranın gücü ile geri döndü. Hikaye en son kaldığımız yerden devam ediyor… Jason Statham’ın oynadığı kötü karakteri deviren süper ekibimizden Dominic ve Letty, Küba’da tatil yapmaktadır. Tabii ki bela onların peşini asla bırakmaz. Dom’un eski zamanlardan tanıdığı, Fast evrenin varolan en tehlikeli siber teröristi Cypher ortaya çıkarak Dom’u esir alır. Dom’a red edemeyeceği bir “şey” gösteren Cypher, işleyeceği suçlar için Dominic’i kullanmaya başlar. Tabii “aile her şeydir” diyen Dominic de maalesef bütün ekibine sırt çevirmek zorunda kalır ve ekip de Dominic ve Cypher’ı durdurmak için Jason Statham ve Dwayne Johnson ile birleşmek zorunda kalır. Ne çok “ve” kullandım öyle.
8. film için sanırım şunu söyleyebiliriz: Eğer sinemaya Fast and Furious ruhu ile gidecekseniz, çok üzüleceksiniz. Çünkü artık o ruh, o mantıklı dünya kalmamış; abartıdan sinirleri hoplatacak hatta güldürecek türden sahneler gelmiş. Senaristler halihazırda kahraman olan ekibimizi iyice süper kahramana döndürmüş. Aslında yarışçı olan grup artık dünya kurtaran, alevlerin önüne atlayan süper insanlardan farksız. Avangers benzetmesi de buradan geliyor çünkü New York en son Avengers’ta bu kadar dağılmıştı.
Fakat ruhu bir köşeye bırakıp, sadece bir aksiyon filmi olduğunu düşünerek giderseniz evet, 8. film fazlasıyla eğlenceli ve güldüren bir film. Daha çok araba, daha çok patlama ve daha çok aksiyonun olduğu 8. film anlaşılan bu şamatanın sonuncu filmi de değil. 8. film ile beraber yeni bir serinin de başladığı Fast evreninde şimdi 9. ve 10. film gelecek; hatta ve hatta spin-off’lar ile daha da şenleneceğiz. Dominic Toretto’nun da Tokyo’da ne yaptığı yakında göreceğiz gibi.
Charlize Theron’un canlandırdığı Cypher karakteri serinin ilk femme fatale’si. Sert mizacı ile zaten her filme fazlasıyla yakışan güzel aktrise filmde yüklenen “deha” sıfatı ancak bu kadar yakışabilirdi. Abartılı sahneleri olmasa, daha doğrusu dünyayı kurtaran ekip “arabacı” olmasa her şeye tamamım. Cypher’ın var olan gücü ve acımasızlığı filmin gidişatını harika bir şekilde belirliyor. Torbido kaydırma saçmalığına katlanabilmemin tek sebebi Charlize Theron oldu. 8. filmin bir diğer güzel yanı ise Jason Statham’ı ekibin içinde görmek. Ama güldüğüme bakmayın. Arabalı The Expendables izlediğimiz gerçeği değişmiyor.
Sözün özü… Normalde suratına bakılmayacak derecede abartılı sahneler barındıran Fast 8, sadece bir aksiyon filmi olarak harika olsa da sadece bir aksiyon filmi olmayan kültürünün tüm ruhunu mezara gömmüş durumda. Filmin açılışı acaba o eski ruha geri mi dönüyoruz dedirtse de sonrası yine Avengers’dan hallice devam etti; böyle de devam edeceğinin sözünü verdi. Eğlenmek, şekil arabalar görmek ve Michael Bay tarzı bol patlama çatlama görmek istiyorsanız Fast 8’i kaçırmayın. Aranızda hala ruh ile ilgilenen varsa da anlaşılan o 2001 ruhu Paul Walker ile beraber ölmüş. RIP.
Yorumlar