1950 ve 1960 yılları arası Amerikalıların Sci-Fi adına en hareketli olduğu yıllar diyebiliriz. O dönemde patlayan uzaylılarla temas filmleri seyircilerin de epey ilgisini çeker. Bunda, Amerika ve Rusya’nın uzaya çıkma yarışlarının git gide kızışmasının da etkisi büyüktür. UFO Araştırmacısı ve Eski Federal Ajan Ben Hansen, Alien Abduction: Betty and Barney Hill belgesinde 40’lar ve 50’lerde artmakta olan UFO korkusunun hükümeti rahatsız ettiğini, bu sebeple de hükümetin UFO görenlere deli muamelesi yaptığını söyler. Hollywood da halk arasında gizlice dolaşan bu korkuyu perdeye aktarıp kullanmaya çalıştı.
Bu furyada birçok başarılı uzay ve uzaylı temalı film çekilmiştir. Them!, The War of the Worlds, The Day Earth Stood Still, Invasion of the Body Snatchers gibi içinde politik nüanslar barındıran başarılı Sci-Fi filmleridir. Yönetmenliğini Fred M. Wilcox‘ın yaptığı 1956 yapımı Forbidden Planet ise bunlardan tamamen ayrılan, özel bir filmdir. Çünkü diğer filmler dünyamızda geçerken; Forbidden Planet, uzaylıları kendi mekanında ziyaret eden bir filmdir.
Forbidden Planet, uzay filmlerinin atasıdır dersem çok da abartmamış olurum. Forbidden Planet, Star Trek’in esin kaynağıdır. Gene Roddenberry, Star Trek’i yaratırken çıkış noktasının Forbidden Planet’de olduğu gibi uzay gemileriyle gezegenleri keşfeden bir ekip olduğunu söyler. Yine aynı şekilde film, Star Trek’in robotlarının da önünü açmıştır. Dönemin uzay temalı filmleri, tehlikeli yaratıkları dünyaya getirirken Forbidden Planet, teknolojisi dönemin çok ötesinde gemileri ile evreni keşfediyor. Tam olarak Star Trek serilerinde de olduğu gibi.
Filmi izleme şansına erişirseniz, Star Wars’un kimi noktalarının nereden geldiğini daha iyi anlarsınız. George Melies, 1902’de bizi Ay’a götürdüğü o efsane filmden beri uzayı ziyaret etmeyen insanlık Forbidden Planet ile bunu tekrar gerçekleştirir. Başrolünde Leslie Nielsen, Walter Pidgeon ve Anna Francis’in olduğu filmde tek tek tanışabileceğimiz koca bir mürettebat vardır.
Kısaca konusuna değinelim… 2200 yılında gemisi ile uzay boşluğunda seyahat eden komutan John J. Adams, sinyal aldığı bir gezegene iner. Gezegen Mars gibi kurak ve neredeyse terk edilmiştir. Gezegende sadece 2 insan ve onlara eşlik eden bir robot yaşamaktadır. Gezegenin kuraklaşma sebebi ve üzerinde yaşayanlara ne olduğu ise filmin gizem konusudur.
Komedi filmleri ile tanıdığımız Leslie Nielsen’ın 2. uzun metraj filmi olan Forbidden Planet kendisinin kariyerine yön vermiştir. Sert kaptanı oynayan oyuncu, rolünün hakkını fazlasıyla verir. Filmde Leslie Nielsen’a Anna Francis ve çılgın bilimadamı rolündeki Walter Pidgeon eşlik eder. Walter Pidgeon, belki de kariyerinin en başarılı oyunculuğunu sergileyerek var olan en büyük gücü elinde tutan çılgın bir bilim adamını oynamaktadır. Kızını oynayan Anna Francis ise dünya anlayışından uzak, babasından sonra ilk defa erkek denen varlıkla karşılaşmış saf bir kızdır.
Filmin asıl yıldızı ise: Robby the Robot. Yürüyen, konuşan, üstün zekalı bir robot olan Robby, birçok sinema tarihçisi tarafından perdedeki ilk ve en sofistike robot olarak kabul edilir. Robert Kinoshita tarafından tasarlanan ve MGM ekibi tarafından inşaa edilen Robby, sadece yaptıkları ile değil tasarımıyla da döneminin en önemli karakterlerinden biridir. Öyle ki, Robby’nin ünü Forbidden Planet ile de kalmaz, 25 farklı filmde daha yer alır.
İngilizce bilmiyorsanız 187 farklı dilin çeşitli lehçeleri ve alt dilleriyle hizmetinizdeyim.
– Robby the Robot
Forbidden Planet, MGM’in o zamana kadar yaptığı en şaşalı ve bütçeli filmlerden biridir. Uzay manzaraları, uzay gemisi, yepyeni bir gezegen, dev bir laboratuvar gibi ciddi tasarım ve sanat yönetmenliği gerektiren işler barındırır. Metropolis’ten bu yana bu kadar derinlikli ve geniş bir Sci-Fi seti yapılmamıştır. Günümüzde bile izlediğinizde sizleri şaşırtabilecek bir büyüklüğü vardır setinin.
İleri teknolojinin ilk ve en başarılı kullanıldığı film de Forbidden Planet’tir. Işın silahı, elektromanyetik duvar, gelişmiş uzay gemisi teknolojisi ilk bu filmde kullanılır. Görsel Efektler üzerinde ince çalışılan film tabii ki de Akademi Ödüllerinde En İyi Görsel Efekt dalına aday olur. Ama işte şanssızlık, film, The Ten Commandments ile aynı yıl aday olur ve tabii ki dini bir film olan The Ten Commandments ödülü alır.
Forbidden Planet aynı şekilde müzikleriyle de yenilikçidir. Elektronik müziğin sinemada ilk kullanıldığı film Forbidden Planet’tir. Film boyunca çalan rahatsız edici müziklerin tasarımını Louis Barron ve Bebe Barron yapar. Fakat ikili, tasarladıkları dönemine oldukça ters müzikleri yüzünden müzisyen olarak sayılmazlar. Bu sebeple de Forbidden Planet bir ilki gerçekleştirmesine rağmen jeneriğinde müzisyenlerin adı geçmez.
William Shakespeare’in The Tempest oyunundan yola çıkarak uyarlanan filmin hikayesini Irving Block ve Allen Adler yazarken senaryo Cyril Hume’ın kaleminden çıkar. Ekip, filmi tasarlarken seyircinin bilinmezlikten gerilmesini ve gördüklerini merak etmesini ister. Başarılı bir gizeme sahip olan filmde aynı şekilde başarılı bir de bölüm sonu canavarına sahiptir. Yalnız canavar, aynı hiç göremediğiniz uzayın derinlikleri gibi, görünmezdir. Bunun sebebi ise basittir: Yaratığın görünüşü, seyircinin hayal gücüne bırakılmıştır. Ekip, filmin sonunda ucundan da olsa yaratığı göstermek ister ve 80’ler atari oyunları canavarlarına benzeyen bir silüet tasarlarlar.
Uzay macerası filmlerinin atası sayılacak olan Forbidden Planet içerisinde birçok ilki de barındırıyor. Fakat bunun sebebi tesadüf değil. Ekip, bu özel film için ince çalışmış, yarattıkları her sahneye bir mana yüklemeye çalışmıştır. Mesela atari canavarı, söylenene göre MGM’in maskotu olan aslandır. Her karesi işçilik dolu olan film hala günümüzde önemli bir yer kaplamaktadır. Film hakkında daha detaylı bilgi elde etmek isterseniz diye de aşağıya birçok önemli ismin ve yönetmenin yer aldığı filmin kısa belgeselini bırakıyorum.
Valerii Ege Deshevykh‘nin tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Hiçbirimiz Özgür Değiliz: Foundation İkinci Sezon Eleştirisi
Yorumlar