Ghostbusters: Afterlife (Hayalet Avcıları: Öteki Dünya) (2021) filminde Spengler ailesi, vefat eden büyükbabaları Dr. Egon Spengler’ın mirasını, mesleğini kırsalda hayaletlerle boğuşarak keşfetmiş ve hayalet avcısı olma yoluna girmiştir. Ghostbusters: Frozen Empire filminde (Hayalet Avcıları: Ürperti) (2024) aradan seneler geçmiştir ve Spengler ailesi resmi olarak hayalet avcılarının resmi binasında New York’ta hayalet avcılığı yapmaktadır. Ekibin orijinal üyeleri ise emekliye ayrılmışlardır ancak Spengler’lar ile iletişimi koparmadan destek olmaya devam etmektedir. Bir gün Ray’in dükkanına doğaüstü antik bir eser gelir. Geçmişte büyük bir belaya neden olan bir antik eser bu sefer hayalet avcılarının başına bela olacak ve içindeki kötücül güç serbest kalmaya çalışacaktır.
Köklerine Sadık Bir Kadro
Ghostbusters: Frozen Empire, kült ve sevilen bir seri olan Ghostbusters‘ın beşinci filmi olarak vizyonda yerini alıyor. Yönetmen koltuğunda genç bir isim olan ve korku türünde deneyimli Gil Kenan (Monster House, 2006; Poltergeist, 2015) bulunuyor. Kenan aynı zamanda bir önceki filmin senaryo ekibinde yer alıyor. Frozen Empire‘ın senaryo ekibini ise bir önceki filmin yönetmeni ve senaristi Jason Reitman, Gil Kenan ve orijinal Ghostbusters‘ın (1984) yönetmeni ve senaristi Ivan Reitman oluşturuyor. Hal böyle olunca film beklentileri yükseltiyor.
Zayıflıklarına Rağmen Güçlü ve Nostaljik Bir Atmosfer
Ghostbusters: Frozen Empire temelde hikaye yönünden yeni bir şey sunmuyor. Yine antik dönemlere dayanan bir kötü ruh, serbest kalmaya ve dünyayı yok etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de New York şehrini yerle bir ediyor ve gedik açarak öteki dünyadan varlıkları serbest bırakıyor. Bu noktada bu benzer hikayeyi nasıl sunduğu ve içine neler eklediği önemli bir hale geliyor. Frozen Empire öncelikle atmosfer yaratımı konusunda başarısını ortaya koyuyor ve seride ilk iki filmin havasına en yakın film oluyor. Sunduğu canlı New York tasviri, yeni oyuncularla orijinal ekibi senaryoya zekice entegre edişi ve görsel dünyası ile fazlasıyla tatmin ediyor. Aynı zamanda mizahı ile de serinin evrenine uygun bir ton yakalıyor. Ancak ne yazık ki ortalamanın üstüne çıkamamasına ve daha iyi olamamasına neden olan sorunlar barındırıyor.
Ghostbusters: Frozen Empire iki saate yakın süresine rağmen bir türlü ana olaya geçiş yapamıyor ve son yirmi dakikaya kadar temposunu yükseltemiyor, dengesizlik sorunu yaşıyor. Olaya girdiğindeyse kalan yirmi dakika sunduğu büyük kötü ruh ile mücadele için yetersiz kalıyor ve oldu bittiye gelen zayıf bir final sunuyor. Hikayeye farklılık katmak için eklenen Nadeem karakteri ise zayıf ve derinliği olmayan iki boyutlu bir karakter olmaktan öteye gidemiyor, filmin en rahatsız edici ögesi haline geliyor. Bu büyük gözüken sorunlara rağmen buram buram nostalji kokan ve ilk iki filme büyük oranda yaklaşan atmosferinin yanı sıra getirdiği diğer yenilikler filmi kurtarıyor. Orijinal ekip üyelerinin gündelik işlerinin yanında hayaletlerle uğraşmaya devam etmeleri, hayaletlerin ve paranormal eşyaların incelendiği bir laboratuvarın kurulması ve Spengler ailesinin kendi aralarındaki ailevi sorunları izleyiciyi yakalıyor, filmi bir miktar farklı kılıyor. Ayrıca bunlara ek olarak serinin ilk filmlerinden 80’ler korku sinemasının popüler filmlerine dek laf arasında yapılan göndermeler bilgili izleyiciyi gülümsetiyor.
Yıldızlar Geçidi Oyuncu Kadrosu
Ghostbusters: Frozen Empire filminin oyuncu kadrosu hem orijinal ekibi hem de bir önceki Afterlife‘da yeni karakterleri içerdiği için oldukça zengin ve dolu. Buna rağmen film orijinal ekip üyelerini oluşturan Bill Murray, Dan Aykroyd ve Ernie Hudson birçok filmin aksine eski karakterleri nostalji yaşatmak için yalnızca birkaç dakika göstermekle kalmayıp, bütün oyunculara neredeyse eşit ekran süresi tanıyor. Orijinal ekibin tamamında yer alıyor oluşu ise filmi iyi kılan önemli noktalardan birisi oluyor.
Spengler ailesini oluşturan Carrie Coon, Paul Rudd, Finn Wolfhard ve Mckenna Grace‘in performansları ve aralarındaki uyum da izleyicinin keyfini ikiye katlıyor. Ancak Nadeem karakterine hayat veren Kumail Nanjiani ise yüz ekşitiyor. Bunun nedeni oyuncunun performansından ziyade iki boyutlu ve klişe “aptal/saf” karakteri gibi gözüküyor. Film, görsel efektleriyle, sinematografisiyle ve müzikleriyle teknik açıdan kusursuz bir seyir keyfi sunuyor. Hayaletlerin, New York’un ve özellikle başlarına bela olan kötü ruhun tasviri etkiliyor, CGI kullanımı sırıtmıyor.
Ghostbusters: Frozen Empire, tempo sorunları ve zayıf finaliyle ortalamanın üstüne çıkamıyor ancak dopdolu oyuncu kadrosu, ilk iki filmine yaklaşan atmosferi ve temeli klişe ancak yeniliklere sahip sürükleyici senaryosu ile serinin severlerini mutlu etmeyi başaran bir nostalji rüzgarı olarak karşımıza çıkıyor. Yediden yetmişe herkese hitap edebilen, mizah ile korku arasındaki dengeyi iyi kurmuş bir hayalet filmi oluyor.
Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
[…] Ghostbusters: Frozen Empire (2024): Hayaletler Şehri New York […]