0

2014’te başlayan yeni Godzilla serisi ya da diğer adıyla Monsterverse, sonunda finaline ulaştı. 4 filmin sonunda finale ulaştığımızı jenerik sonrası herhangi bir görüntü olmamasına bağlıyorum. Gerçi Godzilla’nın ne kadar düşmanı asla bitmeyecek olsa da ve Adam Wingard ile yeni sözleşmede anlaşsalar da en ciddi rakiplarini yendiği için bittiğine yoruyorum. 4 filmin sonunda ortaya tarihinden, külliyatından harika bir şekilde beslenen, birbirinden güzel yıkım pornosu filmleri çıktı. Evet, yıkım pornosu. Skull Island, biraz daha dramatik bir yapıya sahip olsa da Godzilla’nın yer aldığı tüm filmler seyircisine vaat ettiği aksiyonu ve yıkımı fazlasıyla verdi diye düşünüyorum. Godzilla vs Kong da bu yıkım pornosuna resmi olarak son noktayı koydu. Gelin şimdi size biraz filmin esinlendiği noktaları ve nereden nereye geldiğimizi anlatayım.

Kyohei Yamane-hakase: I can’t believe that Godzilla was the only surviving member of its species… But if we continue conducting nuclear tests, it’s possible that another Godzilla might appear somewhere in the world again.

– Godzilla, 1954

Ama önce kısaca bir konusuna göz atalım… Kong, ilk bulunduğu süreden bu yana Monarch’ın devasa hologram laboratuvarında mutsuz bir şekilde yaşamaktadır. Ta ki Apex’in çılgın fikirleri seven sahibi ortaya çıkıp Kong’u bir efsane olan Hollow Earth’e götürme fikrini ortaya atana kadar. Her süper kahraman filminde olduğu gibi Monsterverse de evreni ya da dünyamızı besleyen enerji kaynağını arama peşine düşüyor. Bunu yapabilmek için de Kong’u Hollow Earth’e ulaştırmaları gerek. Tabii Kong’un güvenli bölgeden ayrılması Godzilla’yı kızdırır ve kendisine rakip olduğunu düşündüğü Kong ile antik çağlardan kalma dövüşlerini yeniden başlatır.

Godzilla filmlerini her zaman çok sevmişimdir. Özellikle yeni seriyi daha çok sevdim çünkü Godzilla, bir villain olarak değil de dünyayı koruyan bir titan olarak resmediliyor. Filmlerindeki bitmek bilmeyen yıkım, patlamalar, devasa dövüşler de benim gibi her şey yok olsun, yansın kül olsun diye sinemaya gidenleri tatmin ediyor. Hakeza Godzilla karakterinin neredeyse durdurulamaz olması da tabii ki ilgi çekici. O sebeple Kong ile karşı karşıya geleceğini duyduğumda epey bir şaşırmıştım. Ghidorah’ı yenmeyi başarmış bir varlığın Kong’a yenilmesi saçma olurdu. Yönetmen Adam Wingard, 62’de olduğu gibi bu filmde de kesin bir galip olacağını belirtmişti. Kazananın kim olacağına dair hiçbir zaman şüphe duymadım. Sırf bu sebeple de film benden bir artı almayı başardı. Godzilla’yı yenebilecek tek şey, evrene ait olmayan “yapma” bir varlıktır. Ki MechaGodzilla da bu yapma varlık zaten. Yoksa zaten dünyada var olan hiçbir canlının Godzilla’yı yenmesi mümkün değildir. Dipnot: Superman, dünyalı değildir.

Monsterverse’ün 4. filmi Godzilla’nın toplamda 36, Kong’un ise 12. filmi. 36 filmlik süreçte gerçek kralımız Kong ve sonradan ortaya çıkan ana kötümüz Mechagodzilla ile birçok kez karşılaştı. Adam Wingard ve WB, bu devasa külliyatı doğru bir şekilde kullanıp, başarılı kırpmalar yaparak bana göre izlemesi keyifli bir film çıkarmışlar. Hemen külliyata ve esinlenmelere geçelim:

Filmin ana konularından biri olan Hollow Earth ilk defa bir Godzilla filminde kullanılmıyor. 73 yapımı Godzilla vs. Megalon, bu fikrin ilk kullanıldığı film. Ki buraya bir dipnot da düşmek istiyorum, son yıllarda Hollow Earth fikri sıklıkla kullanılmaya başlandı. Umuyorum ki daha detaylı bir sunumunu da bir gün görme şansı yakalarız. İşlenmeyi hak eden bir konu… Hollow Earth’e inmek için kullanılan uçaklar da 84 yapımı The Return of Godzilla filminde ilk kez karşımıza çıkıyorlar.

Godzilla’ya devam etmeden önce biraz Kong’a odaklanalım. Filmin açılışını kendisi ile yaptığımız Kong, önce sabah yürüyüşüne sonra da sabah banyosuna çıkıyor. Bu sahnelerin hepsi 76 yapımı Kong filminden esinlenmedir. Kong’un uçaklarla taşındığı sahne ise ilke kez 67 yapımı King Kong Escapes filminde gerçekleşiyor. Hollow Earth’e inip devasa bir kapıyı açan Kong bunu da ilk defa yapmıyor. İttirdiği ve üzerinde atalarının eli olan kapıyı ilk defa 1933 yılında görüyoruz. Gelelim şimdi kendisinin şarjlı savaş baltasına. Kong ile Godzilla’nın Hong Kong’un şehir merkezini yerle bir ettiği dövüş gerçekten şahane. Özellikle Kong’un silah kullanma tekniği izlenilebilirliği arşa çıkartıyor. Yönetmenin çekimde FPS yaklaşımı da dövüşe renk katmış. Bu dövüşte özellikle bir kare var ki eminim ki hiçbirinizin gözünden kaçmadı. Kong’un baltasının sapını hyber beam atmak üzere olan Godzilla’nın boğazına tıkması hem görsel olarak şahane bir hareket hem de seyircisini ucundan da olsa güldürüyor. Bu sahne de tabii ki ilk defa yaşanmıyor. 62 yapımı King Kong vs Godzilla filminde Kong, bulduğu bir ağacı Godzilla’nın boğazına sokarak bu taktiği ilk defa deniyor. Sahne o kadar klasikleşti ki herhangi bir platformda Kong Gif’i arattığınızda karşınıza ilk çıkanlar arasında oluyor.

Gel gelelim MechaGodzilla’ya. Fragmanı dikkatli izleyenler filmin ana kötüsünün kim olduğunu zaten biliyordu. Şahsen ben dikkatli izlemedim, sordum da öğrendim. Evet… MechaGodzilla da ilk defa Godzilla’ya rakip olmuyor. Daha önce de birçok kez karşı karşıya gelen ikili her defasında atomik nefeslerini çarpıştırıyor. Ve güzel bir detay, MechaGodzilla bu nefes çarpıştırma savaşını son film de dahil her defasında kazanıyor. Filmde MechaGodzilla’yı ele geçiren Ghidorah’ın kafa tası fikri de ilk defa işlenmiyor. 2002 yapımı Godzilla Against Mechagodzilla filminde de MechaGodzilla’ın kemikleri ile reankarnasyonu işleniyor.

Peki, filmdeki neredeyse her şey eski filmlerden bir esinlenme de, filmde hiç “yeni” bir şey olmadı mı? Tabii ki oldu. Kong, sinema tarihinde ilk defa MechaGodzilla’ya karşı dövüştü. Sonucu da, +7 baltası sağolsun iyi bitti. Godzilla karşısında ağır bir yenilgiye uğrayan Kong, Mechagodzilla’yı yenerek onurunu korudu ve Godzilla karşısında, yenilsem de ayakta duracağım diyerek onurlu bir final yaptı. Filmin en beğendiğim kısımlarından biri de burasıydı. Kong’un finalde Godzilla giderken ayağa kalkışı ve umutsuzca silahını eline alması gerçekten içimi acıttı.

Buraya kadar filmin kendi külliyatından ne kadar yararlandığını anlattım. Bu paragrafı da herkesin kafasına takılan bir mantık hatasına ayırmak istiyorum. Şahsen ilgimi çektiği için de cevap verme gereği duydum. Özellikle VFX’in çoğalması ile seyirci görüntünün tamamen yapma olmasından rahatsız olmaya başladı. Bazı filmlerde görsel efektler kendini çok belli etse de Godzilla vs Kong’da efektler gerçekten üst düzey ve hiç sırıtmıyor. Ha keza Godzilla gibi bir filmin tamamen VFX olması kadar da normal bir şey yok. Sonuçta antik bir dinozor ve devasa bir maymun dövüşü izliyoruz. Buna rağmen filmin mantık çerçevesinde olması için ellerinden geleni yapmışlar.

Mesela seyircinin en çok takıldığı kısım Godzilla ve Kong’un Aircraft Carrier üzerindeki dövüşü. Seyirci, filmden ilk görsel çıktığından beri geminin ikisini de kaldırmayacağını düşünse de bir Aircraft Carrier’ın ikisini rahatlıkla taşıyacak güce sahip olduğunu bilmiyor. Üstünde dövüştükleri gemi, dünyanın en uzun binalarından biri olan Empire State binasından biraz daha kısa. 360 metreye kadar uzayabilen Aircraft Carrier’lar Godzilla ve Kong’un Hong Kong’da çarpıp yerle bir ettiği binalar kadar uzun aslında. Hatta son bir detay daha verip paragrafı kapatayım: Hong Kong’daki en uzun bina 484 metre.

Sözün özü.. Godzilla vs Kong’un eksik kalan tek kısmı süresi. Bence bir yarım saat daha uzun olmalıydı. Yönetmen Adam Wingard, elinde 5 saatlik film çıkaracak malzeme olduğunu söylese de bir Director’s Cut’a başvurmayacağını söyledi. Bunun dışında film, aksiyon adına size her şeyi sunuyor. İlk iki filmi sinemada dev ekranda izleme şansına erişmiş biri olarak son filmi evde izlemek beni biraz üzdü. İzlediğiniz ekran filme ne kadar kanalize olacağınızı belirliyor. IMAX ses sistemi havası veren şahane bir kulaklığım olsa da küçücük ekranda filmi izlemiş olmak havasını biraz azaltmadı değil. Yine de izlediğim filmden oldukça memnunum. Vaat ettiğim her şeyi aldım. Şimdi seriyi baştan aşağı tekrar izleme vakti.

Godzilla vs Kong

7

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Siyah Beyaz, Biraz Da Kırmızı: Wandavision

Previous article

The Falcon and the Winter Soldier – TV Review

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply