Pandeminin şiddetini kaybetmesiyle festivaller yavaş yavaş eski canlılığına kavuşmaya başladı. Ana akım seyircinin ilgisini çekmese de Cannes, Venedik Film Festivaller‘i yapıldı, dramalar yaşandı ve küçük tatsızlıklar da her zamanki gibi oldu. Venedik Film Festivali‘nde Altın Aslan ödülünü alan film ise Fransa’dan Kürtaj oldu. Fakat filmin aldığı ödülden çok sinema salonlarında bayılma olayları dikkati çekti. Sinema basınının en sevdiği şeylerden biridir salonda bayılmak. Benim de 32. Ankara Film Festivali’nde izlediğim film salonda 1 kişinin bayılması ile listeye adını yazdırdı. Böylelikle devasa bütçeler harcanmadan filmin reklamı yapılmış oldu. Açıkçası ben bayılacak bir şey göremedim ama tabii ki her insanın ekran duyarlılığı farklı. Mideniz hassassa, filmi merak ediyor ama bu bayılma olayları sizi tereddütte düşürüyorsa korkmanıza gerek yok. Kürtaj, 1-2 sahne hariç mide dostu bir film.
1960’lar Fransa’sında üniversitede edebiyat okuyan Anne okulun başarılı, hocaların gözde öğrencilerinden biridir. Ülke Fransa olmasına rağmen hala toplumun şu anki olduğu kadar rahat olmadığını gördüğümüz filmde hala muhafazakâr bir toplum vardır. Anne’nin evlilik olmadan cinsel ilişkiye girmesi bile mevcut ortamda büyük bir bela iken bir de üstüne hamile kalması ona bu dünyada cehennemi yaşatmaya başlıyor. O yıllarda Fransa’da kürtajın yasak olması ile ne yapacağını bilemeyen Anne bütün film boyunca çözüm aramaya başlar. Eğer çocuğu doğurursa uzun süredir düşlediği akademisyenlik kariyeri hatta okulu bitirme olanağı bile kalmayacak, hayatı altüst olacaktır.
Kürtaj yasağı konusu Türkiye ve Avrupa’nın uzun süre önce hallettiği bir sorundu. Türkiye’de beklenmedik bir biçimde hiç tartışılması yapılmıyor şu an, ki bu çok mutluluk verici. Avrupa’da Polonya ise geçtiğimiz yıllar da kürtajı yasakladı. Hatta tam ben bu yazıyı yazarken dün Polonya’da bir kadın, fetüsün ölümcül bir hastalığa yakalanması ve yasak olduğu için kürtaj yaptıramaması sonucu hayatını kaybetti.
Avrupa’nın bu kararı almadan önceki yaşadığı sıkıntıları bir kadının gözünden incelemek, toplumdan nasıl dışlandığını görmek için Kürtaj önemli bir film. Normalde sosyal içerikli filmlere sıcak bakmam fakat film olayları fazla dramatize etmeden sade bir biçimde genç bir kızın gözünden anlatmış. Güzel de yapmış.
Lübnan asıllı Fransız yönetmen Audrey Diwan daha önce senaristlik ve yazarlık yapmış. Kendisi 2. uzun metraj filmi ile karşımızda. Film Altın Aslan kazanmış fakat yönetmende bir ışık yok. Ne özel bir dokunuş ne de özel bir his barındırıyor. Görsel olarak da vasat. Filmin asıl başarılı noktası oyunculuk ve mesajını iyi verebilmesi. Anne Ernaux’un aynı isimli romanından uyarlanan filmde senaryo ve hikâyenin etkileyiciliği de büyük oranda yazarda diye düşünüyorum. Bolca, hatta sadece yakın plan kullanmış yönetmiş. İlk başta iyi bir seçim gibi görünse de belli bir yerden sonra aynı çekim tarzı çok kullanıldığı için etkileyiciliğini yitiriyor. Filmin meşhur ‘’bayılmalara’’ sebep olan yer de filmin en etkileyici sekansı gerçekten. Belki bu kadar çok korku filmi izlemek beni diğer seyirciler kadar etkilemedi ama bu kadar insan bayılıyor ve sahneden etkileniyorsa yönetmenin hakkını vermek lazım. Film kürtaj sekanslarında Julia Ducournau’un ”Raw” filmini aklıma getirdi. Fakat filmin seyirciyi rahatsız etmek gibi bir amacı yok. Çoğu yerde kamerayı asıl olaydan kaçırıyor yönetmen.
Filmin en iyi tarafı ise Anne’i oynayan Anamaria Vartolomei. Genç yaşına rağmen çok iyi oynamış. Hollywood standartlarında bir güzelliği yok hatta kendisi komşu kızı güzelliğine sahip. Sokakta görseniz ne kadar güzel bir kız dersiniz. Özellikle performansında gözlerinin de büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. 110 dakikalık filmde sürekli onu izliyoruz. Yan karakterler sürekli girip çıksa da hiçbiri kayda değer ekran süresi almıyor. Sürekli yakın planda olduğu için uzun zamandır bir filmde bu kadar fazla ekran süresine sahip bir oyuncu gördüğümü hatırlamıyorum. Romanya asıllı oyuncunun umarım iyi bir kariyeri olur. Fransa’dan çok iyi kadın oyuncular çıksa da Hollywood’a geçebilenler bir elin parmağını geçmez. Monica Belluci ve Lea Seydoux hariç son yıllarda Hollywood’da adından söz ettiren başka Fransız yok.
Ne zaman bir Fransız filmi izlesem kadın oyuncular hep çok iyiler. Belki çok fazla Fransız filmi izlemediğimdendir ama hep kadın karakterler aklıma kazındı. Çoğunlukla isimlerini hatırlayamasam da yüzler ve performansları hep aklımda. Fransız sinemasının hayranı değilim şimdilik. Fransız sineması arada nevi şahsına münhasır filmler çıkartıyor. Kürtaj onlardan biri değil maalesef fakat Anne karakteri ve oyuncusu akılda kalıcı bir iz bırakmayı başardı.
Fransız sinemasında dikkatimi çeken noktalardan birisi de çıplaklığı çok doğal bir biçimde kullanabilmeleri; bu filmde de çıplaklık barındıran sahneler seyirciyi harekete geçirme amacı taşımıyor. Kızın bazı durumlarda çıplak olması gerekiyor o kadar. Seyirci olarak bu sahneler ile normal sahneler arasındaki farklılık yaşamıyorsunuz.
Kürtaj ortalama bir film olsa da hem başrolün hatırına hem de seçtiği konuyu güzel bir biçimde anlatması ile tavsiye ettiğimi bir film. Eğer kürtajla alakalı kafanızda soru işaretleri varsa bu soru işaretlerini silin. Bu filmin silmeye büyük katkısı olacaktır.
Yorumlar