Son yılların en favori film şirketi A24 olsa gerek. Konu tercihleri ve filmleri işleme tarzları ile gişe başarısı elde etmeseler de seyircileri memnun etmeyi başarıyorlar. Belirli tarzları ve temaları olan filmlere yöneliyorlar genelde. Bu korku filmleri için de geçerli. Bunu birazdan daha detaylı bir şekilde yazacağım. Hereditary, vizyona büyük bir şöhretle girdi. Gösterildiği her yerde ciddi bir şekilde beğenilen film için çok sağlam bir reklam yapılıyor; buna da birazdan değineceğim. Ari Aster’in ilk yönetmenlik deneyimi olan film sadece 2018’in değil son yılların en iyi korkusu olarak adlandırılıyor. İzleyen herkes tırnaklarını yemiş; filmden ayrılanlar aklını kaçırmış. O kadar mı gerçekten?
Kısaca konuya değinmek gerekirse… Graham ailesinin büyük annesi hayata veda eder. Onun vefatından sonra hayatlarına kaldığı yerden devam etmek isteyen aile bunu maalesef sağlılı bir şekilde gerçekleştiremez. Oldukça umursamaz bir baba, takıntılı olan bir anne, hiçbir işe yaramayan bir ağabey ve sorunlu bir kız kardeş. Evde annesinin ruhu olduğunu düşünen anne Annie, zamanla ruhlar alemi ile kafayı bozmaya başlar. Öbür taraftan da çocuklar kendi yollarını çizmeye çalışırken ağır bir şekilde çuvallarlar. Anneanne’nin ölümünden sonra ailede başlayan trajik ölüm serisi de zamanla koca bir aile trajedisine dönüşür.
Hereditary, çok başarılı bir reklam çalışması ile eleştirmenler tarafından övülerek girdi vizyona. Reklam çalışmasını kim yaptıysa çok başarılı olduğunu söylemem gerek. Filmi yüceltmek için karşılaştırma tekniğini kullanan reklamcılar bunun için The Conjuring’i seçmişler. The Conjuring sonrası en korkunç film olarak pazarlanan film benim dahil herkesi merakını uyandırdı. Hadi sizin adınıza yazmayayım, benim ilgimi gerekten de çekti. Çünkü, The Conjuring, ben dahil birçok insana göre son yılların en başarılı korku filmidir. Bir filmin The Conjuring’ten iyi olması ya da yakın olduğunu iddia etmesi merak uyandırır. Parayı bastık, gittik filme. Gerçekten de öyle mi? Maalesef değil.
Hereditary, A24’ün 5. korku filmi. Beş filmin de birbirine benzeyen yanları var. Fakat özellikle son 3 film, Hereditary ile beraber It Comes at Night ve The Witch, neredeyse birebir aynı filmler. A24 belli ki korku filmi seçerken sözleşmeye “kamera yavaş dönecek” şartı getiriyor sanırım. Ya da kamerası yavaş dönecek filmleri tercih ediyorlar. Bilemedim. Anladığım tek şey, 3 film de yönetmenlik, sanat tasarımı ve karakter tasarımı olarak birbirine benzeyen filmler. Hereditary’de görülen tüm figürleri, şeytanlar dahil It Comes at Night’ta da görebilirsiniz. Sanırım hepsini aynı departmana yaptırıyorlar. Çıplak şeytanlar modası. Hiçbir şey ile korkutma tekniği. Son zamanlarda korku sinemasının bu yükselen tekniği Hereditary’de de mevcut. Hiçbir şey göstermeden seyircinin kendi kendini korkutmasını sağlamak.
Filmi korku filmi olarak pazarlasalar da bence korkudan çok gerilim filmi. Ari Aster’i tebrik etmek gerek. Oldukça rahatsız edici bir anlatım dili var. Ağır ilerleyen ve mekanik bir şekilde hareket eden kamerası kesinlikle gerilim düzeyini artırıyor. Filmini çok beğenmemiş olsam da yönetmenlik tarzını takdir ettiğimi söylemeliyim. It Follows ile başlayan bu mekanik kamera hareketleri iyice ayyuka çıktı. Fakat It Follows gerilimin hakkını verirken Hereditary ve kopyası olan It Comes at Night boş görüntüye dayadıkları müziklerle insanları germeyi planlıyorlar. Bir nevi psikolojik oyun. Ve belli ki de başarılılar. 2 saatlik filmin %70’i boş görüntü üzerine bindirilmiş “şimdi bir şey olacak” müziklerinden ibaret. Sürekli “acaba ne olacak” hissi yaratılıyor ama ortada hiçbir şey yok, olmuyor. Hollywood korkularına alışmış seyircinin bu tarz yeni nesil filmlere şaşırmasını ve rahatsız olmasını oldukça normal buluyor. Farklı bir tarz, hakkını vermek gerek. Seyirci de yeniyi sever.
Filmin karakter tasarımı oldukça başarılı. Hikayeyi de Annie’yi canlandıran Toni Collette tek başına taşıyor zaten. Abartılı-abartısız hareketleri ile film boyunca tek kişilik bir şov sunuyor. Hikaye de ona bu imkanı tanımış. Yönetmenin çekim tekniği de onu kadrajın tam ortasında tutuyor ve böylece bir Toni Collette şovu izliyoruz. Fakat senaryo, onun kadar iyi değil. Karakterlerin uzun uzun kadrajın ortasında durduğu, boş odalara vuran güneş hüzmelerine odaklandığımız, müzikle gerilim yaratıldığı, azın çok gibi gösterildiği bir film Hereditary. Son 20 dakikasına kadar da bir korku ya da gerilim filmi değil de aile dramı olarak ilerliyor. Fakat son 20 dakika da bir tebriği hakediyor. Acımasız. Son 20 dakika kayışın -sonunda- koptuğu sahnelerle dolu. O noktaya gelene kadar -aşırı- sıkılmış olan beni hareketlendirmeyi başardı. Sonra da tüm filmin üzerine copy paste tasarım yapıştırılıyor. The Witch ile neredeyse benzer bir finale sahip olan film yukarıda bahsettiğim aranan ortak tarzı doğruluyor.
The Conjuring ile uzak ara alakası olmayan film çok başarılı bir reklam çalışmasının ürünü. Yeni hiçbir şey sunmayan film, yepyeni bir akımın başlangıcını yapıyor. Rahatsız edici enerjisi ve boş görüntüler üzerine konan “bir şeyler geliyor” gerilim müziği ile seyircisini korkutmaya, germeye çalışıyor film. Son 20 dakikasını ne kadar takdir etsem de final maalesef tüm filmin havasını mahvediyor. Hollywood korkularına alışmış seyircinin yeniliğe açık olabileceği için filmi beğenmesi kuvvetle muhtemel. Gerilmemeleri de içten değil. Alışagelmiş bir tarz değil. Karakterlerin karanlık yanları, yer yer oluşturulmaya çalışılan ürkütücü perdenin arkasındaki dünya fikri harici film beklediğimin çok altında. 2018 gibi korku filmi kıtlığı yaşanan bir yılda kabul edilebilir bir film. Fakat genel anlamda, belki bir tarz başlangıcı olarak akıllarda kalacak olsa da korku türü adına en azından benim için oldukça zayıf bir film.
Yorumlar