Başta “Before üçlemesi” olmak üzere, 90’lardan bu yana birçok klasiğe imza atan ve şimdiden modern sinema tarihine ismini altın harflerle yazdıran Richard Linklater, yeni filmi Hit Man ile geri döndü. Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenen filmin senaryosunda Glen Powell ile ortaklaşa çalışan Linklater, eleştirmenler tarafından muazzam övgüler aldı.
Powell, oyuncu olarak Linklater ile daha önce Fast Food Nation, Everybody Wants Some!! ve Apollo 10½: A Space Age Childhood filmlerinde de çalışmıştı. İkilinin yeni filmi Hit Man, Powell‘ı bu kez senarist olarak da ön plana çıkardı ve proje sadece “Linklater’ın Boyhood’dan bu yana yaptığı en iyi film.” olarak adlandırılmadı, Linklater filmografisi içerisinde de “en iyiler” arasında gösterildi. Ayrıca filmin senaryosu dışında, başrolünü de üstlenen Glen Powell, Adria Arjona ile birlikte harika yorumlar aldı ve bu film, her ikisi için de “kariyerlerinin asıl dönüm noktası” olarak görülüyor.
Yazının bundan sonraki kısmı spoiler içerebilir.
Sıradan Hayatların Heyecan Verici Dönüm Noktaları
Şehrin polis teşkilatında ek iş yapan ve asıl mesleği bir üniversitede profesör olan Gary (Glen Powell), teşkilat için farklı kılıklara girip verilen görevleri layıkıyla yerine getirmektedir. Okulunda ise çok da ciddiye alınmayan fakat son derece zeki, kedi sevdalısı naif bir adamdır. Teşkilattaki görevi gereği bir nevi sahte kiralık katil rolüne büründüğünde ise hayatı dönüm noktasına girer. Onu kiralamaya çalışanları tuzağa düşürüp yakalanmasını sağlayan Gary için her şey yolundayken, “kiralık katil” hizmetlerinden yararlanmak isteyen bir başka kişi olan Madison’a (Adria Arjona) ilgi duyduğunda hayatı değişecektir.
Hit Man‘i ilginç yapan etmenlerden biri ise gerçek hayata dayanması. Aslında bu filmdeki öykünün temeli, Skip Hollandsworth‘un Texas Monthly‘de yazdığı 2001 tarihli bir makaleye dayanıyor. Kısaca bahsetmek gerekirse Houston polisi, kendi kirli işlerini halletmesi için katil kiralamak isteyen kişileri yakalamak ister ve bunun için gizli operasyonlar düzenlemeye karar verir.
Bu doğrultuda ise Gary Johnson‘ı tutar ve Gary, çeşitli suikastçılar kılığına girmeye başlar. Gary geçen yıl öldü, ancak Hollandsworth’a göre “olay sahanın Laurence Olivier’i” olarak görülüyordu. (Laurence Olivier: Oscar, Altın Küre, BAFTA ve dört Emmy ödüllü İngiliz tiyatro ve sinema yönetmeni, oyuncusu ve yapımcısı) Farklı bir kaynak ise Gary’i şöyle aktarıyor: “Gary, kendisini bulduğu her durumda olması gereken şeye dönüştürebilen, gerçekten harika bir sanatçı.” Gary bu işi polis departmanı için yapmadığı zamanlarda ise yerel bir üniversitede çalışan, iki kedisiyle birlikte yaşayan bir profesördü. İşi açısından anonimliğin ne kadar önemli olduğu göz önüne alındığında, komşularına karşı tamamen mütevazı birisiydi ve büyük ölçüde her şeyi kendine saklanmasını bilirdi.
Hit Man‘in ilham aldığı bu gerçek yaşam öyküsünün filme yansıması ise kusursuza yakın. Tek kelime: Dinamizm. Film müthiş bir dinamikle inşa edilmiş. Film boyunca akan hikaye karakter odaklı ve karakterin olay içinde, olay dışında her anı merak uyandırıyor ve asla sıkmıyor. Gary’i seviyor, ona ilgi duyuyor ve onun “gerçekliğini” kabul ediyoruz. Çünkü samimiyeti ve içtenliği, izleyicinin sadece birkaç sahne içerisinde bağ kurmasını inanılmaz kolaylaştırıyor. Gary odaklı hikaye, sıradan hayatın dönüştüğü heyecan verici anları ele alıyor ve kendi sıradanlığımızdan sıyrılmamızı sağlıyor. Aşka yelken açması ve sahte “kiralık katil” kişiliği özelinde kendinden yeni bir karakter yaratması ile Gary’nin, hayattan aldığı zevkin ne denli değiştiğini gözlemliyoruz. Çünkü aşık olduğu Madison, asıl Gary’i ortaya çıkarıyor.
Asıl İhtiyaç Gölgenden Sıyrılmaktır
Mitolojist ve yazar Joseph Campbell, “Girmeye korktuğun mağara, umduğun hazineyi saklıyor olabilir.” der. Gölgelerimizi görmezden gelerek, inkar ederek veya bastırarak onlardan kurtulamayız. Çünkü aslında bastırdığımız her şey bilinçaltımızın bir parçası haline gelir. Sonrasında ise gölgelerimizin farkında olmazsak onları düzeltemez ve ortadan kaldıramayız. Hit Man ise gölgeleri görmezden gelmeyi bir köşeye bırakıyor.
Filmde en sevdiğim kısımlardan biri, Gary’nin profesör olarak öğrencilerine Jung‘dan bahsettiğim kısımdı. Bu noktada Jung‘un Hit Man içerisinde büyük rol oynadığı söylemek de mümkündür. Bahsettiğim gibi, Hit Man‘i gölgeden sıyrılmak olarak görebiliriz. Gary, çevresi ve herkes tarafından kabul edilen, göstermekten çekinmediği kimliğini, benliğini oluşturuyor; kiralık katil gibi hareket etmek ise bastırdığı ve bu zamana dek kendinin bile farkında olmadığı gölgesini ortaya çıkarıyor ve onunla barışmasını sağlıyor. Böylece persona ve gölge bir araya geliyor.
Gary, profesör olarak hareket ettiğinde kimse onu “farklı” görmez, sade hayatımızın, fazlasıyla sıradan olan bir parçasıdır. Fakat sahte kiralık katil rolüne, yani Ron adında hayali birine büründükten sonra insanlara ateşli, çekici, özgüven dolu ve fazlasıyla sıra dışı biri olarak görünmeye başlar.
Bu onun gerçekten “kiralık katile dönüşümü” değildir, kişilik olarak bunca zaman aradığı asıl davranışlarıdır. Madison tarafından gerçekten sevilmek ve değer görmek, Gary için kişiliğinin dönüm noktasıdır. Filmde bu dönüşüm anları komik olduğu kadar ilgi çekici ve zekice veriliyor, böylece Powell ve Linklater‘ın ortak kalemi hikaye içerisinde sihir gibi işliyor.
Hikayenin Gücü, Uyumu Beraberinde Getiriyor
Gölgeyi kişisel gelişim ve bütünleşme olarak görebilirsiniz. Kişiliğimizi keşfeder, karanlık taraflarımızı aydınlatır, içsel alanımızı ve yeteneklerimizi keşfederiz. Potansiyelimizin farkına varır, yaralarımız, korkularımız ve öfkelerimizle barışır ve en önemlisi onlarla yaşamayı öğreniriz. Gary, sahte kiralık katil tiplemesi sayesinde tüm kimlikleri ile birleşmeyi sağlıyor. Madison ise onu bu yolculuğa çıkarmakla kalmıyor, onu sürekli test ediyor.
Madison’ı kocasını öldürmek isteyen biri olarak görüyoruz. Bunalımda ve hayatından bıkmış durumdadır. Bu noktada Madison’ın Gary’e olan etkisi kadar, Gary’nin Madison’a olan etkisinden de bahsedebiliriz. Çünkü Madison, Gary sayesinde yeniden mutluluğu keşfetmeye başlıyor. Madison mutluluğu keşfettikçe asıl benliği ortaya çıkıyor, asıl benliği ortaya çıktıkça Gary gölgesinden sıyrılıyor ve Gary gölgesinden çıktıkça da beraberlikleri filme nefis bir olay örgüsü kazandırıyor.
Film, Gary üzerinden ilerleyip onun kiralık katil olarak birbirinden farklı tiplere bürünmesi ile harika anlar yaratırken, çift üzerinden de olay akışı sağlıyor ve onların uyumu, kimyası her dakika daha da çekici ve romantik hale geliyor. Powell ve Arjona, hali hazırda mükemmel olan filmi daha da sihirli hale getirecek kadar yıldızlaşıyorlar.
Şimdiden Yılın En İyi Filmlerinden Biri
Kimlik temasına değinen Linklater, bir röportajında konuyu günümüz meseleleriyle ilişkilendirmişti. Linklater bu konuyu şöyle açıklıyor:
“Yanlış bilgiler içinde yüzüyoruz ve bu bilgiler dahilinde kendimize ‘karakterler’ yaratıyoruz. Artık insanların kendilerini olmadıkları gibi temsil etmeleri için birçok olanak var. Film, bu yönden zamanımızın berbat durumunu da yansıtıyor. Peki insanlar değişebilir mi? İnsanların değişebilirliği, aynı zamanda keşfettiklerimizin özünden geçiyor. Herkesin insan olarak çabalaması gereken şey de budur. Çünkü hepimiz daha iyi olmak istiyoruz. Umarım bu güçlendirici bir mesajdır.”
Linklater, kimlik ve benlik gibi derinlikli bir konuyu, felsefi ve psikolojik olarak işlerken bunu herkese hitap edebilecek biçimde, başarıyla yapıyor, geleceğe tekrar tekrar izlenecek yeni bir modern klasik bırakıyor. Seyirciyle bütünlük yaratabilmek, orijinal işler çıkarmak günümüzde oldukça zorken, Hit Man o zorluğu kolaylıkla aşıyor. Çünkü akıcı kurgu, akıllıca düşünülmüş olay akışı, iyi işlenen karakterler, sağlam yazılmış diyaloglar ve taze fikirlerin yaratamayacağı büyü yok. Adria Arjona ve Glen Powell beraberliğinin mest ettiği Hit Man, hem suç komedisi, hem de romantik komedi olarak dinamik, heyecan verici, ilgi çekici, şaşırtıcı ve kesinlikle şimdiden yılın en iyi filmlerinden biri. Linklater, yine ve yeniden neden “en iyiler” arasında olduğunu hatırlatıyor.
Ferit Doğan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar