0

Dizi boyunca hazırlığını yaptığımız altyapı tümüyle son iki bölüm içindi. Bir savaş başlayacağını biliyorduk ama bu savaşın taraflarının motivasyonlarını ve birbirlerine olan karşı duygularını öğrenmemiz lazımdı. Sekiz bölüm boyunca bu yüklemeleri izledik. Zemin incelikle hazırlandı. Ve artık ipin ucunun koptuğu o beklenen kısma geldik. Kral öldü. Bundan sonrası önü alınamaz bir kaos olacak. Bu kaosun başlangıcını sessiz bir şekilde yaptık ama sonunda gürültülü bitti. Savaş resmen ilan edildi. Artık bundan sonra tarafların hamlelerini izleyeceğiz.

Bu bölümü 4 kısma ayıracağım. Ardından da birçok güzel detayı anlatıp yazımı kapatacağım. Hadi başlayalım.

BİRİNCİ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
İKİNCİ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
dördüncü BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
BEŞİNCİ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
altıncı BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
YEDİNCİ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
SEKİZİNCİ BÖLÜM İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYIN
İÇ SAVAŞIN TÜM TARİHİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
hıghtower ailesini OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Konsey

Geçen bölüm kral Viserys ile Alicent arasındaki son diyalogtan şikayetçiydim. Çünkü bütün iç savaşın bir yanlış anlaşılma üzerine kurulması kitaptan epey bir uzaklaşmak demekti. Lakin dokuzuncu bölüm endişelerimi terse çevirdi ve aslında dizi senaristlerinin sekiz bölüm boyunca her şeye hazırlıklı olduklarını ve kitaptan uzaklaşmayı baştan beri planladıklarını gördük.

Orijinal kitaba göre Alicent, Rhaenyra’nın onun çocuklarını öldüreceğini düşündüğünden Aegon’u tahta oturtmak istiyordu. Lakin burada görüyoruz ki Alicent, kral Viserys’in son arzusundan ötürü onu tahta oturmayı “öneriyor”. Bundan da tam anlamıyla emin değil. Dizi, Alicent’ı tümüyle kötü olarak göstermemek için elinden geleni yapıyor. Alicent’ı Cersei’ye benzetenler iyice ters köşe oldu. Maalesef Alicent, tümüyle erkeklerin yönlendirdiği bir kurban konumunda. Burada dizinin tavrını ve tutarlılığını tebrik ediyorum.

Savaş bir yanlış anlaşılma üzerine başlayacak diye düşünüyorduk. Fakat gördük ki konseydeki erkekler zaten Aegon’u tahta oturtmak ve Rhaenyra’yı öldürmek için planlar yapıyormuş. Rhaenys ikinci bölümde demişti, erkekler bir kadını tahtta görmektense bütün diyarı ateşe vermeyi tercih eder diye. Tam olarak bu yaşanıyor. Alicent, kraliçe olmasına rağmen konseyinin kurbanı konumunda. Orijinal hikayeden çok daha farklı bir bakış açısı olsa da sonuç aynı yere çıkıyor ve dizi bu konuda tutarlı kalmayı da başarıyor.

Yine Lord Beesburry’nin ölümü de tümüyle değiştirilmiş. Criston Cole’un bir nefret ile boğazını kestiği ya da camdan aşağı attığı Bessburry, bir anlık hiddet sonucunda yanlışlıkla ölüyor. Senaristler, yeşilleri tahta çökmeye çalışan bir gizli arka plan kumpasçıları olarak gösterse de onları olabildiğince Cersei’leştirmemeye çalışıyor. Şuan dizide, tümüyle kötü bir karakter yok. Senaristler bunu büyük ihtimal seyirci taraf seçerken tek yönlü olmasın ve her karaktere sempati duyulabilsin diye yapıyorlar. Lakin burada da bir ironi var. Yeşiller, dini bütün bir oluşum olmasına rağmen her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmiyorlar.

Bu kısımda en merak ettiğim şey kral muhafızı komutanı olan Westerling’e ne olacağıydı. Normelde onun konseye kadar zaten ölmüş olması lazımdı ama senaristlerin onu öldürmemesi, acaba Criston mı onu öldürecek sorusunu aklıma getirmişti. Lakin düşündüğüm gibi olmadı. Game of Thrones’da Ser Barristan gibi herkes önünde şovunu yaptı ve çıktı gitti. İleride dönecek mi? İşte onu bilmiyorum.

Gerçek Kral Kim?

Dizinin, konsey ve sonrasındaki kısımlarına bayıldığımı söyleyebilirim. Kralın ölümü ile beraber dizi gizemli ve gerilim dolu bir arayışa dönüşüyor. Orijinal kitapta Aegon’un zaten kral olmak istemediğini biliyoruz. Fakat senaristler, bunun altını biraz daha doldurmak istemişler. Aegon’un ileriki zamanlarda piçlerinin çıkacağını biliyoruz. Bu da onun eşi olmasına rağmen başka kadınlarla beraber olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Hal böyle olunca senaristler onu zevk düşkünü birine çevirmek istemişler. Başarılı da olmuşlar. Aslında burada bir alegori de var. Aemond ve Criston Cole, Aegon’u ararken Aemond içinden geçenleri tutamayıp konuşuyor:

“İşte şehirde avlanıyorum, her zaman iyi askerim, doğuştan sahip olduğu hakkını aramayan bir tembelin peşindeyim. Tarih ve felsefe çalışan benim, küçük kardeşi kılıç kullanan, dünyanın en büyük ejderhasına binen benim. O yüzden de hakkım…”

Buradan anlıyoruz ki Aemond’ın aslında tahtta gözü var. Bu da yine senaristlerin bir karakter tasarlama örneği. Aemond, kitapta tümüyle kötücül bir karakter olarak gözüküyor lakin dizide Aemond, daha oturaklı ve kendini geliştirmiş bir aile üyesi olarak gösteriliyor. Fakat görev bilinci yüksek biri olduğu için kardeşini aradan çıkaramıyor. Aegon ona, “Esos’a giderim beni kimse bulamaz” dediğinde aklının ucundan bu muhteşem planı gerçekleştirmek geçse de sonunda, yasaları uygulamayı tercih ediyor.

Bu altyapıyı da çok sevdiğimi söylemem gerek çünkü Aemond’ın, ileriki sezonlarda geçici olsa da tahta oturacağını orijinal hikayeden biliyoruz. Bu sebeple ona eklenen taht merakı, aslında hikaye ile oldukça uyumlu.

Temizlik

Kralın ölümünden sonraki süreçte yine kitaptan farklı kısımlar var. Orijinal hikayede kral ölüyor fakat konsey bunu tam 10 gün boyunca saklıyor. İnsanlar kralı sormaya, cesedin kokusu koridorlara yayılmaya başlayınca, öldüğünü açıklamak ve Aegon’u kral yapmak zorunda kalıyorlar. Bu geçen 10 günlük süreçte de kendilerine müttefik ararken bir taraftan da saraydaki Siyah yanlısı kişileri toplatıyorlar.

Dizinin bu kısımdaki tutumuna bayıldım. Aegon aranırken ve sarayda insanlar toplatılırken çalan müzik, herkesin diken üstünde olması, zamanla mücadele etmeleri tüyleri diken diken ediciydi. Bu temizlikte maalesef bazılarını kaybettik. Onlardan biri, sizlere de bahsettiğim gibi Lord Coswell oldu. Her daim Rhaenyra’nın yanında olan Coswell maalesef fevri davranarak kendini ölüme götürdü. Sadece o da değil, kraliçeye bağlılık yemini eden lordlardan biri ve Lady Fell de büyük ihtimal Coswell gibi öldürüldü.

Bu bölümde 2 önemli detay var. İlki, Mysaria’nın kuşlarının Kızıl Kaleye kadar girmiş olmaları. Şövalyelerin topladığı bazı hizmetçilerin Mysaria’ya bilgi verdiğini öğrendik. İkinci önemli detay ise, burası belki de bölümün en şaşırtıcı olaylarından biri, ayak fetişisti çıkan Larys Strong’un Mysaria’yı biliyor olması. Kitapta böyle bir ikili mücadele yok. Lakin anlıyoruz ki Larys ile Mysaria arasında ilişki Game of Thrones’daki Varys ve Littlefinger ilişkisine benzeyecek. Çünkü Mysaria’nın ileriki bölümlerde Alicent tarafından görevlendirileceğini kitaptan biliyoruz.

Lakin Larys Strong’un ayak fetişisti çıkması gerçekten muhteşemdi. Dizi senaristlerinin Martin’in çılgın zihniyeti ile yarışacak bir mantelitede olması şahsen beni mutlu etti. Bu tarz çılgınlıklar, diziye renk katar.

Taç Töreni

Kitaba göre Aegon’u ikna eden Criston Cole’du. Kral Muhafızı olan Criston Cole, Rhaenyra eğer kraliçe olursa tüm aileni öldürür diyerek onu ikna ediyordu. Fakat bu altyapı tümüyle ortadan kalkınca, Criston’ın da ikna etmesine gerek kalmadı. Tam tersine zorla kral yapılma durumu var. Sadece o da değil. Halk da zorla onun istemeyerek kral olmasını izlemeye getiriliyor. Normalde kitapta halk büyük bir heyecanla Dragonpit’e geliyordu. Fakat burada günümüz üçüncü dünya ülkelerinde rastlanan otobüslerle mitinge getirme durumu söz konusu. Güldürmedi değil.

Halk da Aegon gibi şaşkın. Kral ölünce Rhaenyra’nın kral olacağını biliyorlardı. Fakat bir anda Viserys’in Aegon’u istediğini öğrendiler. Bu kısım yine günümüz dünyasına benzeyen detaylarla doluydu. Halk, durumu o kadar anlamıyor ki neyi alkışlamaları gerektiğini bile bilmiyor. Vakti zamanında Ser Jorah şunu demişti:

“The common people pray for rain, healthy children, and a summer that never ends, It is no matter to them if the high lords play their game of thrones, so long as they are left in peace. They never are.”

Lordlar tepede tepişiyor, halkın ise olanlardan haberi dahi yok. Umurlarında da değil. Halka alkışlayın diyorlar, onlar da alkışlıyor. Herkes alkışlamaya başlayınca da Aegon, bir anda gaza geliyor. Kral olmak, sorumluluk almak istemeyen Aegon, fena değilmiş diyerek tribün liderliğine soyunuyor.

Rhaenys

Fakat taç töreni, kitapta olmayan ve beni mest eden bir sahne ile bozuluyor. Rhaenys, yerin altından ejderi Meleys ile çıkıp resmen gövde gösterisi yapıyor. Bu kısım, birçok seyirciyi rahatsız etmiş gördüğüm kadarıyla. Gelin görün ki bu kısım oldukça mantıklı ve geleceğe doğru bir yatırıma sahip. Eleştirilen iki kısım var.

“The Lord of Westeros are sheep. Are you sheep? No, you’re dragon. Be a dragon!”
Olenna Tyrell

İlki, Rhaenys neden oradan çıktı. Dragopit’e arkadan bir giriş olduğunu biliyoruz. Lakin Rhaenys bunu biliyor mu ya da o çıkış açık mı kapalı mı bilmiyoruz. Kaçması gerektiğini bilen Rhaenys, çareyi zemiden çıkmakta buluyor. Onun halkı öldürerek çıkması, dizinin final sezonuna muhteşem bir yatırım aslında. Halk, onlara saldıranın bir ejder olduğunu görmüş oldu. Hem de bu Dragonpit’de yaşandı. Hikayeyi bilenler, ne demek istediğimi anladılar. Daha da komiği, Aegon, herkesin önünde “koruyucu” ilan edildi lakin daha ilk dakikada onun kimseyi koruyamadığını görmüş olduk. Buradan şu mesaj çıkıyor aslında: Ejderlerle şaka olmaz. Onlarla savaşırsan tam olarak böyle olur.

İkinci sıkıntı ise Rhaenys’in neden Dracarys demediği. Herkesin aksine, Rhaenys, Dracarys dese, dizi bitmez, komple bir savaşın fitili ateşlenmiş olurdu. Hemen sebeplerini açıklayayım. Evet, yeşiller tahta çöktü. Teknik olarak hainlik yaptılar. Ama resmiyette yani sahada bir savaş başlamış değil. Daha diplomatik görüşmeler olacak. Haliyle Rhaenys, henüz başlamamış bir savaştan ötürü onları öldüremezdi. İkinci ve senaristlerin savunduğu sebep ise Rhaenys’in onları öldürmek için herhangi bir sebebinin olmaması ki bu da doğru. Bu savaş onun savaşı değil. Hele ki daha önce kraliçe olamamış bir kadının bir başka bir kadının kraliçelik hakkı için başkasını öldürmesi beklenemezdi. Rhaenys, yeşillere göz dağı verdi ve gitti. Oldukça da havalı ve doğru bir sahneydi.

Lakin gelin ben size üçüncü bir sebep vereyim. Bu sebep bence hepsinden çok daha güçlü. Otto Hightower, tüm halkın gözü önünde ölen kral Viserys’in son fermanında Aegon’u kral ilan ettiğini söyledi. Halk bunu duydu. Halk, Aegon’un resmi bir kral olmasını resmen izledi. Evet, yeşiller tahta çökse de Aegon resmi olarak bir kral ilan edildi. Şayet Rhaenys, herkesin önünde kralı, kralın elini, kraliçeyi, kral muhafızları komutanını ve en kötüsü High Septon’ı öldürseydi, bütün halkı karşısına alırdı. Şimdi diyeceksiniz ki, hırsızlar öldükten sonra ne önemi var? Eğer hikayeyi biliyorsanız, çok önemi var. Mysaria’nın da bölümde söylediği gibi, o tahtta halk istediği sürece oturuyorlar. Halk, soylu kesimin karşısına almak isteyeceği en son şeydir. Öyle ki, bu halk, dizinin finaline doğru ayaklanacak ve size bahsettiğim halkı neden karşınıza almamanız gerektiğini kanıtlayacak. Rhaenys, oradaki herkesi öldürse, hem halk ve diyar gözünde mimlenecekti, hem siyahların haklı davası lekelenecekti hem de büyük ihtimal başka toprakların lordları onlara karşı savaş ilan edecekti.

Rhaenys’in tamamen havalı olması için zeminden çıktığını biliyoruz. Sara Hess’in dediği gibi. Lakin ben burada bir sorun görmüyorum çünkü senaryo yazmak teknik olarak böyle bir şey. Havalı olacak şeyler yaparsınız. Üstüne bunu da anlamlandırabilirseniz, filminiz ya da diziniz başarılı olur.

Bazı Güzel Detaylar

Bu bölümde birçok detay vardı. Detayların üzerine hiç düşmediler. Birkaç saniye gösterip geri çekildiler. Bunu da bilerek yaptılar. Biz hikayeyi bilenler için böylece birçok soru işareti bıraktılar. Onlardan ilki köşede gördüğümüz Aegon’un piçi. Gaemon Palehair olarak tanıyacağımız bu piç, eğer dizi 4 sezon sürerse dördüncü sezona kadar karşımıza çıkmayacak. Aşırı spoiler olmaması için yazmayacağım. Onun yerine size İç Savaş Makalemi bırakıyorum.

Senaristlerin üzerimize attığı saniyelik detaylardan biri de Aemond ve Helaena arasındaki olası bir ilişki. Alicent, baba kelimesini kullandığı anda Helaena’nın çocukları “Aemond” diyorlar. Zaten annesinin bile ona dokunmasına izin vermeyen Helaena’nın Aemond’ı gördüğünde bakışları merak uyandırıcı. Acaba Helaena’nın çocukları Aemond’dan mı?

Helaena’nın bir Dreamer olduğunu da öğrendik. Daenys adında bir Targaryen, rüyasında Valyria’nın yok olacağını görmüş, babası da ona inandığı için oradan kaçmışlardı. Daenys haklı da çıkmıştı. Helaena da aynı Daenys gibi bazen alakasız cümleler kuruyor ama sonrasında hepsi çıkıyor. Aemond’ın gözünün kesileceğini, siyah ve yeşillerin ayrılacağını, Rhaenys’in ejderhası ile zeminden çıkacağını bildi. Bundan sonra Helaena’nın dediklerini ayrıca dikkat edeceğiz anlaşılan.

Otto Hightower, tahtın karşısında lordları ve leydilerine karşısına aldığında lordlardan biri ve House Fell leydisi eğilmedi. Kitaba göre başı kesilen Leydi Fell’in kafası kazığa çakılmıştı. Tam tersine ise Viserys’in kral muhafızlarından biri olan Willis Fell ise Aegon’un tarafını seçenlerden. İleride onu da büyük ihtimal görürüz.

Gördük ki Aegon’a siyah bir taç taktılar. Bunun ana sebebi, Viserys’in altın tacının çalınmış olması. Gelecek bölümde bunu göreceğiz. Orijinal hikayede kral muhafızlarından Steffon Darklyn tacı çalıp Rhenyra’ya götürüyor. Ama anlıyoruz ki senaristler bunu değiştirmiş ve tacı Cargyl kardeşlere vermişler. Arryk ve Erryk hikayede önemli bir rol oynadığı için senaristler, tacı götüre işini Erryk’e bırakmışlar.


Kraliçe ile Criston arasında bir şey mi var? Hikayeye göre Criston’ın kraliçe ile gizli bir ilişki yaşadığı iddia ediliyor. Bu bölümde ise bu dedikoduya zemin hazırlayacak bir diyalog var. Alicent’ın Criston’a yaklaşım şekli acaba gerçekten de aralarında bir şey mi olacak sorusunu sordurtuyor?

Dragonpit’deki taç töreni, orada yapılan ilk büyük organizasyon değil. Alyssa Velaryon ile Rogar Baratheon, FS 49’da Dragonpit’de Altın Düğün’de evlendiler. Bu da aslında orada evlenen kişinin Velaryon olduğunu düşününce sahneyi iyice ironik kılıyor.

Son olarak Mysaria’yı konuşcağım. Bu bölümde Mysaria’nın boynunda izler gördük. Daha önce de gördük belki ama ilk defa dikkatimi çekti. Mysaria’nın eskiden Lys’de bir köle olduğunu biliyoruz. Tam olarak bu sebeple de zaten aksanı bozuk. Game of Thrones’dan bildiğimiz Varys de Lys’liydi. Onun konuşmasında ise bir sorun yoktu. Bunun sebebi, Varys’in, Mysaria’ya göre hikayesinin daha farklı olması ve daha fazla lordlarla vakit geçirmesi olabilir. Varys bir köle olsa da birçok noktada bulunmuştu. Mysaria’nın ise böyle bir hikayesi yok.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

House of the Dragon – Eighth Episode Review

Previous article

House of the Dragon – Ninth Episode Review

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.