By Bazı oyunlar vardır, genel kitle tarafından sevilmezler. Hikayesi kötüdür ya da gösterildiğinden kötü çıkmıştır, Cyberpunk 2077 ilk çıktığı zaman bu sevmeme duygusunu oyunculara en net hissettiren oyunlardan birisiydi. Çünkü oyun kesinlikle gösterildiği gibi değildi ve özellikle PS4 ve Xbox One üzerinde oynanamayacak durumdaydı. Bende bu PS4 mağdurlarından birisiydim maalesef. Öyle ya da böyle oyunu bi şekilde bitirmiştim. Evet oyun gösterildiği gibi değildi ancak bu oyunda bir şeyler beni çekiyordu. Bu yüzden de asla sevmeyen grupta hissetmedim kendimi. Şanslıyım sanırım o insanların arasında olsam belki de Phantom Liberty DLC’sini merakla beklemiyor olacaktım. Belki de hiç oynamayacaktım. Neyse ki Netflix üzerinde yayınlanan dizisi de sağ olsun evrene olan bağım ciddi derecede artmıştı.
2020 yılında çıkan tartışmalı oyunumuz Cyberpunk 2077 için 26 Eylülde Phantom Liberty DLC’si çıkış yaptı. CD Projekt Red‘in ne kadar iyi DLC yaptığını bildiğimden dolayı temkinli de olsa bir umut vardı içimde. Ve çok sağ olsunlar bu umudumu boşa çıkarmadılar. Şimdi sizlerle yeni hikayemiz olan Phantom Liberty‘e bir bakalım nasıl olmuş.
2.0 Güncellemesi ile Neler Değişti?
Öncelikle şu ana kadar oyuna gelen en büyük güncelleme olan 2.0 güncellemesine bakarak başlayalım. Bu güncelleme aslında oyunun teknik detaylarını ele alacağım kısım olacak. 2.0 güncellemesi DLC’nin yayınlanmasından birkaç gün önce ücretsiz bir şekilde tüm oyunculara geldi. Bu oyunun performansını arttırma ve oynanışını değiştirmek üzerine kurulu bir güncelleme. Optimizasyon anlamında oyun neredeyse oturmuş düzeyde çok şükür artık. Ufak tefek buglara da denk geldim. Ama bunlar beni rahatsız eden buglar değillerdi o yüzden çok sorun etmedim. Her ne kadar hala eksikleri bulunuyor olsa da şirketin ciddi derecede yol kat ettiği aşikar. (Evet artık polis arabaları ışınlanmıyor direkt kovalıyorlar.)
Oyuna tekrardan giriş yapıp yetenek ağacınızı açtıktan sonra fark edeceğiniz en büyük yenilik “hazine yetenek ağacı”. Oynanışı inanılmaz derecede keyiflendiren bu yetenek ağacı bir sürü build yapmanıza da imkan veriyor. Ana oyunun en büyük eksilerinden olan yakın dövüşleri keyiflendirecek çok fazla geliştirme bulunmakta. Örneğin ben katana ile mermileri savuşturabileceğim bir yetenek aldım kendime. Bu da oyunu ilk oynayışıma göre çok daha farklı yaptı. Araba çatışmaları ise çok zevkli olmuş. Özellikle oyunun yeni bölgesinde kural tanımayan bir sürü insan olduğundan dolayı, oyun sizi arabayla çatışmaya zorluyor.
Can Derdindeyken Bir Anda Siyasetin İçine Dalıyoruz
Cyberpunk 2077: Phantom Liberty ek paketinin geçtiği yeni harita bölgesinin adı “Dogtown”. Bu özerk bölge, birleşme savaşından sonra Kurt Hansen tarafından bağımsız bir şekilde yönetilmekte. Night City polisinin bile giremediği kadar tehlikeli bir bölge aynı zamanda. Ne zaman bir yerden bir yere gidecek olsanız çatışmaya karışmadan bunu yapamıyorsunuz. Şehrin tehlikeli ve yozlaşmış havası o açıdan bence çok güzel verilmiş. Atmosferi de özellikle geceleri şahane. Ancak yalan yok yine de biraz daha büyük bir bölge beklemiştim. Özellikle Night City’e gitmeniz gerektiğinde durmadan geçmeniz gereken bir kapı var, bazen orada beklemek insanın ömrünü yiyor.
Peki karakterimiz ‘V’ bu çöplüğe nasıl düşüyor? DLC oyunun ortasından bir yerden devam ediyor yani oyunun sonunda yaptığınız seçimin DLC’yi etkileme şansı yok. Gezinirken ‘Songbird’ isimli yeni karakterimiz V’yi arıyor ve Amerika başkanı Myers’ın yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyor. Kabul edersek de bize tedavi sözü veriyor kendisi. Tabi ki görevi kabul ediyoruz. Bu olayların devamında ise Idris Elba‘nın hayat verdiği ‘Solomon Reed’ karakterini tanıyoruz. Spoiler olacağı için ve hikayeden alacağınız zevki baltalayacağından hikaye ile ilgili başka detaylar vermeyeceğim. Bu gerilim, ihanet ve macera dolu hikayenin en güzel tarafı da yeni eklenen karakterler. Oyuncuyla öyle bir bağ kurduruyor ki özellikle bazı önemli seçimleri yaparken gerçekten çok zorlandım. Oyunu bitirir bitirmez de diğer seçeneği hemen denedim. Bu kısa süresine rağmen yeni eklenen her karakterin geçmişi çok güzel doldurulmuş.
Bana göre ana oyunun en büyük eksilerinden olan “kararlarımızın gidişatı yeterince etkilememesi” durumu bu ek paket ile aşılmış gibi. Gibi diyorum çünkü hala beklediğim etkiyi verebilecek düzeyde değil ama bir değişim olduğunu fark edebiliyoruz. Özellikle yan görevlerin kalitesi bence ana oyuna göre daha yüksek, görevler daha ilginç ve zevkli.
Son Sözler
Yine CD Projekt Red yine muhteşem bir DLC. Keşke ana oyun da bu DLC kadar özenli ve sorunsuz çıkabilseydi diyorum bazen ama Phantom Liberty ana oyuna olan sevgimi de körükledi. Entrikasının yüksek olduğu kadar, dramının da yüksek olması benim en çok beğendiğim noktalardan birisi oldu. Hissettirdiği duygular ve keyifli oynanışı ile kesinlikle şans verilmesi gereken bir ek paket olduğunu düşünüyorum. Şimdiden oynayacak herkese keyifli oyunlar!
Poyraz Akyol‘un diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Discord kanalımıza üye olmak için buraya tıklayınız.
Bethesda’nın Yeni Evrenine Yolculuk: Starfield Oyun İncelemesi
Comments