Disney’in çokça beğenilen ve çocuklardan çok yetişkinlerin de gözyaşını ödünç alan Inside Out‘ın yeni filmi Inside Out 2, dokuz yıl aradan sonra seyirciyle buluşuyor. Kelsey Mann‘in yönettiği ilk uzun metrajı olan Inside Out 2‘nin senaryosunu ilk filmin de senaryosunu yazan Meg LeFauve‘ın yazdığı animasyon, ilkinde çocukluk dönemindeki duygularına misafir olduğumuz Riley’nin bu sefer ergenliğinde yaşadığı sorunlarını konu alıyor.
Inside Out‘da henüz küçük bir kız çocuğu olan Riley duygularıyla yeni yeni tanışıyordu. Bu filmde ise onu daha zorlu bir sınav bekliyor. Ergenlik. Riley’nin ergenliğiyle beraber 4 de yeni duyguyla tanışıyoruz; Kaygı, Gıpta, Utanç ve Bıkkınlık kısaca Bık-Bık. Hatta Nostalji bile var ama daha onun için erken.
Yazının bundan sonraki kısmı film hakkında spoiler içerebilir.
Beklenmedik Değişimler
Inside Out 2, Riley’nin hokey maçıyla açılıyor ve önceki filmden tanıdığımız duyguları günlük rutinlerini yaparak Riley’e güzel bir maç yaşatıyor. Bu sırada önceki filmden bu filme geçen süreci de bize özetliyor ve yeni oluşan “inanç” sisteminden bahsediyorlar. Filmin başında Riley’nin inancını “Ben iyi biriyim.” olarak görsek de bu inanç sisteminin bozulmaması için Neşe, Riley’nin kötü anıları ve hatıralarının arkasına yani bilinç dışına yolluyor. Maç sonrası Riley’nin hayran olduğu takımın koçu, Riley ve arkadaşlarını antrenman kampına davet ediyor. Bu duruma çok heyecanlanıyorlar. Bu sırada duygularımız beklenmedik bi şeyle karşılaşıyor. Riley’nin duygularını kontrol ettikleri yerin yıkıldığına.
Sebebini çözmeye çalışırken Riley’nin duygularını çok uçarı bir şekilde yaşadığını görüyorlar. Annesine bağırıp çağırıyor, duygusal patlamalar yaşıyor ve antrenman için kaygılanıyor ve Riley’nin duygu konsolu turuncuya dönüyor. Kaygı duygu merkezine gelir gelmez bütün kontrolleri kendi eline almaya çalışıyor. Riley’de de bu değişimleri görüyoruz. Yeni duyguların gelmesi ergenlikle birlikte olsa da Riley’nin gençliğe attığı adımlarda karşısına çıkan sorunların da büyük bir etkisi oluyor. Riley’nin ilk büyük kaygısı, en yakın arkadaşlarının onla aynı liseye gelmeyeceğini öğrenmesiyle oluyor.
Yeni duygularımız kontrolü iyice ellerine alıyor ve asıl duyguları kontrol merkezinden atıyorlar. Kaygı, Riley’nin inancını değiştirmek istiyor ve Riley’nin 13 yılda oluşan inancını hiç düşünmeden bilinç dışına yolluyor. Her şey burada değişiyor. Riley arkadaşlarına kötü davranıyor, girmek istediği takımda hayran olduğu kızlara yaranmaya çalışıyor ve koçun gözüne girmek için sınır tanımıyor. Tanıdığımız Riley kaygıları yüzünden ondan beklenmeyecek her şeyi yapıyor. Bu sırada kovulan, hapsedilen duygularımızın amacı Riley’nin inancını bilinç dışından alıp yerine koymak.
Belirli Kalıplara Sığmak
Inside Out 2 bize sadece bir inancımızın olamayacağını göstermek istiyor. Riley kaygıları yüzünden hep hatalar yapıyor. Kaygı her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor ama asla hatanın neresinden dönsek kârdır da demiyor. Kaygı’nın yeni duygularla oluşturduğu inanç tamamlanıyor. Riley’nin yeni bir inancı var; “Yeterince iyi değilim.” Bu ergenlik döneminde belirli kalıplara sığmaya çalışmamızı gösteren güzel bir tercih. Riley sadece iyi anılarıyla değil bütün anılarıyla kendisi olmalı. Bilinç dışı ettiği kötü, utanç verici ve üzücü anılarla beraber yeni bir inanç küresi oluştuyor. Riley’nin inancı “Ben iyi biriyim.” veya ” Yeterince iyi değilim.” ‘den ibaret olmamalıydı kesinlikle.
Kaygı bütün film boyunca sorunlar çıkartıyor. Riley’ye kötü şeyler yaptırıyor ama bunların hepsini Riley’nin iyiliği için yapıyor. Neşe’den, Tiksinti’den farksız sadece görevini yapıyor. Bütün duygularımız hatta ergenlikte oluşan sorunlu şeyler yapmaya iten duygularımız bile bizim inancımızı, karakterimizi, hatalarımızı ve doğrularımızı oluşturuyor. Film bütün duygularımızın kusurları olabileceğini çok güzel bir şekilde gösteriyor.
Sözün Özü
Inside Out 2 kesinlikle serinin ilk halkasının mirasına sahip çıkarken aynı zamanda fark yaratan birçok yeni güncellemeyle seyircinin filmin içinde olmasını sağlıyor. Yine zihnin içinde ustalıkla tasarlanmış birçok yapı var. Beyin Fırtınası’ndan tutun İroni Vadisi’ne kadar. Bütün film Riley ile birlikte izleyicilerin de duygularına dokunuyor. Her izleyenin Riley ile empati kurması çok kolay olacaktır. Ayrıca film yağ gibi akıyor. Senaryo çok güzel yazılmış ve işlenmiş. Gözünüzü kırpmadan izleyebileceğiniz eğlenceli bir serüven.
Filmin müzikleri yine harika ve etkisi gerçekten çok büyük. Müzikler de akan sahneyle birlikte izleyiciyi duygulandırmada büyük rol oynuyor. Animasyon kalitesi de keza ilk filmin çok üstünde. Yeni karakterlerin çizimleri yine önceden tanıdığımız duygular gibi çok ikonik ve özenle hazırlanmış. Atmosfer ve renkler önceki filmden daha çok ilgiyi üzerine çekiyor.
Filmi dublaj izlettirdikleri için asıl seslerin nasıl olduğuna dair pek bir fikrim yok ama yine ilk filmdeki gibi yerli dublaj sanatçılarımız işin üstesinden çok iyi bir şekilde gelmişler. Yine ilkindeki gibi favorim Gupse Özay oldu. Ayrıca bildiğim kadarıyla asıl versiyonunda çok fazla değişen ses olmuş. Özellikle Korku karakterini seslendiren Bill Hader yerini Tony Hale‘e bıraktı. Ayrıca Riley ve Tiksinti’nin de ses sanatçıları değişti. Kaygıyı yerelde Aslı İnandık seslendirirken asıl sesini özellikle Stranger Things‘ten tanıdığımız Maya Hawke seslendiriyor.
Bir süredir sükse yaratacak filmler çıkartamayan Disney ve Pixar’ın devam filmlerini ne kadar başarıyla yaptığını hatırlatan bir film olmuş Inside Out 2. Çocuğunuzla, sevgilinizle veya ailenizle sinemada izlemenizi kesinlikle tavsiye edeceğim bir film ortaya çıkmış. Yazıyı duygularımız, anılarımıza dair şu sözle kapatmak istiyorum. “Ne olabilir ki ?”
Mert Baran Yeşilbahçe‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
The Acolyte: 1. ve 2. Bölüm İncelemesi: Skywalker’dan Uzakta Umut Var Mı?
Yorumlar