0

Hırvat yönetmen Juraj Lerotic‘in yazarlığını, yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlendiği Safe Place (Güvenli Bir Yer) Saraybosna’nın Kalbi ödüllerinde en iyi film ödülüne layık görüldü. Locarno‘da üç ayrı ödülü toplayan Safe Place, Damir Lucic rolünü oynayan Goran Markovic‘e de en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırdı. Otobiyografik bir aile dramı olan filmde Damir’in intihar girişimi ardından Lucic ailesindeki sarsılmaların yalnızca 24 saatine tanık oluyoruz.

Normalde bir uzun metraj için son derece riskli olan hem yönetmenliği hem de oyunculuğu üstlenme denemesinden Safe Place çok başarılı bir biçimde sıyrılmış.

Talihsizlikten Kahrolmuş Ruhlar İçin Güvenli Bir Yer: İntihar

Rahme düşmesi bir suç, doğumu bir ceza, hayatı bir meşakkat ve ölümü gerekli bir gereklilik iken insan nasıl vakur bir varlık olacaktır?

Arthur Schopenhauer

Ölüm, bazen kendi elleriyle defalarca kendinden vazgeçen bir ruh için kendini yıkmak değil; bilakis kendini yeniden inşa etmek olabilir. Damir Lucic için ölmek, belki de ilk kez kendi yazgısını, tasasını kendi elleriyle şekillendirmek için kaçınılmaz bir fırsattı. Yaşantının tiksindirici ve soğuk istekler dizisi Damir için dayanılmaz bir haldi. Tanrı adına, tanrıdan önce yaptığı bir hamleydi. Yazılanın yaşadığı bu kaçınılmaz talih oyunun kazananı olmayı dilemişti. En küçük ayrıntıları bile derinlerde hissetmenin, kendini böylesine hissetmenin aşağılayıcılığı Damir için dayanılmaz bir hale gelmişti belki de.

Plinius der ki:

Hayat ne pahasına olursa olsun uzatılacak kadar arzulanabilir bir şey değildir. Kim olursanız olun. Eninde sonunda öleceksiniz. Hatta hayatınız alçakça hareketler ve suçlarla dolu olsa bile. Müşkül vaziyetteki bir ruh için çarelerin en başta geleni tabiatın insana bahşettiği saadetler içinde ölüm fırsatından daha büyüğü olmadığı hissidir. Ve onun en iyisi herkesin ondan kendi istediği şekilde yararlanabilmesidir.

Her An Ölümün Yanında Yöresinde Bir Deneme

Yaşamın en küçük kıpırtılarının bile yok olduğu Damir için sığınmak zorunda olduğu tek liman intihar oldu. Safe Place de sürekli bu eşikte hareket eden bir film. Seyirciyi asla hafife almıyor. Seyirciye intihar kıpırtılarını sürekli hissettirecek kadar da cüretkar. Rastlantıya bağlı koşullar dizisinde kendine yer bulmaya çalışan Damir’in peşinden koşturuyor film boyunca. Ağabeyi ve annesiyle birlikte onun peşinden sürükleniyoruz hiç durmadan. Deniz kenarında son derece huzurlu bakışlarına şahit olduğumuz Damir’in neden intiharı seçtiğini ise asla anlayamıyoruz ve soru hep yanıtsız kalıyor. İntiharın eşiğindeki bir ruhu göremeyişimizle yüzleşiyoruz.

Filmdeki doktorun da söylediği gibi: ”genelde fark edilmiyorlar.”  Kameraya sakin ve hareketsiz bir şekilde gülümseyen Damir’in yanında hayat dolu ve neşeli çocukların coşkuyla denize atlayışları iki ruh hali arasındaki tezatı özetliyor. Bir tarafta yazgısını kabullenen vakur bir ruh, diğer tarafta onu kucaklayan ve ondan korkmayan bir hayat enerjisi. Yazgısını parçalayabilenler kadar cesur bir deneyim sunuyor Safe Place. Tekinsizliğini sürekli hissettiriyor.

Yansımalar ve Pencerelerin Ardında Bir Aile Dramı

Sinematografisi hiç de hafife alınmayacak kadar ince bir fotoğrafçılık örneği sayılabilir. Yönetmen Juraj Lerotic gölgeler, izler ve yansımalardan sıkça yararlanmış. Her sahnede bir fotoğrafa bakıyormuş hissi vermeyi de ihmal etmemiş. Söyleyeceği şeyden öte göstermek istedikleri öne çıkıyor kimi sahnelerde. Sözler hep görüntüden sonra geliyor. Damir’in buhranlarını duymaktan ziyade ‘görüyoruz’ zira filmde ”üzgünüm” cümlesinden başka pek de konuşmuyorlar.

Filmin temposu hep aynı yoğunlukta seyretmesi özellikle tercih edilmiş. Sanki ufak bir geri adım veya hızlanma ondaki büyüyü kaybettirecekmiş gibi. Baştan sona temposunu korumasına rağmen sıkıcılığın koşullandırmasına yenik düşmüyor. Öyküsel ve fotografik gerçekçiliğin tercih edilmesi ise Safe Place‘i bir üst boyuta taşıyan bir deneme olmuş.

Elif Yetim’in diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Hayaletler Değil, İnsanlar Öldürür: A Haunting in Venice

Büyümenin Gölgeleri: Are You There God? It’s Me, Margaret.

 

Hayaletler Değil, İnsanlar Öldürür: A Haunting in Venice

Previous article

İran Sinema Mutfağından: Leyla’nın Kardeşleri

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply