1

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından N Kolay sponsorluğunda düzenlenen 43. İstanbul Uluslararası Film Festivali sona erdi.

Bu yazıda sinema yazarı Haktan Kaan İçel43. İstanbul Film Festivali kapsamında izlediği Tiger Stripes, Hoard, Faruk, Yurt, Bolero, Tereddüt Çizgisi, Bildiğin Gibi Değil ve Woman of.. filmlerini değerlendirdi. 

Bir sonraki festivalde görüşmek üzere!


Tiger Stripes

İstanbul Uluslararası Film Festivali Tiger Stripes | Arakat Mag

Müslüman ülkelerdeki kadının ergenliğe girişinin toplumsal tabularını ve baskısını muzip bir yolla anlatan yapım, uyduruk efektleriyle eğlenceli bir Mean Girls melezi gibi duruyor.

Kadınlığa adım atan çocukların yıkanan beyinleri yüzünden hurafelere dayandırılan bedenin gelişimi normal bir deneyim olacakken korku filmine dönüşen bir kabusa dönüyor. Ergenlik dönemlerindeki vahşi mizaç ile kaplan arasındaki benzerlik filmin bu tip bir dönüşüm hikayesine evrilmesine neden oluyor. Bu türde çok fazla örnek olduğu için yeni bir şey anlatmadığı açık bir şey diyebiliriz. Yakın dönemden Raw filmi de açıkçası bu filmin anlatmak istediğinin beş katını bizlere sunuyordu. Malezya’nın geleneksel yapısı ve ritüelleri andıran adetleri filmin artısı konumuna geçiyor.


Hoard

İstanbul Uluslararası Film Festivali Hoard | Arakat Mag

Hoard psikolojik sorunlu bir annenin istifçi evinde yaşayan bir çocuğun, ergenlikteki tuhaflıkları ayrıntılarıyla, hayalleri ve günlük rutinin içindeki hareketleriyle bizlere sunuluyor. Geçmişin travmalarının şekillendirdiği bakış açısıyla pek de sağlıklı davranamayan bir genç kızın film içinde profili çizilirken, ilginç olan kısım iğrençlikle romantiklik arasında giden bir ilişki filmi olarak senaryonun kendini konumlandırması diyebiliriz.

Hafif zorlama yerleri yok değil ama buna rağmen orta şekerli üzmeyen, çok şey de katmayan bir İngiliz filmi olarak akıllarda yer alıyor. Filmin epey karanlık çekilmesinden dolayı, Beyoğlu sinemasının karanlık perdesiyle birleşen alacakaranlık hali ise filmi izlemeyi yorucu hale getirdiğini de itiraf etmemiz lazım.


Faruk

İstanbul Uluslararası Film Festivali Faruk | Arakat Mag

Evimin dibinde çekilen Aslı Özge filmi Faruk oyunbaz dili, belgesel ile kurmaca arasında dolaşan hikayesi ilgiyi hak ediyor. Her sahnesinde farklı sürprizlere gebe olan mizansenleri ve kamera arkasının belirgin olma durumu filmin epey muzip olmasını sağlıyor.

Faruk karakteri ya da aslı mı desek? Zaten kendine has bir insan gibi görünüyor. Her mimiği ve gelişine cevap yorumları ailenizden bir ferdi hatırlattığını söyleyebiliriz. Aslı Özge’nin bu kadar naif görünen bir filmde bile cesur hamlelerden kaçınmaması takdiri hak ediyor. Finali ise ters köşe bitirişle, seyirciyi yanına alıyor. Eminim ki halk oylamalarının galibi bu film olacaktır.


Yurt

İstanbul Uluslararası Film Festivali Yurt | Arakat Mag

Yurt filminin estetik anlamda doyurucu ve ritmik kurgusuyla seyirciyi kendine bağlayan bir stili var. Fransız yeni dalga sineması etkilerini, Hollywood’un gerçek dışı cast seçimleriyle birleştiriyor. Avrupai yüzü olan oyuncuları özellikle seçmesinin başka nedeni olamaz diye düşünüyorum.

İçerik anlamında 90’ların kalıplarından ilerleyerek, kendi anlamak istediğini sunuyor. Tarikatlar ile Cumhuriyetçiler’in aynı faşistliklere sahip iki farklı ama özünde aynı kurumlar olduğu savını filminde paralel kurgularla gözümüze sokmayı ihmal etmiyor. Yurt‘un sineması harika ama içeriği sorunlu. Ve film vaat ettiği kadar da cesur olamıyor. Sanki vurup kaçan ve yüzleşmek istemeyen bir tavırda filmi başladığı gibi bitiriyor. Öte yandan filmin cinsel yönelimler yönünden de kararsız tutumu var ve bu yüzden boşlukları bizim doldurmamızı bekliyor.


Bolero

İstanbul Uluslararası Film Festivali Bolero | Arakat Mag

Bir müzisyenin üretim sürecindeki sancıları, mükemmeliyetçilik adına kendi içindeki buhran ile mücadelesi ve en iyi eserinin laneti olması…

Bolero biyografik filmler açısından dengeli ve yer yer etkileyici olan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yıllara yayılan hikayenin hazin bir sona sürüklemesi seyircinin tamadığında buruk bir tat bırakıyor. Karakterin kadınlara bağımlılığına ve onlarla sürekli vakit geçirmesine rağmen bir türlü kadınlara karşı yakınlaşma sorunları çekmesi ise bir sanatçının kusurlu tarafı olarak akılda kalıyor. Ama memur yönetmenlik yüzünden film kademe atlayamıyor.


Tereddüt Çizgisi

İstanbul Film Festivali Tereddüt Çizgisi | Arakat Mag

Etik, hukuk ve adalet üzerine keskin köşeli bir mahkeme filmi olarak karşımıza çıkıyor. Politik nüfus gücünün karar mekanizmalarına etkisinin altı çiziliyor. Ana karakterinin gri profilde olması harika bir nokta olmasına rağmen karakterin işi dışında bir motivasyonun olmaması, karaktere dair eksik hissetmemize neden oluyor. Ancak bir mahkeme filminden istenilen en önemli şey olan net bir finalinin olmaması etkiyi azaltıyor.

Film rutin sürecin önemli kısımlarını tek tek gösterirken, detaylara yedirilmiş politik göndermeleri filmin ilgi çekici yanları olarak kabul edilebilir. Tülin Özen sade performansıyla ekstra nüanslar katmadan görevinin sorumluluğunu alıyor. Bu sebeple de filmin genelinde öne çıkamıyor. Selman Nacar‘ın yönetmenlik anlamında ilk filmine yakın duran bir stili var. Tavanın çökmesi gibi ilginç detaylara sahip olmasına rağmen film bütün olarak daha büyük beklentilere girenler için tam başarı olarak algılanamıyor.


Bildiğin Gibi Değil

İstanbul Film Festivali Bildiğin Gibi Değil | Arakat Mag

Ülkemizde çokça çekilen konulardan biri olmasına rağmen her seferinde başarılı filmler çıkarabiliyoruz. Bildiğin Gibi Değil de özellikle duygusunu iyi yansıtan, samimi bir film olarak öne çıkıyor.

Üç kardeşin aralarındaki sahnelerin başarısı filmi yükselten en önemli faktör oluyor. Oyuncuların harika uyumu sayesinde karakterlerin motivasyonu seyirciye rahat bir şekilde geçiyor. Hazal Türesan filmdeki baskın performansıyla adeta parlıyor. Serdar Orçin’in naif ağabey karakteri ise gerçek hayatta çok fazla görebileceğimiz bir karakter olduğundan duygusal ağırlığı kaldıran taraf oluyor. Film duygusal anlamda etkileyiciyken, sinematografisinin bu kadar vasat olması sanki geliştirilmesi gereken unsur oluyor. Geveze senaryosunun içinde aniden cereyan eden finalini sevdim. Ama sevmeyenler olacaktır. Bildiğin Gibi Değil yönetmenin kendini geliştirdiğinin göstergesi olarak kabul görecektir.


Woman of..

Woman of... | Arakat Mag

Polonya’nın bir yandan genel olarak ne kadar muhafazakar bir toplum olduğunun altını çizilmesine rağmen, yerel halkın yine de trans bireylere karşı tutumu gerçekten umut verici bir durum. Bir insanın yıllara yayılan hissettiği cinsiyete erişme mücadelesi ise oldukça dokunaklı bir portre çizilmesini sağlıyor. Özellikle eski karısıyla iletişimi ve onunla hayatı paylaşması, filmde çok özel anlar yakalanmasına vesile oluyor.

Filmin başrol oyuncusu kusursuz bir performans sergilediği için hayran olarak filmden ayrılabiliyoruz. Woman of… bir dönem filmi olarak dönemin zorluklarını iyi anlatan ve yaşanan zorlukları apaçık ortaya koyan bir film olması nedeniyle değerli bir yapım diyebiliriz.

Haktan Kaan İçel’in, diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 9. Gün

Late Night with the Devil: Göz Görürse Kamera da Görür

İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 9. Gün

Previous article

Yannick: Zorla Komedi Olmaz

Next article

1 Yorum

  1. […] İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 10. ve 11. Gün […]

Yorumlar kapatıldı.

You may also like