0

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından N Kolay sponsorluğunda düzenlenen 43. İstanbul Uluslararası Film Festivali 23 Nisan Salı itibariyle, yedinci günüyle devam ediyor.

Bu yazıda sinema yazarı Haktan Kaan İçel43. İstanbul Film Festivali kapsamında izlediği Behind the Mountains, Dying, Grace ve Rosinante filmlerini değerlendirdi. İyi okumalar.


Behind the Mountains

İstanbul Uluslararası Film Festivali Behind the Mountains | Arakat Mag

Çıkış noktası nereden baksan çok anlamsız olan Behind the Mountains, bize adım adım mesih olma sanatını anlatıyor. Ana karakterinin suç ve öfke eylemlerini izledikten sonra uçma yeteneği olduğunu kanıtlama çabasından sonra vaat edilen cennetine oğlunu götürmeye çalışan bir babanın hikayesini anlatmak, nereden baksanız bir zaman kaybına dönüşüyor. Çünkü hikayenin çıkış noktası aslında fikir aşamasında kalmış ve geliştirilmemiş. Konuyu aslında bir yere bağlayabilse Tunus’tan Yunan Tuhaf akımına yeni bir halka eklenebilirmiş. Onun yerine kendi metaforunda kaybolan bir filme dönüşmüş.


Dying

İstanbul Uluslararası Film Festivali Dying | Arakat Mag

Ölmek mi zor, yoksa yaşamak mı? Dying her ferdinin ayrı bir travma örneği olduğu bir ailenin kendi buhranlarının içinde mutsuzluk hikayelerini anlatıyor. 184 dakika boyunca karakterlerine duygu sömürüsü yapmadan mesafeli yaklaşmaya çalışıyor. Karakterlerin aileden gelen duygu bozuklukları, hayatlarının her döneminde soruna neden oluyor. Duygusuzluk, tahammülsüzlük, empati kuramama gibi pek çok konuyu bize aile üzerinden anlatmaya çalışmışlar.

Filmin harika bir soundtrack’i ve senaryosu var. Oyuncular dört dörtlük oynamış. Final kısmına geldiğimizde kafamızda oluşan sorular hayatımızı düşünmemize yol açıyor. Başarılı bir filmin yorgunluğunu hissediyorsunuz. Çünkü bazı filmler bitmelerine rağmen içinizde seyrine devam ederler. Dying de öyle bir film. İlaçlar gibi bir anda etkisini göstermiyor. Sonrasında gölgesini hissediyorsunuz.


Grace

İstanbul Uluslararası Film Festivali Grace | Arakat Mag

“Mutlu olmak için fazla yalnız ve kederliyiz. Nereye gidersek gidelim bu değişmeyecek.” sözlerinin özeti gibi bir film karşımızda…

Grace Rusların klasik sinema yapma heyecanın yeni armağanı olarak yorumlanabilir. Telaşsız kamerası, üstü kapalı senaryosuyla bir baba kızın peşinden slow burn bir yol filmi izliyoruz. 35mm estetiğini iyi kullanan Grace, Rusya’nın terk edilmiş coğrafyasında bir arayış ve yas hikayesi anlatıyor. Eski üsul Rus sineması örneklerini andıran film, bu tip filmleri sevenler için cennet olacaktır. Mutluluk her zaman bir ironidir. Gerçekten mutlu olduğunuz an, aslında mutsuz olduğunuzu hatırlamadığınız andır.


Rosinante

İstanbul Uluslararası Film Festivali Rosinante | Arakat Mag

Rosinante orta sınıfın alt sınıfa düşme kabusu… Bu yılın ulusal yarışma filmlerinden biri olan Rosinante, “Bisiklet Hırsızları” filminin bu sefer tek baba yerine, anne-babaya dönüşerek modernize edilmiş hali diyebiliriz.

Günümüz dünyasına dair filmin içince bolca tespit mevcut. Orduya dönüşen motorsikletli kuryeciler, artan ev kiraları, fazla korumacı anne babalar ve İstanbul’un binbir farklı tiplemesi… İlk film temiz çekilmiş bir film olsa da, hiçbir yaratıcılık barındırmıyor. Senaryo anlamında bilindik kalıplar kullanılmış. Özellikle rüya sahnelerindeki çok fazla göze parmak metafor ve klişe sahneler var. Bu ve bunun gibi şeyleri ilk filmin azizliğine yorduğumuzda, orta şekerli bir yerli yapımla karşılaşıyoruz. Oyunculuk ödüllerinde şansı olabilir.

Haktan Kaan İçel’in, diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 6. Gün

İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 5. Gün

Rebel Moon Part 2: The Scargiver: Çiftçi İmparatorluğun Efendisidir

Previous article

İstanbul Uluslararası Film Festivali Günlükleri: 8. Gün

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like