Son zamanlarda kaliteli aksiyon filmi bulmak çok zor. Gerçi 2018 iyi aksiyon filmlerinin senesi oluyor. Şöyle düzelteyim: Akılda kalıcı aksiyon filmi bulmak zor. Birbirinden abartılı, derinliksiz aksiyon filmleri vizyonu işgal ediyor. Çoğu eğlenip geçilecek işler. Bunların başını da -bence- Marvel ve zamanla ona uyan DC’nin abartılı aksiyon-kareografi filmleri çekiyor. Peki, bir aksiyon filminin başarılı olabilmesi, akılda kalabilmesi için ne gerekiyor? Cevap veriyorum: Karakter derinliği.
Eğer başarılı, özgün ve akılda kalıcı bir karakter yaratabilirseniz; film de bu karaktere uyum sağlayabilirse, filminizin türü ne olursa olsun kalıcı olacaktır. Bu her türde film için geçerli bir gerçektir. Hele ki tadımlık yapısıyla bilinen aksiyonların böylesine bir derinliğine hiç önem vermediğini düşünürsek John Wick’in başarısının nereden geldiğini bulmak zor olmaz. Şahsına münhasır bir karakter olan John Wick, kendi filmini izlenebilir kılan en büyük detay. Karakterin orijinal olması ve aksiyonun buna uyması ile John Wick, uzun süre unutulamayacak filmler arasında yerini şimdiden aldı diye düşünüyorum.
Kısaca filmin konusundan bahsetmek gerekirse… Kiralık katil olan John Wick, pis işleri tamamen bırakarak inzivaya çekilir. Silahlarını ve eşyalarını da garajında betona gömen Wick, gürültüden uzak bir şekilde köpeği ile mutlu mesut yaşamaktadır. Tabii belalı adamın belası eksik olmaz. Evine ziyarete gelen Rus mafyası, kime bulaştığını bilmeden John Wick’in köpeğinin ölmesine sebep olur. The Big Lebowski’deki gibi John da köpeğinin intikamı için geri döner ve olanlar olur.
Filmin en başarılı noktalarından biri John Wick için oluşturulan ağırlık. Film boyunca adının geçtiği her yerde duyanın tüyleri diken diken oluyor. En güçlüsündne en zayıfına kadar herkes onu tanıyor ve onun efsanelerini biliyor. Hatta bu efsaneler de dilden dile yayılıyor belli ki. Tabii ki bu oluşturulan efsane zinciri size merak aşılıyor. Acaba neden bu kadar geriliyorlar. Korkulacak ne var? Gerçekten de 3 kişiyi bir kaşık ile öldürdü mü?
Sonuçta John Wick de bir insan. Fakat kaşık ile adam öldürebilen biri-ymiş. Bu onu saçma da olsa özel biri yapar. Filmin başında oluşturulan John Wick istediğini alır havası kısa bir süre içerisinde kendini doğruluyor. Evet, John Wick, dışarıdan sefil biri gibi dursa da gerçekten de bahsedildiği kadar tehlikeli biridir. Birçok filmde karakterler ile sonrada tanışırız ya da onları tanrı gözünden takip eder, kim olduklarını öğreniriz. John Wick ise bunu üçüncü şahıslar vasıtasıyla yapıyor. Daha John aksiyona girmeden bizlere onun çok tehlikeli biri olduğu aşılanıyor. Biz de daha hiç aksiyon görmeden, onun yapacaklarını merak etmeye başlıyoruz.
Wick karakteri özenle tasarlanmış. Üçüncü şahısların bahsettiği her şeyin altını dolduracak kadar gerçek biri. En başta aşırı inatçı. Karakteristik özelliklerinden biri de bu. Kafaya taktı mı yapar. Asla geri adım atmaz. Bu sebeple John bir şeyi yapmak isterse geçmiş olsun. Karşı taraf sonucun Wick lehine olacağını bilir. İnatçı olması, efsane olmasının yegane sebebi.
John, ağır hareket eden, savsak yürüyen ve silahını ilginç bir şekilde tutan, kullanan, oldukça garip bir adam. Jason Statham tarzında artistik, cool duran biri değil. Eğri duruyor. Ağır anlıyor ama tam yapıyor. Dışarıdan sefil biri gibi gözüküyor. Görsel olacak cüsseli olsa da zayıf bir izlenim veriyor. Onu güçlü kılan ise görünüşü değil, icraatı.
Yürüyüşüne ve dövüşmesine kadar her şeyi incelikle işlenmiş biri olmasından ötürü de filmin değeri artıyor. Burada Keanu Reeves’in etkisi çok büyük. Bir karakteri ne kadar iyi yazarsanız yazın o karakteri tamamlayacak bir aktöre ihtiyaç vardır. Mesela birçok Joker karakteri gördük ama Heath Ledger gibisini görmedik. John Wick karakteri de Keanu Reeves’e oldukça yakışan, kendisinin de benimsediği bir karakter.
Hayatımıza Matrix ile giriş yapan Keanu, Jason Statham gibi dövüş filmlerinin olmazsa olmazı olmadı. Kendine has filmlerde oynayarak kariyerine devam etti. John Wick’i kabul etmesindeki sebep büyük ihtimal John karakterinin farklı biri olması. Belki de kendi özel hayatında olduğu kişiyi Wick ile bağdaştırdı. Film için her türlü dövüş ve silah eğitimini alan Keanu, filmde dublör kullanmayarak neredeyse dövüşlerin %90’ını kendi yapmış. Filmdeki rengarenk kulüp sekansındaki dövüş sahnesini tek günde ezberleyen oyuncunun anlaşılan kareografik zekası da epey yüksek.
Filmin dövüş sahneleri de kesinlikle birçok filme göre farklı. Ne dedik, John Wick kendine has bir karaktere sahip. Silah tutuşu bile farklı. Hakeza dövüş şekli de öyle. Dövüşürken genelde aynı hareketleri uygulamaya bayılıyor. Rakiplerini yere sermek için özel bir hareketi var ve bunu yapmayı seviyor. Bizde kündeye getirmek denen hareketi John Wick sürekli kullanıyor. Yumruk ve ayak dövüşünün yanında bedenini bir güreşçi gibi kullanmayı çok iyi biliyor. Silahını sürekli vücuduna özellikle de suratına yakın tutuyor; bazen görüş alanını kapatmaması için yan tutuyor. Silah tutarken kambura yatıyor. İsabet oranı çok yüksek, kafalara çalışıyor. İsrafı da seviyor. Yedeği varsa kalanı boşaltmaktan çekinmiyor. Çok hızlı gibi dursa da hantal bir adam. Uçup kaçmıyor. Ağır biri. Ağır olmasından ötürü de zaten rakiplerinin üzerine çullanmayı tercih ediyor. Çok konuşmuyor. Konuşursa net konuşuyor. Kurşunlarını israf ettiği kadar kelimelerini israf etmiyor. Aksiyon filmlerinin bitmek bilmeyen laneti olan esprileri ise hiç ama hiç yapmıyor. Ciddidir. Filmlerin meşhur ajanlarını düşünecek olursak Wick, onlara göre çok daha plansız ve olaylara bodozlama dalan biri. Taktiksel açıdan çok zayıf. Fakat yakın dövüşe girdiği anda Bourne’dan tutun Statham’ı devirbilecek kadar hayvani bir güce sahip.
Keanu’nun filmde yer almasının sebeplerinden biri de sanırım yönetmen olsa gerek. Matrix filminde dublör olarak çalışan Chad Stahelski, yıllar sonra Keanu’nun yönetmeni oluyor. David Leitch’in de yönetmenlikte katkıda bulunduğu filmin çekimleri gerçekten de çok başarılı. Aksiyon sahneleri John karakterinin hantallığına uygun bir şekilde çekilmiş. Filmin bir diğer dikkat çeken noktası da eski aksiyon filmlerindeki arkada aptalca dans eden adamların olmaması. Birçok aksiyon filminde karakterimizin etrafı sarılır ama etrafını saran adamlar hep beraber saldırmak yerine sırayla gelir, gariptir biri dayak yerken diğerleri etrafta sırasını bekler. Bu saçma yaklaşıma The Raid filmi bir çözüm buldu ve bu çözüm John Wick’te de var. Düşman tek tek gelerek filmin akıcılığı sağlanmış. Film bir nevi ilerleyen FPS oyunu gibi. Wick odalar arası sırasıyla ilerliyor, karşısına kim çıkarsa onları devirip geçiyor.
Yukarıda da dediğim gibi: Film, karakteri desteklemeli. John Wick birçoklarına göre sanatsal dövüş filmidir. Renklendirme, karakterler, mekan seçimleri gerçekten de başarılı. Son yıllarda artan neon aşkı John Wick’te de var. Çekimler de karakterin hareketlerine uyum sağlayınca ortaya izlemesi oldukça keyifli bir film çıkıyor.
Filmlerin başarılı olmasındaki en büyük etken kesinlikle karakterdir. Karakterleriniz güçlüyse filminiz de güçlü oluyor. John Wick, bunun en güzel örneklerinden biri. Karakterin karakteristik özelliklerinin iyi belirlenmesi ve oynayacak kişinin bunu benimsemesi ile filmin başarıya ulaşmaması içten bile değildir.
Bir sonraki yazımda konu olarak The Conjuring serisinin Warren’larını işleyeceğim. Sıradaki yazıya kadar görüşmek üzere.
Yorumlar