0

İki Oscar ödüllü Pedro Almodóvar’ın bu yıl yine Oscar’da İspanya’yı temsil edeceği Julieta, kadın merkezli film geleneğini sürdürdüğünün bir nevi kanıtı niteliğinde. Julieta birçok detay bakımından klasik Almodóvar filmi olarak görünüyor fakat kendi çıtasını aştığı söylenemez. Ayrıca film Alice Munro’nun Chance, Soon, Silence adlı kısa öykülerinden uyarlanmış.

Julieta, sevgilisiyle beraber yeni bir şehre taşınmaya karar verir. Her şey yerli yerindeyken bir gün yolda bir kadınla karşılaşır. Kadın ona şu ana kadar kimsenin bilmediği geçmişine dair bir sırrı ile alakalı bazı haberler verir ve Julieta da bundan kaçamayacağının; artık yüzleşmesi gerektiğinin farkına varır.

Hikayede yer yer suçluluk psikolojisi ve bundan doğan pişmanlıklar anlatılıyor. Karakterlerin dışarıya karşı kapanıklıkları yani içe dönük ve bağımsız olmaları, bu psikolojinin bir diğer etkenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Neredeyse tüm karakterlerde rastlayabileceğiniz benzer özellik filmin ana sırrını korur nitelikte. Çözülmesi gereken bir kasa şifresi gibi düşünün. Bunun uğruna yapılan birçok hata ve işlenen suçların sonucunda ancak o şifreye ulaşabiliyorsunuz. Ve karşınıza çıkacak olan şeyden memnun dahi kalmama ihtimaliniz var. Bu bir servet mi yoksa borç senedi mi, bilmiyorsunuz.

Küçük hikayelerden bir bütüne ulaşmayı hedefleyen Julieta, bütüne tamamlandığında zayıf bir konuya dönüşüyor. Bu sebeple olacak ki Almodóvar’ın -öykü bakımından- en zayıf filmlerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Julieta’nın bir büyüsü var ki söylemeden geçemeyeceğim. Keza Almodóvar’ı Almodóvar yapan sebebin böyle bir büyü olduğu aşikar. Film sizi içine öylesine alıyor ki zamanın su gibi akıp geçtiği hissine kapılıyorsunuz. Bunun sebebi ise akıcı bir üslup ile aktarılan hikayenin yanı sıra filmin biçiminden kaynaklanıyor. Seçilen kurgu yöntemi, kadrajlardaki titizlikler, dekor ve kostüm tasarımları vs. gibi etkenler izleyicide büyük bir etki bırakıyor.

Almodóvar kırmızısı, mavisi, sarısının hakim olduğu filmde eski dönem kıyafetleri ve mekan dizaynları göz kamaştırıyor. Ki kullanılan renkler karakterin ve hikayenin psikolojisine göre şekilleniyor. Karakterler arası etkileşimlerde de buna dikkat eden Almodóvar, senaryosunun zayıflığını bunların yardımıyla kapatıyor.

Film, yer yer heykel sanatından besleniyor. Heykeli bir aracı niteliğinde kullanan Almodóvar, belli nüanslarla hikayeye yardımcı olmasını sağlamış. Ava tarafından yapılan heykeller aslında İspanyol heykeltıraş Miquel Navarro’ya ait.

Adriana Ugarte ile Emma Suarez, Julieta’nın gençliğini ve yaşlılığını canlandırıyor. Bu kısımda gerçekçiliği sorgulansa bile her ikisi de başarılı oyunculuklar sergilemiş. Huysuz hizmetçi rolündeki -fazlasıyla Türk bulduğum- Rossy de Palma da filmin dikkat çeken ilginç karakterlerinden biri.

Özetlemek gerekirse hikaye açısından zayıf kalan Julieta, görüntü ve sanat yönetmenliği ile sizi doyurabilecek akıcı klasik bir Almodóvar filmi olarak karşımıza çıkıyor.

Özgürlük Uğruna: Ben-Hur

Previous article

Doctor Strange – Film Analizi

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply