Bülent Üstün, 1996 yılında ölen kedisi Şerafettin anısına çizdiği çizgi roman 20 yıl sonra bu hafta Türk animasyon tarihinin en önemli eseri, başyapıtı olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi bile Şero’nun bu kadar tutacağını düşünmemişti ama gel gör ki şuanda muhteşem bir işe dönüştü. Geçen hafta izlediğim İftarlık Gazoz sonrası böylesine güzel bir çalışma izlemek içimi ferahlattı. İftarlık Gazoz için dediklerimi burada tekrarlayayım: Türkiye’de ne cevherler yatıyor esasında, farkında değiliz. Yapınca çok güzel oluyor; fakat yapmak istersek. Kötü Kedi Şerafettin, animasyon olarak Amerika animasyonlarını dahi ekarte edebilecek kadar başarılı bir çalışma. Görüntüsü, çekimi ve modelleme olarak gerçekten de şaheser niteliğinde bir animasyon, Türkiye’nin bu haftadan sonra milat taşı.
Şerafettin, mahallenin asabiliği ve çılgınlığı ile tanınan kedisidir, Şerafettin abisidir. Şerafettin’in evreninde hayvanlar insanlar ile konuşabilir. Şerafettin ev sahibi ile sürekli kavga eden, akşam rakı-balık yapmak isteyen, mahallenin güzel kedilerine atlamak isteyen bir mahalle reisi esasında. Hikaye, Şerafettin’in akşam gene mangal yapmak istemesi üzerine başlar. O balıkları, martı Rıfkı ve fare Rıza da rakıyı bulacak, akşam demlenecekler. Şerafettin tam ava çıkacakken pezevenk dediği arkadaşı kedi Cemil gelir ve mahalleye yeni bir siyam kedisi taşındığını söyler. Şerafettin’den kaçmaz, hemen yeni dilber ile tanışmaya giderler. Fakat işler istedikleri gibi yürümez bir “ev kedisi” olan siyam kedisi panikleyip ne yapıp ne edip kendisini öldürmeyi başarır. Bunun üzerine ev sahibi eve geri döner ve kedisini ölü görünce çıldırır. Filmimiz de burada başlar. Kedisini ölü gören manyak ev sahibi ve Şerafettin arasında amansız bir mücadele başlar. Bir taraftan da kira parası hikayesi ve mangal tatavası da olay örgüsüne eşlik eder.
Film, Cihangir ve Galata Kulesi etrafında bir gezinti ile başlıyor. Modelleme gerçekten harika. Siz izlediniz mi bilmiyorum ama ben daha önce “gerçek” bir şehrin modellendiği bir animasyon izlemedim. İzleyeceğiniz animasyon hayali bir İstanbul değil, tüm gerçekliği ve tarihi ile İstanbul. Sadece bu konuda bile bir alkışı hakediyorlar. Hikayenin bir yerinde kavga Kabataş’a sıçrıyor; bazen de kendimizi Taksim meydanında ya da Galata etrafında buluyoruz. Hikayenin tanıdık yerlerde cereyan etmesi kesinlikle seyirciyi etkiliyor.
Şerafettin ve karakterler başarılı bir şekilde dizayn edilmiş. Türkiye, animasyon yapmak isterse Amerika’ya aşık atabilecek animasyonlar yapabileceğini kanıtlamış oluyor bence. İnsanların bizler olduğu, hayvanların konuştuğu fazlasıyla gerçekçi, arada abartılara kaçılan bir animasyon. Seslendirmeye gelirsek, iddialı bir söylem olacak ama Türkiye’nin seslendirmede dünyanın en iyisi olduğunu düşünüyorum. Dispicable Me harici, orada Guru’nun şivesi sebebiyle fena afalladılar, geri kalan her animasyonun hem İngilizce hem Türkçesini görmüş biri olarak Türkçelerin daha ilgi çekici olduğunu iddia ediyorum. Kötü Kedi Şerafettin’de de seslendirme muhteşem olmuş. Tabii kadro da zengin şimdi: Uğur Yücel, Demet Evgar, Güven Kıraç, Okan Yalabıyık, Ayşen Gruda, Cezmi Baskın, Yekta Kopan, Ahmet Mümtaz Taylan, Gökçe Özyol. Ağız senkronizasyonlarında ufak sarkmalar olsa da hiç ama hiç önemli değil.
Yapım olarak muhteşem olan animasyon senaryo olarak bence 10 üzerinden 8. Neden mi? İşi zombi meselesine bağlamasalar harika olurdu. Spoiler olmasın diye daha detaylandırmayacağım ama Şerafettin’in 1 gününde başına daha farklı bir bela gelmesini isterdim. Onun dışında hikayenin işlenişini sevdim. Dram sahneleri hariç hikaye hiçbir yerde sıkmıyor. Sürekli akıyor ve kendini izlettiriyor. Özellikle diyaloglar kesinlikle güldürüyor. Küfür eden hayvanlar kesinlikle komik bir durum. Diyalog seçimleri çok başarılı olmuş, takdir etmek gerek. Aşırı küfür yok, yerinde küfür var. Laf sokmalar, mahalle ağzı harika. Şimdi burada bir soru var? Animasyon denilen çalışma genelde çocuklar için değil midir? Kötü Kedi Şerafettin değil. +13 denmiş ama +18 bile olsa yeridir. Küfür, cinsellik, ölüm, kan; bir animasyonda olmayacak her şey Şerafettin’in evreninde var. Hem de hiç acımadan. O yüzden çocuklarınızı götürürken bir kez daha düşünün.
Senaryoda yer yer göndermeler ve filmlerden referanslar vardı. Bunlar gözden kaçmadı. Özellikle “sıfırlayalım” kelimesi kaçmadı bu kulaklardan… Kötü Kedi Şerafettin, kesinlikle izlenmesi ve izlettirilmesi gereken bir çalışma. Yapan herkesin ellerine sağlık. Seri olsa, gene izlenir. Yalnız bundan sonraki animasyonların da böyle olmasını diliyorum. Yapmak istediğimizde neler yapabileceğimizi göstermiş olduk. Ne kadar hala “zombi” hikayesinde kalsam da, Şerafettin, olmuş. Hem de başyapıt niteliğinde olmuş. Şahsen satışa çıktığı zaman alıp tekrar tekrar izleyeceğim. Ama siz önce sinemada izleyin. İzlediyseniz de benim gibi bekleyin.
Yorumlar