Günümüzde çoğu gençlik filmi yoğun politika ve gerçek kayıplarla uğraşmaya istekli gibi pek görünmüyor. Şu anda Disney+‘ta gösterilmekte olan bilimkurgu türündeki genç yetişkin uzay filmi Krater, risk almaya istekli bir film.
Bir grup çocuğun, alarmlar yüzünden muhafızları faaliyetlerinden haberdar etmeden önce bir keşif aracını öfkeyle çalıştırmaya çalıştıkları bir açılış karesi ile başlıyor. Bir meteor yağmuru yaklaşmaktadır ve kısa sürede ayrılmazlarsa onları Ay’daki kolonilerine hapsedecek bir karantina başlatacaktır. Bu filme canlılık katan sadece zamana karşı bir yarış değil; ilk birkaç dakikanın James Gray‘in Ad Astra‘sına bir gönderme olması, yönetmen Kyle Patrick Alvarez‘in (The Stanford Prison Experiment) büyük bir hamle yapmaktan korkmadığını gösteriyor.
2257 yılında yaşayan Caleb (Isaiah Russell-Bailey) yas tutmaktadır. Babası (Kid Cudi) kısa süre önce iş başında ölmüş ve onu evleri olarak adlandırdıkları ay madenciliği kolonisinde yetim bırakmıştır. Anne ve babası öldüğü için, Caleb’e cennet gibi bir gezegen olan Omega’ya seyahat etme fırsatı verilir; bu yolculuk 75 yıl sürecek ve kriyojenik olarak dondurulmasını gerektirecektir. Caleb için bu, yoksulluktan bir tür ütopyaya yükselme şansıdır. Ancak genç adam için durum ideal olmaktan çok uzaktır. Arkadaş grubundan ayrılmak istemez: Dylan (Billy Barratt) sorunlu bir aileden gelmektedir; Borney (Orson Hong) ağabeyinin anlattığı hayalet hikâyelerinden korkarak yaşamaktadır; Marcus (Thomas Boyce) ise kalp büyümesiyle mücadele etmektedir. Caleb’in yakında, sonsuza dek ayrılacağını biliyorlar ve onunla geçireceği son günü özel kılmak istiyorlar.
Planladıkları ve gizli bir hazine efsanesini de içeren macera, biraz The Goonies‘i anımsatıyor. Caleb’in ailesi de içinden dere geçen (fantastik bir tanımlama) bir krateri ziyaret ederlerdi. Burası onlara sık sık Dünya’yı hatırlatan bir bölgeymiş ve Caleb’in babasının son arzusu da krateri ziyaret etmekmiş. Caleb ve arkadaşlarının tek yapması gereken, alarmları çalıştırmadan koloniyi terk etmenin bir yolunu bulmaktır. Çocuklar, dağınık boşanmasının ardından babasıyla birlikte Ay’a yeni gelen Addison’dan (McKenna Grace) yardım isterler. Bir bilim insanı olan babasında tüm erişim kodları vardır. Addison’ın kabul etmesi için fazla yalvarması gerekmez. Dünya’yı (Ay yüzeyinde doğan diğer çocukların hiç bilmedikleri bir gezegen) özlüyor ve koloninin sıkıcı sınırlarından ayrılmak istiyor.
Krater ‘in göndermeleri oldukça tanıdık ve fazla abartılı olabilir (John Griffin‘in senaryosu bir noktada Ben Affleck‘in Good Will Hunting‘deki konuşmasını neredeyse kelimesi kelimesine kopyalıyor). Ama bu çocuk filmleri için kötü bir şey değil; genellikle yaratıcılarının sevdiği yetişkin filmlerine göz kırpan selamlar içmesi normal.
Film, çok fazla spoiler vermeden, çok daha varlıklı bireylerin cennet Omega’ya uçarken, birçok kişinin Ay yüzeyinde daimi işgücü olarak yaşamasına neden olan eşitsizlik üzerine eleştiriyor. Çocuklar umutsuzca, deyim yerindeyse, “kendi kaderlerinin efendileri” olmak istiyorlar. Yolculukları sırasında, yerel hükümet tarafından tamamen yerine getirilmeyen yarım vaatlerin simgesi olan yarım inşa edilmiş şehirlerden ve terk edilmiş fütüristik test evlerinden geçerler. Bu aynı zamanda sendika yanlısı bir filmdir ve eşitsizliği hain kapitalistlerin bir belirtisi olarak görür. Bu temalar, koloninin sınırlarının ötesinde bir gelecek hayal edemeyen çocukların yaşamlarına derinlik katıyor. Genç oyuncuların her biri aynı zamanda sevecenlikle sakarın arasındaki çizgide dolaşıyor. Ve her zaman azımsanmayacak bir duyarlılığa sahip olan Kid Cudi, Russell-Bailey‘nin derin içsel performansını temellendiren acıyı sağlıyor.
Grafikler büyük ölçüde fena olmasa da -hiçbir zaman tamamen fütüristik hissettirmiyor, daha çok işlenmiş bir arka plan gibi- ve son biraz fazla düzgün olsa da, Alvarez kolay yolu seçmiyor. Caleb’in katlanmak zorunda olduğu çirkinliği yaşamasına izin veriyor ve şimdi yüzleşmesi gereken zor gerçekliği kucaklaması için ona alan tanıyor. Krater tematik açıdan bazı gençler için fazla karanlık olabilir ama bu türe getirdiği ışık, Alvarez’in filmini genç izleyicilere ev dedikleri parçalanmış dünyayı yeniden biçimlendirmenin yollarını tanıtan, ruh karıştırıcı bir macera haline getiriyor.
Şimdi, bir an bilimsel detaylara takılmaktan uzaklaşıp biraz daha samimi bir şekilde ifade etmek istiyorum. Sonuçta, bu bir Disney+ filmi ve tamamen çocuklar için yapılmış bir yapım olduğunu göz önünde bulundurmalıyız, değil mi? Örneğin, filmde Ay’ın düşük yerçekiminin sadece açık havada ay yürüyüşü yapanları etkilediği gösteriliyor. İç mekanlarda ise normal Dünya yerçekimi geçerli. Belki de Star Trek‘teki yerçekimi alanına benzer bir teknolojileri vardır, kim bilir? Ayrıca, karakterler Ay yüzeyinde yürüyüşe çıktıklarında araçlarının kapısını açık bırakıyorlar. Dünyadan Ay’a yolculuk yapan herkes bilir ki Ay tozu rahatsız edici ve HER YERE bulaşır.
Genel olarak, bu gençler için güzel bir bilim kurgu macera filmi. Belki sıkı bilim kurgu hayranlarını bazı bilimsel hatalar rahatsız edebilir, ancak daha beklentisi düşük olanlar için bu bir sorun olmayacaktır. Filmin etkileyici bir dünya inşası ve anlatılan fikirleriyle benimseyeceğiniz birçok düşünce sunması hoşuma gitti. Bu anlamda oldukça başarılı bir yapım olduğunu söyleyebilirim.
Sonuç olarak, bu film genç izleyiciler için heyecan verici bir bilim kurgu ve macera sunuyor. Kendi beğeninize ve tercihlerinize göre değerlendirebileceğiniz bir yapım olduğunu unutmayın. Eğer siz de benim gibi bilim kurgu maceralarını seviyorsanız, bu filmi kesinlikle denemelisiniz.
Daha önceki yazılarımıza bakmak için tıklayın.
Sinema ve Televizyon Takvimi’ni incelemek için tıklayın.
Yorumlar