0

Zengin ve modern bir yaşam sürdüren Gökçe, bir gün eşinin çalıştığı yayınevine taslak olarak gönderilen “Kül” adlı kitabı okumaya başlar. Kitabı okudukça kitapta geçen mekanları merak etmeye ve kitapta yer alan adama bağlanmaya başlar. Okumakla kalmayıp kitabın geçtiği Balat’a gider ve adamı, marangoz olan Metin Ali’yi bulur. Gökçe, bir yandan kitabı okumaya devam edecek bir yandan da kendisini bütün hayatını kaosa sürükleyecek bir ilişkinin içinde bulacaktır.

Netflix yapımı bir film olarak karşımıza çıkan Kül‘ün yönetmen koltuğunda sanat filmleriyle tanınan Erdem Tepegöz (Zerre, 2016; Gölgeler İçinde, 2020) yer alıyorken, senarist koltuğunda LCV (2022) ile ses getiren Erdi Işık bulunuyor. Kül, 9 Şubat 2024 Cuma günü sinemalara gelmeden Netflix kütüphanesinde yerini aldı.

Kül

Türler Arası Keskin Geçişler Filmi Baltalıyor

Kül, öncelikle senaryosu ile pek çok probleme sahip ve kafası karışık bir film olarak bizleri karşılıyor. Dram ve romantik türlerinde olduğu gözüken filmin senaryosu yer yer fantastik, yer yer gizem, yer yer de erotik gerilim türlerine sıçrıyor. Özellikle erotik gerilime büründüğü anlarda direkt olarak kült bir film olan 2002 yapımı Unfaithful‘u anımsatıyor. Kitaptaki hikayenin de filmde işlenmesiyle ise yer yer Nocturnal Animals‘ı (2016) hatırlatıyor. Türler arası geçişlilik göz önünde bulundurulduğunda bu doğal ve olası bir durum oluyorken filmin kendi içinde işlemiyor.

Film, bir kadının varlıklı ama mutsuz hayatının bir roman ile değişmesini, gizli ve tehlikeli bir ilişkiye atılmasını anlatıyorken ilk yarı boyunca bir çocuk masalı anlatılır gibi toz pembe işleniyor. İçeriği ile biçemi uymayan senaryoda fantastik kısımlar haliyle gereksiz ve rahatsız edici bir hale geliyor. Masalsı, sıcak ve romantik havası ise adamla arasında anlamsızca ve aniden gelişen tutkulu ilişki ve seks sahneleriyle birden değişiyor. Bu noktadan sonra erotik gerilim türünde ilerlemeye başlayan film adam hakkındaki gerçekler ve Gökçe’nin eşinin gerçekleri öğrenmesi ile de aniden gizem, gerilim ve dram türlerine sıçrıyor. Bu keskin tür geçişleri son dönemin başarılı filmi Parasite‘i (2019) akıllara getiriyor olsa da Kül, bu geçişleri başarıyla gerçekleştiremiyor. Bundan dolayı da ne olmak istediğini bilmeyen kafası karışık bir film ortaya çıkıyor.

Senaryonun en büyük sıkıntısı ise izleyiciyi kendi dünyasına inandıramaması oluyor. Gökçe’nin hızla okuduğu kitaptan etkilenmesi ve adama saplantılı derecede bağlanması, Balat’ta marangoz olan adamın harika bir diksiyon ile konuşması ve Gökçe ile ilişki kurması, külün filmdeki yeri ve önemi gibi inandırıcı olmayan, altı boş kalan kısımlar fazlasıyla rahatsız ediyor. Senaryonun tek iyi yanı ise ana fikri oluyor ki o da ne yazık ki eksikleri ve zayıflıkları ile harcanıyor.

Kül

Müzik Klibi Vari Sahneler

Kül, senaryosunda olduğu kadar sinematografik açıdan da oldukça kafası karışık bir film. Tabii senaryoyu görsele dökünce bunun olması da bir noktada normal oluyor. İlk yarıdaki masalsı ve fantastik havayı yansıtmaya çalışan görsel efektler yapay ve ucuz bir görünüme neden oluyor. Yer yer etkileyici karelere sahip olsa da birçok sahnede reklam filmi veya müzik klibi havasına bürünüyor. Bu da yine filmin seyir zevkini olumsuz yönde etkiliyor. Keza müzik kullanımı da aynı şekilde bu reklam filmi/müzik klibi atmosferini destekleyip filmi baltalayan bir element oluyor.

Yerli Netflix yapımlarının birçoğunda olduğu gibi film fazla müzik kullanımı ile boğuluyor, bir noktadan sonra bunaltıp izleyiciyi uzaklaştırıyor. Tercih edilen müziklerin genelinin söze sahip yabancı parçalar oluşuysa izlediğimizin bir film olduğunu unutturuyor. Hiçbir şekilde filme ve hikayeye hizmet etmiyor. Destekleyici olmak yerine daha çok filmi dibe çekiyor.

Kül

En Azından Oyuncu Kadrosu Sağlam

Kül‘ün ana fikri dışında iyi olan ve izlenilirliğini sağlayan en büyük etken, hatta fikrinden konusundan daha çok öne çıkan etken zengin oyuncu kadrosu oluyor. Başrollerinde Funda Eryiğit, Mehmet Günsür ve Alperen Duymaz‘ın yer aldığı film başarılı oyuncu performansları sayesinde izlenilebilir hale geliyor. Her ne kadar yer yer kulağı tırmalayan diyaloglar yer alsa da bunca sıkıntının arasında görmezden gelinebiliyor. Aslında Mehmet Günsür birçok kez benzerini canlandırdığı entelektüel karakteriyle yeni bir şey sunmuyor ancak Funda Eryiğit senaryoya rağmen karakterini bir tık inandırıcı kılmayı başararak çabasını gösteriyor.

Kül,  zengin oyuncu kadrosuna ve başarılı işlere imza atmış yönetmeni ve senaristine rağmen ne yazık ki dengesiz, kafası karışık, hem senaryosu hem de teknik yönleriyle bolca sorunlu bir Netflix filmi olarak karşımıza çıkıyor. Gözlemlendiği üzere Netflix yerli filmleri, dizilerinin seviyesine bir türlü çıkamıyor ki dizilerinin de ortalamanın üstünde olduğunu söyleyemiyoruz. Netflix’in Türkiye’de bunca senedir çoğunlukla başarısız işlere imza atıyor oluşu da başka bir gizem…

Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Maestro: Bir Başka Oscar-Bait Vakası Mı?

Argylle: Kalbimi Çalan Casus

3

Palworld: Yavuz Hırsız

Previous article

Banishers: Ghost of New Eden: Karanlık Bir Aşk Hikayesi

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.