0

Bir sanat eseri soruları yanıtlamaz, onları kamçılar; sanat eserinin temel anlamı çelişkili yanıtların geriliminden doğar.”

-Leonard Bernstein

Geçtiğimiz hafta açıklanan Oscar adaylıklarında öne çıkan filmlerden biri olan Maestro‘nun açılış cümleleri. Bilindiği üzere, Maestro ünlü besteci ve orkestra şefi Leonard Bernstein‘ın hayatını anlatıyor. Ancak filmin bu cümleyle başlaması Bernstein’ın ilişkilerine olan mesafesini de koruyacağını ifade ediyor. Bununla birlikte filmin temel sorunu olan kimlik çatışmasının, altını çizme amacını taşıyor. Acaba film, Bernstein‘ın bestekarlığına ya da ilişkilerine yeterince özverili yaklaşıyor mu? Yoksa bu açılış cümlesi açıklanamayan soruların sığındığı süslü bir Bernstein alıntısı olmakla mı yetiniyor?

Filmin sinopsisinde “Maestro”da Leonard Bernstein’in müzik kariyerindeki yolculuğunun ele alındığı yazıyor. Ayrıca, Carey Mulligan’ın oynadığı karısı Felicia Montealegre’yle olan ilişkisini irdelediği yazıyor. Ne denli doğru ne denli tartışmalı yazının ilerleyen satırlarında irdeleyeceğiz. 

Netflix Yapımı Maestro Filmi Hakkında Kısa Notlar

Orkestra Şefi mi, Besteci mi, Yoksa İlişkideki Maestro mu? 

Film süresince dikizleyen yapım ekibinin ışıkları, bir an olsun karakterleri yalnız bırakmıyor. Film, Bernstein’ın geç dönemlerinde piyano başında ölen eşi Felicia’yı yad etmesiyle başlıyor. Birden ölçekler değişiyor. Perdeler kapalı. Siyah-beyaz. Bernstein, genç yaşlarında bir erkeğin yanında uyanarak hayat hikayesini anlatmaya başlıyor.

Bradley Cooper, film boyunca çeşitli kamera ölçeklerini ve siyah-beyazlıktan 1960-1970’ler estetiğini yansıtan renk paletlerini kullanıyor. Takip, dolly ve crane çekimleriyle  izleyiciyi klasik flashback anlayışından farklı bir anlatı tarzı kurmaya çalışıyor.

Yukarıda sayılanlarla birlikte Bradley Cooper ile Carey Mulligan’ın oyunculuklarına rağmen kafası hayli bir karışık filmin. Maestro, “Bernstein’in müzikal yolculuğunu mu yoksa Felicia ile ilişkisini mi ele alayım?” sorusuyla boğuşuyor. Dramatik gerilimi olmayan ve seyirciyi sadece zamanların geçtiği kolajlar silsilesini izler hale getiriyor. Filmin iki senaristi de senaryo doktorlarına karakterlerin ana çatışmaları yaratan unsurları ve motivasyonlarını keskinleştirmek adına danışabilirlermiş. Sonuç olarak Maestro, sadece Bernstein‘ın hayatından, Felicia ve genç erkeklerle kurduğu ilişkilerin kolajını izlemekten öteye gidemeyen bir hal alıyor.

Maestro (2023) - IMDb

Yinelenen Başarılı Erkeğin Ardındaki Kadın Miti

Bernstein’in müziğine adanmışlığı, müzik konusunda öğretici ve yönlendirici oluşu, karakter yazımı bakımından oldukça başarılı işleniyor. Ancak ilgisizliğine rağmen ilişkilerine sanki bir maestro edasıyla yaklaşması da karakterin manipülatif -özellikle Felicia’ya karşı- olduğunu gösteriyor. Ayrıca Felicia’nın sadece başarılı kocasını dikizleyen, ilişki konusunda mızmızlanan ve buna rağmen kanserken dahi Bernstein’e rest çekememesi de erkek egemen anlatısına hizmet ediyor. Felicia‘nın sivil hak aktivistliği, oyunculuk kariyerinin renkli oluşunu izleyenler internetten araştırabilirler. Lakin Maestro‘da, Felicia‘yı Bernstein‘a son derece bağımlı bir hale sokarak karakterin kendisi gibi bir ilgisizliğe mahkum bırakıyorlar. 

Temalar hususunda ise mükemmeliyetçiliği ile sanatçının kendi sanatında fazlasıyla boğularak çevresine özverili davranmayışı, başarıya giden yolun mazoşizmden geçtiğini söylüyor. Zira, burada da Felicia’nın Bernstein’a bir nevi psikologluk yapması ve “Kendi çelişkilerinle yüzleşmezsen kendi cehenneminden kurtulamazsın.” tiratlarıyla sınırlandırılması da söz konusu. İster istemez bu filmi, sözgelimi Sofia Coppola çekse muhtemelen kendine ait bir odası bile olmayan Felicia‘nın yalnızlığını ve Bernstein‘ın bu manipülatif, mükemmeliyetçi ve sadakatsizliği karşısındaki çaresizliğini ele alırdı, diye düşünmeden geçemiyor insan. 

Watch the trailer for Bradley Cooper's romantic Leonard Bernstein drama 'Maestro'

Maestro Oscar’a mı Oynuyor? 

Çeşitli inceleme yazılarında filmin “Oscar-bait” olup olmadığı tartışılıyor. Maestro anlatıların olmazsa olmazı çatışma unsurunu göz ardı ediyor. Ele aldığı temalara dair yeni bir şeyler söylemekten uzakta kalıyor. Filmin  başındaki Bernstein’ın özlü sözü de, bu defoların bahanesine dönüşüyor. Oyunculuklara, makyaja ve sinematografiye sığınarak çatışmanın es geçildiği bir film söz konusu. Böylece “Oscar’a aday olayım da gerisi önemli değil” izlenimi bırakıyor. 

Yine de, son birkaç yıldır biyografi filmleri furyası içerisinde şans verilmeye değer bir film.

Yüksel Enes Altınok’un diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Next Goal Wins: Kaybedersek Hep Beraber Kaybedeceğiz

Memory: Anılarımız Olmadan Biz Kimiz?

Vinland Saga: Acımasız ve Karanlık

Previous article

Orion and the Dark: Karanlık Güzellemesi

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply