0

DC Sinematik Evreni yıllardır git gellerle dolu, karmaşık ve bir o kadar da problemli şekilde varlığını sürdürürken, sürpriz bir şekilde James Gunn’ın DC Sinematik Evreni’nin başına getirilmesi her şeyin sıfırlanmasına yol açtı. Zack Snyder fanları, evrenin onun kurduğu biçimde devam etmesini isterken, çoğunluğun daha ağır bastığı diğer DC fanları sıfırlanma kararını son derece doğru buldu. Eski oyunculara veda edilecek, yeni oyuncularla anlaşılıp, yeni hikayelere yeni bir yön verilecek. Mantıklı olan da buydu zaten. Belki ileride eski oyuncular Crisis on Infinite Earths gibi bir konunun işleneceği filmde, yıllar sonra son kez büyük ekranda görülebilir, ki bence bu ihtimal son derece yüksek.

James Gunn’ın tarifine göre Blue Beetle kurulan yeni evrenin ilk filmi olmasa da, yeni evrenle bağlantısı olan ilk film olacak. Yani Blue Beetle karakter olarak yeni evrene ait fakat solo film tam anlamıyla değil. Ama şunu söyleyebilirim, bence bu film gelecek adına çok başarılı bir adım. Vizyonda kaldığı süreçte yeterli sükse yapacağını da umuyorum. Çünkü sadece bir süper kahraman filmi değil, aynı zaman tüm kitleye hitap eden bir aile filmi.

Film Potansiyelini Biliyor, O Potansiyel Üzerine Kuruluyor

Blue Beetle’ın belli bir bilinirliği olsa da, asla popüler olarak adlandırabileceğimiz konumda olmadı. Haliyle Blue Beetle’ın hem detaylı biçimde işlenecek şekilde, hem de çizgi roman uyarlamalarına yeni bir soluk getirecek biçimde yazılıp sinemaya aktarılmayacağı açıktı. O yüzden DC özelinde “bir sonraki büyük adım” elbette bu film olmayacaktı. Haliyle risk almamasını normal karşılayıp beklentimi o yönde tuttum. Film ise beni gerçekten tatmin etmeyi başardı. 2000’lerdeki çizgi roman uyarlamaları tadında olması belki şu anki izleyici kitlesinin hoşuna gitmeyebilir ama öyle kendine çeken bir karakter ki, bence de solo filmine bu şekilde giriş yapmak en doğrusuydu.

22 yaşında, yeni üniversite mezunu, iş arayan ve ne yapacağına karar veremeyen bir gencin yarı uzaylı bir süper kahramana dönüşme yolcuğu olabilecek en tatlı şekilde aktarılıyor. Latin kültürüyle iç içe olması, aile mirası üzerine geçen etkileyici sahnelerin varlığı ve ailevi bağların ön planda tutulması, filmi duygusal açıdan güçlü kılıyor. Bu bir solo film olsa da, aslında yan karakterler bir süper kahraman ekibi tadı da veriyor ve bu durum aileyi çok daha tatlı kılıyor. Ayrıca kostüm tasarımı ve dönüşüm anları olabilecek en havalı şekilde yapılıp dizayn edilmiş.

Aksiyonu Dozunda, Mizahı İyi, Müzikler Mükemmel

Film villain (düşman) konusunda zayıf kalsa da, hikayenin akışında hiçbir şekilde göze batmıyor veya sorgulatmıyor. Çünkü vardığı noktada yine oldukça mantıklı cevaplar veriyor. Her yaştan insana hitap edebilecek, ailenin ve değerlerin ön planda olduğu bir süper kahraman filminden, işlediği her temadan alabileceğiniz en iyi verimi alıyorsunuz, hatta ara ara sizi güldürmeyi de başarıyor. Çünkü espriler ve karakterler son derece doğal, zorlama değil.

Dozunda aksiyon sahneleriyle de izlemesi son derece keyifli koreografiler sunan Blue Beetle’ın soundtrack’ı da bayağı dikkat çekiyor. Müzikler gerçekten kulağa hitap ediyor. Bobby Krlic (The Haxan Cloak) müthiş bestelere imza atmış. Albümün tamamını dinlemek için sabırsızlanıyorum.

Devam Filmi İçin Kesinlikle Umut Var

Yönetmen Angel Manuel Soto, Blue Beetle’ı nasıl kullanması gerektiğini çözmüş diyebilirim. Senarist Gareth Dunnet-Alcocer’ın iyi ritim tutturan senaryosunu, o ritmi kaçırmadan ekrana harika bir şekilde yansıtmayı başarmış. Cobra Kai ile ünlenen Xolo Maridueña ise Blue Beetle için nokta atışı olmuş. Jaime Reyes’in portre edilişini, Maridueña’ın ona hayat verişini fazlasıyla beğendim. Az yukarıda bahsettiğim gibi yardımcı karakterler de son derece iyi olunca her şey tıkır tıkır işlemiş.

Becky G’in Khaji-Da’yı seslendirmesi de çok eğlenceliydi. Susan Sarandon ise yer aldığı kısa sürede (her zamanki gibi) müthiş oynamış. Son olarak Blue Beetle’ın geleceği hakkında konuşacak olursak, şöyle ki James Gunn, az bilinen karakterleri nasıl parlatması gerektiğini bilen bir kişi. Artık DC Sinematik Evreninin başında olduğuna göre, eğer devam filmi gelirse (ki bence gelmeli, filmde o ipucunu veriyorlar), onun da katacağı vizyonla Blue Beetle daha da iyi noktalara evrilebilir. Bu yüzden sinemada görmenizi tercih ederim ve öneririm. Blue Beetle bunu hak ediyor.

Ferit Doğan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Sınıfta Kalan Bir Deneme: Cobweb

Senin İçin Canavar Oldum: Swarm

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

Sınıfta Kalan Bir Deneme: Cobweb

Previous article

Bir Şaheserin Kökeni: Fleabag ”National Theatre Live”

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply