Vizyona girmesi ile beraber eleştiri oklarını üzerine alan bu gerçeküstü film, Fransa’nın Oscar aday adayı oldu. Büyük ihtimal de, en azından ben öyle düşünüyorum, yabancı dilde en iyi film oscar adaylığını kapacaktır. Aşırı evrensel bir hikaye olmasa da izleyeni kesinlikle şaşırtacak türden hikayesi ile göze çarpıyor. Bizim izleyicilerimiz filmi yarı doğru yarı yanlış bulmuş olsa da batıdaki ülkelerin izleyicileri bu filmi ağzı açık izleyecektir. Ben de şahsi görüşlerimi yazıya çok fazla karıştırmayarak filmi yorumlamaya çalışacağım çünkü filmi beğendim. Gerek yönetmenlik olsun, gerek senaryo olsun temiz bir Türkçe dilde avrupa filmi olmuş.
Türkiye, Kastamonu’da yaşayan 5 kız kardeşin hikayesi olan film bu kızların tek tek gelin olup gönderilmesini anlatıyor. Anne ve babasını kaybetmiş olan kardeşler tutucu olan babaannesi ve dayılarının evinde yaşıyor. Yaşları gereği okula gitmeyi, eğlenmeyi ve gezip tozmayı isteyen kızlar maalesef mahalleli ne der baskısı altında ezilmeye başlıyor ve en sonunda eve kapatılıyorlar. Nasıl hanım hanımcık olunur, yemek tarifleri nelerdir, yorgan neyle doldurulur gibi eğitimler almaya başlarlar. Ve sırasıyla hepsi evlendirilmeye başlanır. Filmde kadın, evlenip kocaya emanet edilmesi gereken bir mal gibidir. Yaşın da çok önemli olmadığı filmde en ufak harici herkes sırasıyla evlilik kapısının ucundan geçer.
Yönetmen Deniz Gamze Ergüven, Milliyet’e verdiği röportaj için epey bir eleştirildi. Röportajında filminin Fransızlar tarafından benimsendiğini anlatan Deniz, Türk seyircilerinin eleştirilerini de çok ciddiye almadığını söyledi. Fransa’nın kendisine sahip çıkmasından memnun olan yönetmen filminin de Oscar’a aday olarak seçilmesine epey şaşırmış. Tee Fransa’dan Türkiye’deki sorunları işlemeyi tercih etmesi, avrupa’nın verdiği rahatlıkla alakalı olsa gerek. Ülkemizde Mustang gibi sert ve eleştirilecek çok noktası olan bir filmi çekmek cidden zor. Böyle ağır işe kalkışmak da her yönetmenin işine gelmez.
Karadeniz insanı ve tutucu-muhafazakar kesimin kadına, hatta kız çocuklarına bakış açısını en sert şekilde anlatan filmin doğruluk payı yok değil. Filmin de zaten avrupalıyı etkileyecek ama bizim eleştirimizi alacak kısmı burası. Anlatılanlar ne kadar doğru? Yönetmenin kendi görmek istediklerini anlattığını söyleyen birçok yorum oldu. Yine de, gerçekçi olmak gerekirse: Ülkemizde böyle olaylar gerçekleşmiyor demek, ülkeyi tanımıyorum demektir. Yönetmenin Fransa’dan aldığı en güzel nokta, sade bir film çekme yeteneği olmuş sanırım. Sadece konuya odaklanan diyaloglar, bizi hiç alakadar etmeyen zaman dilimlerinin atılıp sadece önemli anların gösterilmesi ve her daim o hayatı içinden biri gibi aktarmaya çalışan, 6. kardeş gibi aralarında gezinen kamera. Sinematografik açıdan başarılı bir film olduğunu dile getirmem gerek.
Amatör oyuncuların yanına güçlü oyuncuların da eklenmesi iyi olmuş. Kızların cesur sahnelere imza atması iyi oyunculuk yaptıkları anlamına gelmiyor. Özellikle seyirciler karadeniz şivesinin olmamasına takılmışlar. Keza kurtarıcı karakterin eğreti durmasına da değinmişler. Açıkçası her yörede yöre şivesi konuşulacak diye bir kaide yoktur. Kahraman için de Alamancı sempatik demekten başka bir seçeneğim yok. Ufak tefek hataları olsa da, bana göre 2015 yılının Türkçe dilindeki en iyi filmi Mustang’tır. Cesur konusu ve sahneleri ile işte sinema bu be dedirtmiştir. Ne yalan söyleyeyim, biraz da anlattıklarına katıldığım için filmi çok sevmiş olabilirim. Yine de tercih sizin. Ben izlemenizi öneririm.
Comments