0

İlk Filmin Üzerine

2009’da vizyona giren Orphan, finalindeki herkesi hayrete düşüren sonuyla büyük bir beğeni toplamıştı. Finali gereği filmi hep Sleepaway Camp’e benzetirim. Kadrosunda Vera Farmiga ve Peter Sarsgaard gibi isimleri barındırması da filmi izlemek için bir sebepti zaten. Fakat güçlü kadrosuna rağmen genç Isabelle Fuhrman filmin önüne geçmeyi başarmıştı. Bu rol için doğmuş gibiydi. İkinci filmde de tekrar karşımıza Esther olarak çıkan Isabelle, maalesef bu filmde, filmi izlettirebilen tek sebep. Ne ilk film kadar güçlü bir kadro ne de etkileyici bir hikaye var ortada. Hatta şunu söylemem gerek, filmin adının kurbanıyız hepimiz. Beklediğimiz şey ile karşılaştığımız aynı değil.

Kısaca konusuna değinelim… Albright ailesi uzun bir süre sonra kızları sandıkları Esther’i bulurlar. Onlar, kaybettikleri kızları sanarken aslında bir katili evlerine sokmuşlardır. Tabii biz hikayenin ilk filmdeki gibi ilerleyeceğini sanarken, tahmin edilemeyen bir twist yaşanır. Aileyi, küçük katilimizin kurbanı sanarken aslında küçük katilimizin kurban konumuna düştüğünü öğreniriz. 

İlk film tema gereği birçok 80’ler filminin toplamının ortalamasıydı. Stepfather ile finali gereği Sleepaway Camp’in karışımı olan 232 bebek suratlı bir katilin arka planda yürüttüğü canavarlıkları konu alıyordu. Biz olayı çözmeye ama bir taraftan da “hayır öyle değildir” derken sonunda muhteşem bir twist ile karşılaşıyorduk. İkinci filmin de bu temada ilerleyeceği kanaatindeydim. Hatta “First Kill” başlığından ötürü Esther’in ilk günlerine odaklanacağımızı düşündüm. Onun öldürmeye olan merakını keşfedeceğimizi göreceğimizi sandım. Lakin ne ilk günlerini ne de aileye sızan bir katilin hikayesini izledik. 

Orphan First Kill

Isabelle Fuhrman ve Filmin Teması

Benim de dahil herkesin beğendiği twist aslında filmin ana teması. Eve sızdığını sanan Esther, aslında manyak bir ailenin kurbanı konumuna düşer. Lakin twist ne kadar şaşırtıcı olsa da geri kalan işleyiş hiç de şaşırtıcı değil. Baba mutlu olsun diye sessiz kalan iki tarafın gizlice birbirini öldürme teşebbüslerinin çok daha etkili olmasını beklerdim. Maalesef ikinci film, ne kadro olarak ne hikaye olarak ne de yönetmenlik olarak ilk filme yaklaşamayacak kadar zayıf.

Filmin tek güzel yanı Isabelle Fuhrman. Bu rol için doğduğu aşikar. Filmi sıkılmadan izlememdeki tek sebep de kendisiydi. Onun dışındaki her şey, filmin kontrastı düşük renksiz görüntüsü dahil olmak üzere sıkıcı, etkiliyicilikten uzak. İsminden ötürü kandırılmış olmamızı bir köşeye bırakıyorum, film gizem ve gerilim konusunda bile etkileticilikten çok ama çok uzak. 

Sözün özü… Oprhan First Kill, yaptığı twist ile herkesi şaşırtsa da sonrasında altını gerekli gizem ve gerilim ile dolduramayan etkileyici olmaktan uzak bir film. Isabelle Fuhrman’ın anısına sıkılmadan izlenebilen filmin çıkmadan önce yarattığı hype’ın karşılığını veremediğini söylemem gerek. Bir katilin doğuşunu izleme niyetiyle oturduğum için de yaşadığım hayal kırıklığı tüm filme ön yargılı yaklaşmama sebep oldu. Zaten ilk filmin zayıf bir uyarlaması gibi duran film bir de istediğimi vermeyince, acımı Isabelle Fuhrman’ın oyunculuğunda dindirmeye çalıştım. En azından filmde güzel diyebileceğimiz tek bir şey var.

Valerii Ege Deshevykh’nin tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

The Banshees of Inisherin: Sessizlik İçerisinde Gürültü

Beau is Afraid: İnsan, Yaşamı Boyunca

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Disney Pixar’dan Elemental, 16 Haziran’da sinemalara geliyor!

Previous article

BlackBerry: Her Yükselişin Bir Çöküşü Vardır

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like